AKİL İNSANLAR KARAMANDAYDI


AKİL İNSANLAR KARAMANDAYDI

 9’ar kişiden oluşan 7 gurup akil insanlar heyeti Türkiye’nin yedi bölgesine dağılarak Barış ve Kardeşlik projesine destek vermek üzere çalışmalarına başladılar. Gittikleri her yerde başta sivil toplum kuruluşları olmak üzere toplumun değişik kesimleriyle bir araya geliyor, birinci olarak kendilerinin neden yola çıktıklarını anlatıyorlar, ikinci olarak ise huzurlarına çıktıkları insanları dinliyorlar.

Ahmet Taşgetiren Bey’in başkanlığını yaptığı İç Anadolu Gurubu da bu kapsamda Karaman’a geldiler. Heyetin üniversite ziyaretlerini takip etme imkanı buldum. Heyette yer alanlar Başkan’nın konuşması ardından söz alarak bu çağrıya neden kulak verdiklerini ve desteklediklerini anlattılar. Heyette yer alan kişilerin hayata baktıkları pencere farklı olmasına rağmen bir arada aynı amaç doğrultusunda yan yana olmaları toplumsal barış açısından elbette ki önemsenecek bir durum.

Doğu sorunu, Kürt meselesi, PKK sorunu, terör sorunu adına ne denirse desin karşımızda ele alınması ve çözüme kavuşturulması gereken bir olgu var. Adı ne olursa olsun, kim, hangi adlandırmayla adlandırırsa adlandırsın bu ülkenin yüreğine hançer gibi saplanan ve bizi derinden yaralayan bir durumdur bu.

Elbette bir sorun, bir mesele durduk yerde olmuyor. Bir yönüyle sistemin inkar politikaları, Sivas kampı, 12 Eylül darbesi, Diyarbakır Cezaevinde yaşananlar PKK (terör) sorununu ortaya çıkardı, besledi, büyüttü denebilir. Diğer bir yönüyle de Türkiye’nin büyümesini, etki alanını genişletmesini, bölgesinde bir güç olmasını engellemek için dış güçler böyle bir terör(PKK) belasını bu ülkenin başına bela etti de denebilir. Bir başka yönüyle de ülke içindeki menfaat gurupları ellerindeki imkan ve imtiyazları kaybetmemek için böyle bir alçaklığa yeltenmiştir de denebilir. Daha başka gerekçelerde söylemek mümkün. Anlaşılan o ki bu sorun çok boyutu olan bir sorundur. 30 yıldır bir türlü sonlandırılamadığına/sonlandırılmadığına göre bunun böyle olması gerekir zaten.

Elimizde gayri meşru bir çocuk var. Bu çocuğu bir şekilde elimize tutuşturdular. 30 yıldır yok edemedik. Öldüremedik. Öldürmek için çok yollar denedik. Bu uğurda nice civanlarımızı toprağa verdik. Ama öldüremedik. Yok edemedik. Bu çocuk büyüdü, hem de hormonlu büyüdü. Hırçınlaştı, kendini kaybetti, eline silah aldı. İnsanlık dışı katliamlarda bulundu. 40 bin insanın ve hesabını yapmakta zorlandığımız kaynağın heba olmasına sebep oldu.

Bir siyasi irade ortaya çıktı ve uygulanan yöntemlerin dışında bir şey ortaya koydu. Bu sorunun ancak Barış ve Kardeşlik projesiyle çözülebileceğini söyledi. Son derece doğru bir yaklaşımdı bu. Aynı zamanda ateşten bir gömleği giymekte tabi.

Helalleşelim, birbirimizi affedelim, Allah’ın kulları olarak bir kardeşlik zemini oluşturalım. Gönülden gönüle köprülerimizi inşa edelim yeniden. Ancak bu çok kolay bir şey değil. Affetmek çok zor, çok zor olduğu içindir ki affetmek büyüklük olarak, büyüklüğün bir nişanesi olarak ifade edilmiş.

Gel gör ki başka çıkar yol yok. Çözüm sürecine karşı çıkanların çözüme ait söyledikleri bir şeyde yok açıkçası.

Bu süreci devletin bir acizliği, bir yenilmişliği olarak görmek bana göre doğru değil. Asıl acizlik, asıl yenilmişlik şimdiye kadar bu sorunun çözülemeyişidir.

Gelelim heyetin üniversite ziyaretine. Yukarıda belirttiğim gibi önce heyet üyeleri bu çağrıya niçin kulak verdiklerini, desteklediklerini anlattılar. Sonra katılanları dinlediler. Söz alanlar genelde akademisyenlerdi. En az bizim kadar içlerinin yandığını ve bu konudaki hassasiyetlerini dile getirdiler.

Kendi açılarından haklılardı elbette ki. Ancak ‘sizinde, sürecinizin de…’ der gibi salonu terk etmek her şeyden önce düşüncenin ve bilimin üretildiği bir mekanda bir akademisyene asla yakışmadı. Artık şiddetle, şiddet yöntemleriyle bir sonuca varılamayacağını herkesin bilmesi gerekir.

Son olarak söz alan Rektör Bey önemli bir katkı yaptı. Önce bam teline basan bir soru sordu ‘Kürtler ne istiyor, Türkler bunun ne kadarını verecek’ ardından üç nefis tespit. Birincisi eğitilmiş bir dil, duyabilen bir kulak ve imanlı bir kalp. Dil, kulak ve kalp sürecin aslında üç temel sütunu. Sözün tesiri kullanılan dil iledir. Dinlemek karşınızdakine değer vermektir. Kalp emniyetin, affetmenin, sevmenin imanın karargahı.

İyi niyetlerle başladığına inandığım sürecin başarıyla tamamlanmasını temenni ediyorum. Niyet hayır akıbet hayır.