Yar içün ağyara minnet ettiğim aybeyleme
Bağban bir gül için bin hara hizmetkar olur.
Şami
“Bir göz hatırına ne gözler sevilir.”
Bu söz Ahde Vefanın bizim kadim medeniyetimizin bahçesinde yetişen nadide bir gül olduğunu gösterir.
Hz. Ali (ra) dilinden dökülen ”Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum”sözü ise öğretmene ve ilme olan vefasını gösterir.
Cennet anaların ayakları altındadır” Hadisi Şerif’i analara olan vefayı gösterir.
”Dostumun dostu dostumdur.”Sözü de dosta olan vefanın bayraklaşmış halidir.
Bizim kültürümüzde bir evlat için babasının vefatından sonra onun arkadaşlarıyla ülfet ve ünsiyet etmek, onlarla alakayı kesmemek vardır. Bu da evladın babasına olan vefasının bir göstergesidir.
Eskiler bir çeşmeden su içmişlerse o çeşmeyi hiç unutmaz; hayatlarının belli bir dönemlerinde yolları o çeşmenin bulunduğu beldeye uğrarsa, aynı yerden bir avuç olsun su içmeden ayrılmazlarmış.
Mevlana Şems’den ayrılmıştır. Bağrı yanar ve her nefeste ayrılığın ateşiyle yanan ciğerinin kokusunu duyar. Aradan yıllar geçer ve biri kandırmak gayesiyle Mevlana’ya gelir;
”Şems’in sana selamı var” der.
Bunun üzerine o yüce insan sırtındaki değerli cüppeyi çıkarıp selamı getirene(!)verir. Adam bu soylu ve vefa belirtisi hareketten son derece mahcup biçimde “Ben yalan söyledim. Şems’i görmedim” der.
Ve işte bundan sonra Mevlana’nın ağzından adeta bütün bir zamana ve tarihe” durun beni dinleyin” dercesine şu lâl ü güher sözler akmış:
Bana yalan söylediğini ağzından dökülen ilk sözden itibaren biliyordum. Ben cüppemi senin bu yalanına verdim. Eğer doğru söyleseydin sana canımı verirdim”
Bu engin davranış vefanın bizim açımızdan ne anlama geldiğini gösteren altın tablolardan sadece birisidir.
Ahde Vefa öyle bir duygudur ki;
Mecnun’a dağlarda gördüğü ceylanların gözlerini Leyla’ya benziyor diye öptürür.
Köpek sadakati ile bilinen bir hayvandır. Köpeğin sadakati, kendisine ekmek veren, karnını doyuran sahibine olan vefasından başka bir şey değildir.
Vefadır ki, İstanbul’un Fatihi, çağ açıp çağ kapayan yüce kumandan ve padişah Fatih Sultan Mehmet Han Cennet Mekan’a, hocasının atının ayağından sıçrayan çamurla kirlenen(daha doğrusu şeref madalyası haline gelen- kaftanını yıkatmaz ve bir hatıra olarak saklanmasını emrettirir.
Vefadır ki Yavuz Sultan Selim’e, Şam seferinden dönüp Mısır üzerine yürürken, odasını temizleyen hizmetçisinin ölümünden dolayı seferi üç gün ertelettirir ve o üç gün üst üstüne hizmetçinin mezarını ziyaret eder.
Bizdeki ahde vefa duygusu, Birinci Dünya Savaşı’nda Ruslara esir düşen askerimiz, kendisine bir tas sıcak çorba içiren Tatar köylüsüne olan vefasından dolayı, esaretten kurtulup Anadolu’ya döndükten sonra bir münakaşa sırasında kendisini zehirli hançerle sırtından vuran kişiyi, sırf Tatar diye affettirir ve hakkında şikayetçi olmaz.
Demek vefa ile insan manevi makamlara yükselerek, insanlığın arşına ulaşmaktadır. Aynı zamanda bize, bir düşünceye gönül verildiğinde; bir ideale bağlanıldığında; varıp biriyle dostluk kurulduğunda, ihanet etmeden o uğurda canımızı vermeyi, isterse servetimizin yağma olup gitmesine aldırış etmememizi salık vermektedir ki bu, vefanın hak katında da halk katında da çok değerli olduğunu hatırlatır.
