Mart ayının ortalarında alırdı bir telaş…
Sen, sen, sen 19 Mayısa katılacaksın!
Emir demiri keser.
Gücü olanlar hükümet tabibinden bir rapor patlattığı zaman kurtulurdu katılmaktan. Tüm okul öğrencileri önünde böbürlene böbürlene de gezerdi.
Yetmez: şu, şu, şu kıyafetleri alacaksınız. Hem de şu dükkândan alacaksınız. Ya da okul getirecek alacaksınız. Tabi 5 lira olur 7-8 lira. El cevap okula yardım.
Ne bezi olduğu belli olmayan kumaşlardan şort olması gereken ama “don” olan kıyafetler dikilirdi. Hatta bazıları yokluktan şeker çuvallarını kullanır, çuvalda yazan “Net 50 kilo” yazısı münasebetsiz bir noktaya tesadüf ederdi.
Ali ya da Ayşe atlar: Hocam ben de katılmak istiyorum. Hayır, sen katılmayacaksın.
Katılması söylenenlerden itiraz: Hocam ben bu yıl katılmasam. Notlarım kötü yılsonu geliyor, ortalama yükseltmem lazım. Cevap: Kes sesini katılacaksın! Gariban öğrenci açıkça diyemez ki bu paraları babama söyleyince evde çıngar çıkacak…
Daha sonra alır bir telaş. Bu gün çalışma var katılacaklar hayda dışarı. Dersler çaydanlık… Boşa geçen saatler. Soğukta titremeler. Sıcakta yanmalar. Mayıs da bir âlem aydır yani. Hem kar yağar hem güneş yakar. Gelsin raporlar, yataklar döşekler. Kimin umurunda. çalışmalrda kıştan çıkmış bedenler MEDENİYET adına çıplaklaştırışır, güneşte yanar, su toplar, kabarır. Sonra gelsin ekşi yoğurtlar, salçalar…
Faşist İtalya bu tür törenleri böyle kutluyor be… Bizim neyimiz eksik.
Dahası. Teni gözükünce gözbebeği kızaran, öyle de olması gereken genç kızların ar damarları çatlasın diye özellikle mini etek ya da mini şort. Elbette muasır medeniyetler seviyesine ne kadar ahlaksızlaşırsak o kadar çabuk çıkacağız ya.
Dahası: Kanı kaynayan gencin evden izin alıp daha rahat yaşayacağı ortamlara yelken açması için bir bahane. Evdekilere; bu gün 19 Mayıs çalışması var ben gidiyorum dedi mi akan sular durur elbet. Sonra ver elini kafeler, parklar, bahçeler, sayfiyeler.
Dersler? Kimin umurunda. Nasıl bir nesil yetişirse yetişsin. Yeter ki gerici olmasın!
O gerici diye itham edilen başı örtülü lise talebeleri gidip de Matematikte dünya şampiyonu, fizikte madalya sahibi, kimyada ödül sahibi olunca kimseden tıs yok. Bikinisini giyip de etini teşhir eden bir zavallı bayan, bir derece alsa ballandıra ballandıra anlatır medyamız, yazarlarımız, aydınımız! Medeniyet, işlediğimiz günahla, içtiğimiz içki, gösterdiğimiz kadın eti, oynadığımız kumar ile kazanılacak zannında olanlar bu memleketi yıllardır bir adım ileri götüremediler.
Onlardan bir muhterem şöyle ferman eylemiş: “Bayram coşkusu bir tek Ankara’da mı yaşanacak? Milli Eğitim Bakanlığı, adım adım eğitimi gericileştiriyor. Milli bayramların kapsamının daraltılmasının altında da bu var. Milli bayramları bu şekilde adım adım unutturmaya çalışıyorlar. Cumhuriyetin getirdiği yenilikleri yavaş yavaş unutturuyorlar. Bunu kabul etmek mümkün değil.”
Her güzelliğin adını gericilik koyarak adeta isyanımıza vesile olacaklar ve bir gün bağıracağız: NE KADAR EVRENSEL ANLAMDA GÜZEL DEĞERLER VARSA ONLARA KARŞI ÇIKIYORSUNUZ, HER TOPLUNDA HER DİNDE, HATTA DİNSİZDE BİLE ÇİRKİNLİK SAYILANLARI DAYATIYORSUNUZ. (İçki, kumar, çıplaklık, örf anane düşmanlığı, ataya saygısızlık, küçüğe sevgisizlik, tembellik, çalışmadan kazanma hırsızlığı, halk seçmeden iktidara el koyma açıkgözlüğü, dinsizlik, vatana saygısızlık, bayrağa sevgisizlik, İstiklal Marşımıza hürmetsizlik, NAMUSA VE ŞEREFE SAHİP ÇIKMA, ONURLU YAŞAMA.) Tüm evrensel güzelliklere sahip çıkınca da başka bir yakıştırma bulamıyorsunuz ve hemen “GERİCİ” damgasını basıyorsunuz. EVET, BAĞIRTACAKSINIZ TOPLUMU BU GİDİŞLE: BUNLAR GERİCİLİKSE GERİCİYİZ. ÇAĞDAŞ DÜNYADA HER TÜRLÜ KÖTÜLÜĞE, ÇİRKİNLİĞE BİZE UYMAYAN BU DEĞERLERE SAHİP ÇIKAN İLERİCİLİĞİNİZ SİZİN OLSUN!
Ama bilin ki evrensel anlamda Evrensel güzelliklere sahip çıkan ve onlara bağlı kalarak ilerleyen toplumlar gerçek İLERİCİLERdir. Her güzelliğe kaşı çıkan siz gericilere inat…
Bu memlketin akil adamları oturmalı ve şu “İLERİCİLİK-GERİCİLİK” kavramlarını bir daha gözden geçirmeliler. İlericilerin her yılda iki yıl geriye götürdükleri bir ülke, GERİCİ yaftası taşıyanlar tarafından her yılda 10 yıl ileri götürüldü.
Kim aldıysa bu kararı alkışlamak gerekiyor. Alnından öpmek gerekiyor.
Uzun yıllardır kimsenin sorgulamaya dahi cesaret edemediği ama toplumun nerdeyse tamamının gizliden gizliye bizar olduğu bir konu daha çözüldü.
19 Mayıs çok önemli ve çok anlamlı bir gün. Önemine ve anlamına uygun kutlanacağı için memnun olması gereken başta eğitimciler olmak üzere herkesin gözü aydın…
Anadolu’nun kurtuluşunun başlangıcı sayılan bu kutsal gün halk arasında “BALDIR –BACAK” bayramı adını alacak kadar şuursuz bir hale dönüşmüştü. Gençlik geçmişine saygısını gözbebeklerine kadar kızararak ve utanarak göstermek zorunda bırakılıyordu.
Gençlik geçmişine yakışır bir vakarla, bu saygısını sunmalı ve sevincini hakkı ile utanmadan yaşamalıdır.