1 Mayıs ve Antikapitalist İslamcı Gençlik



Evet bu yılki 1 Mayıs farklıydı dedik. Bu farklılıklardan birisi de kendilerini Antikapitalist İslamcı Gençlik olarak tanımlayan bir guruptu. Gurup ölen işçiler için gıyabi cenaze kılıp onlar için dua ettikten sonra yürüyüşe katıldılar. 
Mazlumun sağı solu olmaz, mazlumun dini sorulmaz kim olursa olsun haksızlığa uğramışsa şayet, onun yanında yer almak Müslümanlığın şiarındandır. Müslümanların (sözde değil Müslümanlığın gereklerini yerine getirenlerin) 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramına katılmaları bu anlamda son derece doğaldır. Dün niye yoklardı bugün niye varlar gibi bir sorgulama mantık sınırları içerisinde düşünülemez. Emek ve dayanışma kavramları solun inhisarında değildir. Kaldı ki Türkiye’de sol hiçbir zaman ilerlemeci, değişimci ve yenilikçi bir karakter taşımamıştır. İdris Küçükömer’e göre ‘Türkiye’nin ‘solcu’ları gericidir. Üretim güçlerinin gelişmesinden yana değillerdir, tek merkezli, yukarıdan aşağıya otoriter bir örgütlenmenin savunucusudurlar. Halkı yönetilecek sürü olarak görürler.’ Tespit son derece yerinde bir tespittir ve katılmamak mümkün değildir.
Gerçi son zamanlarda bu anlayışta şu ya da bu sebepten ötürü birtakım kırılmalar görülmektedir. Sayın Kılıçdaroğlu’nun Kutlu Doğum Programlarına katılması ve orada verdiği mesajlar bu açıdan değerlidir. Ancak buna rağmen sol katı ideolojik damarını devam ettirmekte ısrar etmektedir.
Her ne ise benim asıl ele alacağım konu kendilerini Antikapitalist İslamcı Gençlik olarak tanımlayan guruptur. Bu cümlede tek tutarlı kelime gençliktir. Neden Antikapitalist İslamcı Gençlik’te Müslüman gençlik değil. Müslüman Antikapitalist’tir de Antisosyalist   değil midir? Ya da Antifaşist. Müslüman Kapitalizme de, Sosyalizme de, Faşizme de veya herhangi başka bir izm ede karşı olmak zorunda değil midir? Bugün insanlığı uçurumun kenarına getiren, iflas ettiren, kan ve gözyaşına boğan, iliklerine kadar sömüren, emeği ve hakkı gasp eden bu izm’ler ve bu anlayışa sahip olanlar değil midir? Müslüman’ın en büyük yanlışı ve çıkmazı kendisini Batı’lı kavramlarla ifade etmeye çalışmasıdır. Lailaheillallah, devletin tanrılaşmasını da, sermayenin tanrılaşmasını da, ırkın tanrılaşmasını da reddeder. İslam’da devlet baskı aracı, sermaye sömürü aracı, ırk ise bir üstünlük aracı asla değildir. İnsan fıtratına en uygun din İslam’dır. Ve insanın nihai mutluluğu, saadeti ve refahı İslam’dadır. Hiçbir Müslüman’ın ön ada ihtiyacı yoktur. Rabbimiz bizi Müslüman olarak tanımlıyor. Şayet öyle bir ön sıfatla tanımlamayı  uygun görseydi bizim için uygun olanı o olurdu.
İslam’da sınıfsal bir ayrım yoktur. Burjuva, ruhban ve batılı anlamda bir işçi sınıfından bahsedilemez. İslam toplumunda zengin vardır, fakir vardır, yoksul vardır. Fakat bunlar arasında bir kopuş yoktur. Zekat İslam’ın 5 şartından biridir. Bu müessese bir taraftan Müslüman’ın zengin olmasını isterken diğer taraftan ihtiyaç sahiplerine belli oranlarda pay vermesini emreder. İslam’da elbette işveren de vardır, işçi de. Ancak sömürü yoktur ve yasaktır. İşçinin alın teri kurumadan karşılığının verilmesi vardır.
Sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel ve hayatı ilgilendiren her alanda kurtuluş reçetemiz İslam’dır. Tabi ki bir başkasına göre de başka bir şeydir. İslam bir diğerini yok saymaz. Herkesi olduğu gibi ve kendi konumunda (inanç, fikir v.b..) kabul eder. Onlara hayat hakkı tanır. Bu anlamda demokrasi İslam’ın eline su dökemez.
Son söz olarak söylemek gerekirse Müslüman’ın ön ve arka sıfatlara ihtiyacı yoktur. 
Tüm çalışanların 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramları kutlu olsun.