Gelin birlik olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz.
Yunus ‘un dediği gibi dünya kimseye kalmıyor, kalmayacak ta. Yine ateş düştü kaç ocağa, yine anaların yürekleri yandı, yine evlatlar yetim, eşler dul kaldı.
Davulla zurnayla kışlaya uğurlanan Mehmetler; baba ocağına tertemiz vücuduna al bayrak sarılarak döndü. Semayı titreten feryatlar yükseldi 7 bölgeden, Büşra’ların Azra’ların babaları, Fatma teyzenin de oğlu şehit oldu. Emirhan yakılan ağıtlara anlam veremiyor, çünkü henüz iki yaşında o da ağlıyor, neye ağladığını bilmeden. Kim bilir belki de hissediyor babasının şehit olduğunu. Babası sonsuzluğa uğurlandı dualar tekbirler eşliğinde, iş dönüşü ona çikolota alamayacak, Büşra babasını okul yolunda beklemeyecek artık, diğer çocuklar babalarına sevgiyle sarılırken, o sadece onları seyretmekle avunacak, annesi akşam kapıyı açıp hoş geldin hayat arkadaşım diyemeyecek, Ayşe teyzenin yüreğindeki kor mahşere kadar sönmeyecek. Artık mutlu aile tablosu resimlerde kaldı. Daha ne kadar yaşayacağız bu acıları, paylaşılamayan ne. Artık geleceğimizin güvencesi, yarınlarımızın umudu çocuklarımıza güvenlik güçlerimiz taşlattırılmasın, sokaklar ateşe verilmesin, masum insanlar patlayan bombalar eşliğinde paramparça olmasın.
Hz Nuh’un kavmi döneminde ona inananların toplandığı ve suların çekilmesiyle karaya oturan geminin içindeki Müslümanlardan toplanan erzaklarla İslam aleminin paylaşma ve dayanışma duygusuyla aşurenin yapılarak gelenekselleştiği Cudi Dağı kan gölü diye anılmasın.
Bu efsane dağın eteklerinde kışın kardelenler, yazın papatyalar açsın, çocuklar doya doya oynasın kırlarda. Gabar, Kato, Dağlıca Dağları Mehmetçiğin şiirinde kahbe damgasını yemesin. Artık sılaya acı haberler gelmesin, artık şehitler verilmesin, artık tören alanlarında Büşralar Emirhan’lar Azranur’lar babam diye feryat etmesin, Esra’lar Zeynep’ler ağabeylerinin tabutuna sarılıp ağıtlar yakmasın. Artık anaların yüreğine kor düşmesin, artık gencecik fidanlar hiç uğruna sonsuzluğa uğurlanmasın, artık taze gelinler elinde kınası solmadan dul kalıp yas tutmasın, artık şehit mezarlarına kırmızı güller dikilmesin, dikilen güller bayramlarda anaların gözyaşlarıyla sulanmasın. Güzel ülkemin güzel insanları gün gelince zaten göçeceğiz bu dünyadan. Neyi paylaşamıyoruz anlamıyorum. Ölümün avcılık yaptığı şu kısa dünyada hiçbir çıkar için ölmeye, öldürmeye değer mi ? Yurdun dört yanından yükselen silah sesleri istemiyoruz artık.
Canım Türkiye mi barut kokusu sardı. Bize bu toprakları vatan yapmak için Çanakkale’de Dumlupınar da, Kocatepe de Sarıkamış ta toprak olan şehitlerimizi gün gelip te kardeş düşmanlığı yaşayalım diye mi verdik.
Diyorum ki!
Davulla zurnayla kışlaya uğurlanan Mehmetler; baba ocağına tertemiz vücuduna al bayrak sarılarak döndü. Semayı titreten feryatlar yükseldi 7 bölgeden, Büşra’ların Azra’ların babaları, Fatma teyzenin de oğlu şehit oldu. Emirhan yakılan ağıtlara anlam veremiyor, çünkü henüz iki yaşında o da ağlıyor, neye ağladığını bilmeden. Kim bilir belki de hissediyor babasının şehit olduğunu. Babası sonsuzluğa uğurlandı dualar tekbirler eşliğinde, iş dönüşü ona çikolota alamayacak, Büşra babasını okul yolunda beklemeyecek artık, diğer çocuklar babalarına sevgiyle sarılırken, o sadece onları seyretmekle avunacak, annesi akşam kapıyı açıp hoş geldin hayat arkadaşım diyemeyecek, Ayşe teyzenin yüreğindeki kor mahşere kadar sönmeyecek. Artık mutlu aile tablosu resimlerde kaldı. Daha ne kadar yaşayacağız bu acıları, paylaşılamayan ne. Artık geleceğimizin güvencesi, yarınlarımızın umudu çocuklarımıza güvenlik güçlerimiz taşlattırılmasın, sokaklar ateşe verilmesin, masum insanlar patlayan bombalar eşliğinde paramparça olmasın.
Hz Nuh’un kavmi döneminde ona inananların toplandığı ve suların çekilmesiyle karaya oturan geminin içindeki Müslümanlardan toplanan erzaklarla İslam aleminin paylaşma ve dayanışma duygusuyla aşurenin yapılarak gelenekselleştiği Cudi Dağı kan gölü diye anılmasın.
Bu efsane dağın eteklerinde kışın kardelenler, yazın papatyalar açsın, çocuklar doya doya oynasın kırlarda. Gabar, Kato, Dağlıca Dağları Mehmetçiğin şiirinde kahbe damgasını yemesin. Artık sılaya acı haberler gelmesin, artık şehitler verilmesin, artık tören alanlarında Büşralar Emirhan’lar Azranur’lar babam diye feryat etmesin, Esra’lar Zeynep’ler ağabeylerinin tabutuna sarılıp ağıtlar yakmasın. Artık anaların yüreğine kor düşmesin, artık gencecik fidanlar hiç uğruna sonsuzluğa uğurlanmasın, artık taze gelinler elinde kınası solmadan dul kalıp yas tutmasın, artık şehit mezarlarına kırmızı güller dikilmesin, dikilen güller bayramlarda anaların gözyaşlarıyla sulanmasın. Güzel ülkemin güzel insanları gün gelince zaten göçeceğiz bu dünyadan. Neyi paylaşamıyoruz anlamıyorum. Ölümün avcılık yaptığı şu kısa dünyada hiçbir çıkar için ölmeye, öldürmeye değer mi ? Yurdun dört yanından yükselen silah sesleri istemiyoruz artık.
Canım Türkiye mi barut kokusu sardı. Bize bu toprakları vatan yapmak için Çanakkale’de Dumlupınar da, Kocatepe de Sarıkamış ta toprak olan şehitlerimizi gün gelip te kardeş düşmanlığı yaşayalım diye mi verdik.
Diyorum ki!
Secdedeyim Yüreğim avucumda gözyaşımda dua var
Sıkılmasın artık masumlara kahpe kurşunlar,
Barış olsun, kardeşlik olsun, güzel ülkemde.
Bebeler yetim kalmasın, ARTIK AĞLAMASIN ANALAR.
SAYGILAR