BAŞIMIZA İCAT ÇIKARAN ÇOCUKLAR VE GENÇLER (YANSITICI DÜŞÜNME  KAĞIDI)

Değerli okuyucularım bu hafta sizlere  Prof. Dr.  Mustafa Yavuz hocamızın “ Başımıza İcat Çıkaran Çocuklar ve Gençler” kitabının yansıtıcı düşünme kağıdı şeklinde ele aldım . Yani bu kitap bende neleri çağrıştırdı. Bu kitabın içeriği bende hangi duyguları uyandırdı sizlerle bunları paylaşmak istiyorum . Çünkü hem mesleki anlamda hem de ebeveynler açısından çocuklarının zihinsel yapılarına katkı sağlayabilmemiz açısından önemli bir kitap olduğunu düşünüyorum. Umuyorum ki bu yazıdan sonra kitabı okuyan sayısı daha da artar . Sayın hocamızın gözüyle yenilikçi ve yaratıcı düşünmeye biz de bu perspektiften bakabiliriz.

Prof. Dr.  Mustafa Yavuz hocamız kitapta yenilikçilik ve yaratıcılık üzerinde durmuş . Bu iki kavramın sadece yazılım alanında değil her alanda kullanılabileceğinden bahsetmiş.  Bu kısım bende şunu çağrıştırdı. Doğan Cüceloğlu  hocamızın “Mış Gibi Yetişkinler “ kitabında iç çocuk ve iç ana-baba kavramından bahseder. Bu iki kavram arasındaki iç çocuk kişinin yaratıcı , yeni fikirler öne sürdüğü , yani iç benliğimizdir. İç çocuk  bizim içimizdeki hiç büyümeyen sürekli canlı kalan kısmıdır. Bu kısım aslında bizim yenileşerek yeşeren köreltilmeyip desteklendiği zaman güzel ürünler ortaya koyabileceğimiz kısımdır. Doğan Hocamızın bu iki kavramı beni çok etkilemişti.  Bu satırları okur okumaz gözümde onun bu kitabı canlandı. Mustafa Yavuz Hoca; sadece üstün yetenekli veya üstün zekalı kişilerin yenilikçi ve yaratıcı olmayacağı, zeka ölçekleri ortada yokken bile insanların zeki olabileceğinden bahsediyor. Doğan Cüceloğlu Hocamızın söylediği iç çocuk kavramı da aynı şekilde Mustafa Yavuz hocayı destekliyor. İkisi de "Bir kişinin yaratıcılık , yeni şeyler üretme isteği küçükken köreltilmediği zaman ve söyledikleri desteklendiğinde kişinin bu durumu devam eder." der.

Diğer dikkatimi çeken bir kısım ise “ Ot, kökü üzerinde biter .” atasözü. Bu kısımda Mennan Usta ile ilgili ilginç bir tesadüfümü yani bu büyük ustayı nasıl tanıdığımı sizinle paylaşmak isterim . Bu değerli ustamız aslında yaratıcılığın ve yenilikçiliğin her alanda olabileceğinin en büyük kanıtıdır. Mennan Usta ile YouTube de bir video sayesinde tanıştım. Ben belgesel tarzı şeyleri izlemeyi çok severim. Özellikle de kültürlerin tanıtıldığı ya da önemli şahsiyetlerin yaptıkları yaşamlarıyla ilgili olanları. Çünkü her deneyimi kendimiz yaşayarak edinemeyiz . Önemli bir deneyim elde etme aracı da yaşayanlardan dinleyip ders çıkarabilmektir. Mennan Usta ile de böyle tanıştım. Mennan Usta’nın uluslararası makine fuarlara alınmadığı ile ilgili çarpıcı bir başlık vardı :“Diplomasız Dahi…” Gaziantepli Mennan Usta; dış görünüşünü görmesine rağmen, içini bile incelemediği halde, Fransızlar ’ın yaptığı bir makineyi daha az fiyata üretip satmış. Makineleri görmesi yeterliymiş. Mustafa  Yavuz Hoca’nın kitaptaki bir  ifadesi, "Bizim ustalarımız sosyal öğrenme kuramını bilmiyor ancak onlar bunu işletiyor." kitabın bu kısmındaki bence en can alıcı noktaydı. Mennan Usta’nın hikayesi beni çok etkilemişti. Yaratıcılık, sadece bir şeyi yoktan var etmek değil olanı da geliştirmek demek aslında .Ya da daha iyi bir hale getirmek . Mennan Usta’nın eğitim almadan o yenileşmeye verdiği emek o kadar takdir edilesi bir şey ki …  Videoyu izledikten sonra da hayatını biraz araştırdım. En büyük hayali ülkemizin bu sanayileşme açısından makineleri dış ülkelerden almaması … Burada üretilmesi için büyük çabalar sarf etmiş. Asıl bence gerçek yenilikçilik bu: Üretmek , ürettiğini de milletinin yararına sunmak… Bundan güzel sadaka-i cariye mi olur?

