BAŞORTLU KADINLAR VE BAŞÖRTÜSÜZ ERKEKLER

        Diyor ki Hürriyet yazarı Aişe Hanım: “ Erkekler ikiye ayrılır. Derdi haz olanlar ve derdi niyaz olanlar. Kadınlar da ikiye ayrılırlar diyor kendince. Başörtülü olanlar ve başörtüsüz olanlar. Derdi niyaz olan bir erkek, başörtülü bir kadınla evliyse şayet, ölene dek naza mahkûmdur diyor. Yok, derdi haz olan ve bu yüzden başörtüsüz bir kadınla evliyse, hazdan yana derdi az olur diyor kendileri. Oldu olacak başındakine de hazörtüsü deyiver kurtul. Öyle ya. Başını örten kadınlar naz makamı. Başındakini çıkardığı an haz makamı. Bu kadar basit öyle mi? Neymiş, muhafazakâr olan kocalar başörtülü eşlerine dindar çocuk yetiştirme görevi vermişmiş. Yani bir nevi ahlak bekçiliği yaptırmaktaymışlar.  Bu durumda muhafazakâr olmayan kocaların başörtüsüz eşleri de bekçi olamayacak kadar ahlak yoksunu ve yetiştirdiği çocuklar da dinden diyanetten uzak yetişmekteler. Sizi bilemem ama ben öyle anladım okuduklarımdan.

           Sahi nereden çıktı bu haz meselesi. Naz meselesi. Nereden olacak, eski gedikli bakanlarımızdan muhterem Mehmet Ali Şahin Bey’in geçtiğimiz hafta ikinci kez dünya evine girmiş olmasıyla başladı her şey. Ha, ikinci kez derken, malum sayın bakanımızın kıymetli eşleri üç yıl evvel gözyaşlarıyla ebediyete uğurlandı. Bu saikle yeniden evlilik aktine imza attı. Ya değilse Mehmet Ali ŞAHİN gibi muteber bir siyaset adamının ne işi olur ikinci kez evlilikle. İyi de burada hazdan nazdan yana ne var ki diyecekseniz söyleyeyim. Yazarımız Aişe Hanım diyor ki. "Sayın bakanımızın evvel ki eşi kapalı idi oysa yeni gelinimiz açık." Bu da demek oluyor ki. Ne demek oluyor? Şu demek oluyor. “Erkekler yıllarca başörtülü eşlerine “uhrevi sorumluluğu” yani dinin yükümlülüğü ve ahlak bekçiliği ve çocuklarının sorumluluğu gibi görevler yükledi. Başörtülü olmayan kadınlarla da dünyevi hazları paylaştı.  Bu duruma itiraz edenleri de feminist ilan etti.” Ben demiyorum yüceler yücesi bir gazetenin aydın yazarı diyor.

        Sonra da Ertuğrul ÖZKÖK’e cevaben bir yazı kaleme alıyor. Son cümlesi çok manidar. “Bizim için üzülmeyin. Kadınlar(yani kapalı olanları kastediyor herhalde ) dünyevi haz almayı öğrendi artık; seyahate çıkıyor, kız kıza eğlenceye gidiyor, sanat yapıyor, şiir yazıyor vs. Siz yeni muhafazakârları görmediniz sanırım. ‘Evinde otur, sadece çocuk bak.’ eskide kaldı, Ak Parti iktidarı kadınların gözlerini açtı.” Cümle bu.  Yani Aişe Hanım, biz artık evlerin duvarlarında asılı duran kutsal kitap değiliz. Gözümüz açıldı haydi rastgele diyor. Dahası muhafazakâr mahallenin dindar kadınları olarak Ahzap Suresi’ni takmaz olduk mu demek istiyor yoksa. Hani diyor ya o sure de kadınlara hitaben, “Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin. Allah’a ve Resûlüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.”

