Toplum eğitim seviyesi ile değer kazanır. Bu eğitim ille de örgün bir yapıda olmayabilir. Göçebe Türk Toplumunda olduğu gibi hayatın kendisi bizzat bir okuldur ve her birey bir diğerinin öğretmenidir.
Ne yazık ki bir asır öncesinden başlayan toplum mühendisliği kılıç zoru ile yenilmesi imkansız toplumları özündeki güzellikleri çirkinleştirerek yenmeyi hedeflemiştir. Bizim üzerimizde de bu sessiz savaş bir asırdır devam etse de sadece sallamakla kalıyor. Çok şükür yıkamıyor, yıkamayacaktır da.
Toplumun değerlerinin en başında haberleşme gelir. Olayların öğrenilmesi, yorumlanması ve sonuçlarına göre bir yargıya varılması çok önemlidir. Destan okuyuculardan, halk ozanlarına varıncaya dek pek çok yoldan geçen haberleşme, bu gün başdöndürücü bir hale gelmiştir. Saniyeler içinde dünyanın bir ucundan bir ucuna olan biten iletilmeye başlanmıştır.
Değişen yapı içinde en belirgin olanı da sadece haberlerin sunulması değil, habercilerin bir de haberlere yorum getirmeleri eklenmiştir. Böylece adeta “Siz düşünmeyin, sizin yerinize biz düşündük, yorumladık, yargıladık, siz bu sonucu kabul edin” uygulaması getirilmiştir.
İtalyada ilk gazetenin yayınlanmasından sonra gazeteler matbaa sektürüne bir zorlama unsuru olmuş ve dakikalar içerisinde yüzbinlerce baskı okuyucuya arz edilmek üzere servise çıkmıştır. Sınırlı kalan radyo, televizyonun yaygınlaşması ile yazılı basını geri plana itecekmiş hızı ile yaygınlaşsa da gazete yine GAZETE olarak kalmış ve gücünü korumuştur. Hatta günümüzün internet haberciliği bile yazılı basının biraz gerisinden gelmekte, yaptıkları pek çok haberi gazetelerden alıntılamakta ya da onları kaynak göstermektedir.
Bir zamanların en güzel sloganı “bir ekmek bir gazete” idi. En güzel moda giyimi de ceketin yan cebinde gazete başlığı dışa gelecek şekilde katlanmış bir gazete ile eve dönmekti.
İşlev olarak haber vermek başlangıcı ile hayata geçen gazeteler daha sonra sayfalarında spor, kültürel yayınlar, magazin, eğitim, edebiyat gibi pek çok konulara yer vererek kültürel bir hizmeti de sağlamaya başladılar.
Yokluk yıllarının pek çok ihtiyacını da kağıt olarak karşılamıştır gazeteler. Kese kağıdı, ambalaj malzemesi, açık havada yorgan, temizlik malzemesi ve hatta sağlık sektöründe terlemek veya soğuktan korunmak için sırta-göğüse konulan bir malzeme bile olmuştur.
Peki ya gazeteci kimdir?
İşte o kavram meçhul.
Şu fani misafirliğimizin yaklaşık 45 yılını bu meslekle bağlantılı geçirmiş birisi olarak, sadece Karaman’da yüzlerce insanın “Ben Gazeteciyim” diyebilecek kadar bu mesleğe girip çıktığına şihit olduk. Çocuk yaşlarımızda tesadüfen daldığımız bu bu mesleğin sadece sahada öğrenilemeyeceğine şahit olup akademik eğitimle de desteklesek, hala da bu mesleğin ustası olmadığmızı görüyoruz zaman zaman.
Gazeteler ve basın değiştikçe gazetecilik de değişiyor. Zenginleşiyor, güzelleşiyor. Başka bir açıdan da fakirleşiyor ve çirkinleşiyor.
70 li yılların başında bu şehirde tek gazeteci olarak binbir güçlükle bir dev mücadelesi verirdik. Her şey “yok” tu. Bu gün genç, hevesli pırıl pırıl meslektaşlarımı teknik donanımları ile görünce içim burkulur. Onların arasında bu imkanları ustaca kullananları keyifle izlerim, onlara imrenir bazen de kendimi kaptırır onlarla yarışa girerim.
Gazetecilik, kabiliyet artı hevestir. Para, şan şöhret yoktur, tabi kapitalist bir yaklaşımla ve gazetecilik dışı yöntemleri kullanmıyorsanız. Heves var, kabiliyet yoksa meslek ömrünüz kısadır. Kabiliyet var da heves yoksa bu meslek size kısa zamanda kapıyı gösterir. Her ikisi de var ve ahlakınız yoksa işte o zaman 9 köyden kovulur 10. Köyde icrai sanat eylersiniz.
Zor bir meslektir. Kardeşinin polisler tarafından tutuklandığını, bir müddet sonra da mahkemenin idam kararını okumak zorunda olan TRT mensubu rahmetli bir meslektaşım, Ankara’da staj yaptığım dönemlerde bana çok büyük bir ders vermişti.
En zor ortamalarda görevinizi yapmak zorundasınızdır. Görev yaparken, güvenlik güçleri, sağlık mensupları gibi toplumun en ağır yükünü çeken meslek mensupları ile bir dayanışma içinde olmalısınız. Tehlikesi bol, riskleri çoktur. Resmi kayıtlar 1992 yılından bu güne kadar 1.040 gazetecinin görev yaparken hayatını kaybettiğini söylüyor.
Bu meslekte asla va kat’a duygulara ve çıkar ilişkilerine yer verilmemelidir. Gazeteci TARAFSIZ değil, Hak’tan hakikatten, doğruluktan, ahlaktan, hukuktan, devletten, halktan, mazlumdan, güzellikten, iyilikten, sözün özü İNSANLIK’tan yana TARAF OLMALIDIR.
Bu arada şu da sorulabilir. “Günümüzde böyle değil de tersine davrananlara rağbet daha fazla mı nedir?” Bu soruya cevap verebilmek için makalenin başına dönmemiz gerekiyor. Toplum olarak bu olumsuz kişilerin bizim yerimize düşünüp yorumlayıp, “bunu böyle kabul edin” direktiflerine körü körüne uyan bir toplum oluşunca “korku psikolojisi” de fertlerde hakim olacaktır.
Taraflı Gazetecilerin 10 OCAK Çalışan Gazeteciler Günü Kutlu Olsun.
NOT: Bu yazıyı kaleme aldığım ana kadar çeşitli kanallarla arayıp, bu günümüzü kutlama nezaketi gösteren tüm dostlarımıza teşekkür eder, selam ve sevgiler sunarız.