    Yaratıcılığın yukarıda bahsettiğim gibi sadece yoktan var etme değil geliştirme olduğunu da söylemiştim .Bunun güzel bir örneği de kitabımızdaki bir sonraki örnek Kuaför Fatma Hanım ve Rıza Bey… Kadınların saçlarına uyguladıkları yenilikleri erkeklere de uygulamışlar ve güzel bir atılım yakalamışlar. Bu hikayeyi görünce zihnimde şu canlandı : "Yeniliklerin alanı ve belli bir işi olmaz." Benim amcamın oğlu bayan kuaförü. Onlar işlerinde ne kadar iyi olsalar bile nasıl daha fazla kişiye hitap edebiliriz, nasıl daha çok kişi gelir iş yerine diye düşünürken şöyle bir çözüm üretmişler : "Biz hafta sonu tatil yapmıyoruz salı günü tatil yapıyoruz. Sebebi ise çalışan bayanlar hafta sonu gelebilsin diye. Peki ya ev hanımları ? Onların nasıl gelmesini sağlayabiliriz. Tabiki çok basit: İnsanlar AVM ‘ ye niçin gider? Çocuklarını oyun alanına bırakırlar ve alışverişlerini yaparlar ." İşte bu onlar için bir aydınlanma olmuş . "İş yerine oyun alanı koyarsak bir tane de çocuklarla ilgilenecek bir çalışan işte o zaman saçına işlem yaptıran bayanlar hem kolayca gelir hem de çocukları da yanlarında oldukları için gözleri arkalarında kalmaz." fikrini kullanmışlar. Bu yenilikçilik fikri onların işlerine elbette ki yansıdı . Normalde kendilerine gelen çoğu çalışan bayanken ev hanımı sayısı günden güne arttı . Hatta hafta sonu çocuğu yüzünden gelmekte zorlanan bayanlar da gönül rahatlığıyla gelebildi. Yaratıcılık işte tam burada işin içine giriyor. İnsanların ihtiyaçlarını doğru gözlemlediğimiz zaman bu doğru gözlem hem bizi yenileşmeye hem de hayatımıza yansımaya başlıyor. Bu yansıma da hayatımızı kolaylaştırıyor. Mustafa Yavuz Hoca , yaptığı işi bilmek ile ilgili kısımda bundan bahseder: "Hırsız her şeyi çalabilir, ancak kolumuzdaki altın bileziği çalamaz." Bu ifade memleketim Karaman’da çok kullanılır. Bu açıdan bizden izler taşıdığını hissettirdi .Özellikle annelerimiz ve büyüklerimiz "Yaptığın bana öğrendiğin kendine." sözünü de kullanır.

Görüldüğü gibi yaratıcı insanların bakış açıları , yapıp etmeleri en başta kendilerini olmak üzere çevrelerinde de neleri değiştiriyor. Bu yazımda bahsedeceklerim bu kadar yazımın devamını haftaya sizlerle paylaşacağım. Sağlıkla ve esenlikle kalın…