           İnsan sormadan edemiyor. Muhafazakâr dediğiniz insanlar dindar olan ya da olmaya çalışan insanlar mıdır?  Yani Peygamberden yana azıcık olsun haberdar olanlar mıdır muhafazakâr olanlar? Yani kimi Ak Partililer,ya da sağ partililer, kimi sakallılar, kimi namaz niyaz ehli adamlar, kimi de eşi başörtülü olanlar. Sahi bu durumda Peygamber de muhafazakâr dediklerinden midir? Haz meselesi Peygamber zamanında da var mış mıdır acaba. Ya da hangi yılın muhafazakârları başlattılar ki bu işi. Onun evinde oturan ve işi gücü dışında dışarı çıkmayı doğru bulmayan eşleri nerede hata yaptılar acaba. Ak Parti ile tanışmış olsalardı onlar da gezer tozarlar mıydı. Mesela kız kıza biraz Taif’e, biraz da Tebük’ e doğru seyahate çıkarlar mıydı acep? Hurma ağaçlarının gölgesinde hurma kokulu nargile tüttürürler miydi?  Ya da ne bileyim Mekke'den az uzaklaşıp Medine'de Benî Kaynukâ kabilesinin sponsorluğunda  verilen bir konsere giderlermiydi ne dersiniz? Muhafazakâr dediğiniz erkekler çokta meraklı değiller oysa kadının açık ya da kapalı oluşuna. Sizin o dediğiniz açık saçık olma meselesi -muhafazakârları bilmem ama- azıcık imanı olanların midesinde bulantıdan öteye gitmez vesselam.

          Mesele nedir biliyor musunuz Aişe Hanım. Mesele sere serpe açılan güruhun ve onların çağdaş kocalarının yıllarca evinde oturan kadınları dışarı çıkarma çabasıydı mesele. Dahası çıkardıkları yetmiyormuş gibi bilmeden Ahzap Suresini yaşama gayretindeki o kadınlar, biraz ucundan biraz da kıyısından açılsın istemişlerdi. İstedikleri oldu. Ve nihayet ortalık naz makamından haz makamına üç beş level atlamış güya kapalı -tabiri caizse- muhafazakar  “başortlu” kadından geçilmez oldu. Şiir yazan mı ararsın, saz çalan mı? Şarkı mı söyleyen mi ararsın, evlilik programlarında koca arayan mı? Bir de siz hiç merak etmeyiniz Aişe Hanım, mümin olan kimsenin dışarı da haz falan aradığı da yok, yoktu da zaten.

        Ha! Ak Parti daha doğrusu Sayın Cumhurbaşkanımızın, kadınlarımızın gözünü açtığı meselesine gelirsek. Doğrudur. Reis’imizin hep bundan yana bir derdi vardı elbette. Baksanıza adama, kırk yaş birden kocadı. Lakin onun derdi siz ve sizin gibi marjinal başörtülüler kız kıza kafelerde otursun, şarkı, şiir, resim vs. Yani alabildiğince sanat icra etsin değildi aslında. Onun derdi eşi Emine Hanım Efendi gibi gece gündüz koşturundu aslında. Allah rızası için konuşun, yazın, dahası konferanslar verin. Sahip çıkın giderek "başortlu” hale gelen Esmalara, Sümeyyelere, Haticelere ve Aişelere. Kazandığınızdan biraz burs verin.  Yetmiyorsa bulun. Bulun ki on sekiz yaşında kafelerde çalışmak zorunda kalan kızlarımız haz meselesine konu olmasındı. Yani gözünüzü açarken, gönlünüzü de açındı. Birazcık da seksen yıldır kapalı duran şuurlarınızı ve azıcıkta olsa kesenizi açındı.             

         Oysa ne oldu. Önce Allah’ın ayetini görmezden gelenler, sonra da Cumhurbaşkanı’nı yanlış anlamış olmanın garabetine düştü. Neymiş Mehmet Ali Şahin’in eşi açıkmışmışmış. Sevabı da günahı da boynuna? Siz boş verin onu bunu. Bırakın kimin kimden haz alma sevdasında olduğunu da. Siz eğer ki aydın ve Müslüman bir yazar iseniz, şu ortalıkta dolaşan “başortlu” muhafazakâr aile çocuklarına bir çözüm bulun bence. Adım başı karşımıza çıkan ve daha on dört on beşinde makyaj budalası olmuş kadın kılıklı kız çocuklarımıza bir çare düşünün. Değil Allah’ın ayetine iman edip işeri dışında evde oturmayı, hayatı boyunca bir kez olsun eline kuran almamış, gece yarılarına kadar sokak sokak dolaşan kızlarımıza bir çıkış yolu düşünün. Düşünün ki sizin tabirinizle dünyevi haz peşinde koşan başörtüsüz erkeklerin haz makamı olmasınlar.