Vefa ve ahde vefa ile ilgili tanınmış ünlülerin de çok güzel tespitleri vardır;
“En seçkin insanlar sözünün eri olan insanlardır.”(Auguste Compte)
“Vefasızın meclisinde bade içilmez”(Ziya Paşa)
“Verilen sözü tutmamak mertliğe yakışmaz”(Bacon)
“Bülbülden vefa ummayın, çünkü her dem başka bir gülün üstünde öter”(Sadi)
“Vefalı çıkarır dostluğun tadını,
Vefasızlar alır dostunun âhını” (Muhammet Mertek)
Ahdine vefa etmeyen
Cana da yazıklar olsun
Damara kan iletmeyen
Huna da yazıklar olsun. (Dertli)
Sözü vefasızları dost ve rehber edinenlerin söylediği veya ergeç söyleyeceği sözlerdendir.
Vefanın sosyal hayatımızdan yavaş, yavaş kalkmaya başlaması, İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif’i üzer ve O’na şu mısraları söylettirir:
“Vefa yok ahde hürmet hiç…emanet lafz-ı bimedlül;
Yalan rayiç,hiyanet,mültezem her yerde,hak meçhül!
Ahmet Yesevi hazretleri bir talebenin hocasına karşı duyması gereken “Ahde Vefa”sına dikkat çekmiş ve şu nasihatleri sıralamıştır.
1) Kendisinden dinini öğrendiği hocasının, talebelerin hepsinden faziletli olduğunu bilmek ve ona tam tâbi ve teslim olmak.
2) Talebe gayet uyanık, zeki ve dikkatli olup hocasının sözlerinden, rumuzlarından ve işaretlerinden hemen anlamalıdır.
3) Hocasının bütün sözlerinden ve işlerinden râzı ve ona itaatkâr olmalıdır.
4) Hocasının husûsî hizmetinde veya bildirdiği, emrettiği, bir hizmeti yaparken gâyet atik, dikkatli, ağır başlı olmalı, fakat ağır canlı olmamalıdır. İsteksizlik, gevşeklik hâli hocasının rızâsızlığına sebep olabilir. Onun rızâsızlığı ise silsile yoluyla Peygamber efendimize, dolayısıyle Allahü teâlâya gider.
5) Sözünde sağlam, güvenilir ve vâdinde sâdık olmalıdır. Hocasının büyüklüğü husûsunda hiçbir zaman şek ve şüpheye düşmemeli ki, Allah korusun bu hal hüsrâna sebep olur.
6) Ahde vefâ ve hocasına olan bağlılık ve teslimiyetinde çok titizlik göstermelidir.
7) Hocasının ufak bir işâretiyle bütün mal ve mülkünü onun emrettiği yere fedâ etmeye hazır olmalı, bunda en ufak bir tereddüt hâli bulunmamalıdır.
8) Hocasına âit husûsî hal ve sırları tutmasını bilmeli, bunları uygun olmayan şekilde ifşâ etmekten, açıklamaktan çok sakınmalıdır.
9) Hocasının bütün hareketlerini sözlerini ve nasihatlerini dikkatle tâkip etmeli, uymakta gevşeklik yapmamalıdır.
10) Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak yolunda, kendisini vesîle, vâsıta olan hocası için her fedâkârlığa hâzır olmalıdır. Onu sevenlere dost olmalı, sevmeyenlere, sevmediklerine ve istemediği şeylere meyl ve muhabbet etmeyi öldürücü zehir bilmelidir.
Bir talebe dertlisi hocaya talebenin ihaneti dünya ve ahret hayatı için zehirdir. Zira hoca için acıların en büyüğü talebenin ihanetidir. Hoca olanca enginliğe sahip olmasına rağmen talebenin ihaneti söz konusu olunca buruk kalbinin her atışı ihanet eden talebe için beddua olur, onun dünya ve ahret hayatı için sıkıntının pınarından yudum, yudum içeceği acılara vesile olacaktır. Yazıklar olsun o talebelere.
Vefanın olmadığı yerde emniyet,güven,samimiyet,empati de olmaz. İyi hasletleri ve toplumdaki onurlu davranışları da kaybetmemek için ayrıca vefalı olmak gerekir. Daha başka bir deyişle; Ahde vefaya vefalı olmak, cemiyeti ayakta tutan prensiplere karşı vefalı olmak, onların korunması hususunda çok önemlidir.
Gelin sevgiyi sevip düşmanlığa düşman olalım. Kusurları görmede gece,iyilikleri görmede gündüz gibi olalım.Mevlana’nın söylediği gibi:”Akarsu gibi cömert,güneş gibi merhametli” olalım.”Ya olduğumuz gibi ya da göründüğümüz gibi” olalım.Bizi biz yapan,insan olmamızın ayrıcalığını tattıran insani değerlere vefalı;hepsinden önemlisi “Ahde vefaya” vefalı olalım.Bu,aramızdaki problemlerin ve dargınlıkların ortadan kalkması için kafidir.
hamitzekihotmail.com