BEN HZ. ADEMİM. BU DA SON YAZIM…





            Evet Cehenneme  hoş  geldiniz…
            Bu replik azıcık televizyon kültürü olan herkesin aşina olduğu bir cümledir umarım. Sözüm ona biz söylerken hafif dilimiz burkuluyor olsa da Hollywood’ a özgü kelamı kibar (!) sayılır hani. Hani şu sevgili Facebook kölelerinin isimlerinin başına koyduğu T.C ibaresini görünce insan düşünmeden edemiyor. Ha! Hazret kelimesi Allah ve Resulüne verilmiş iken sıradan bir insan ismine konulabilir mi konulabilir. Tarikat ve tasavvuf kültüründe belirli kişiler, “seyr-i sülüku ikmal edip vasılı illallah” olurlar. Yani ermiş kişiler zaman ve mekan mevhumundan çıkarlar. Bu kişiler bir anda sayısız mekanda bulunurlar ve görülürler. Mesela evinde yemek yerken Mekke’de hac yaparlar. İnek otlatırken cephede savaşta da bulunurlar. İşte böyle olunursa bir nebze Hazret denilebilir. Ya değilse benim gibi arabası olmadan bir adım öteye gidemeyenlere denecek şey değil hani.
            Gelelim asıl meseleye.
             Evet Cehenneme hoş geldiniz. Güzelim Cennet vatanda yaşayıp da  Cehenneme davet etmekte neyin nesi.Bu cehennem başka Cehennem.Bu cehennem insanlığın varlığından beri insanlık vasfını yitirmişlerin hayal ettiği Cehennem.Bu Cehennem bir ömür Selçukluları yer yüzünden silip atma gayretinde olan Haçlıları bir çatı altında tutan düşüncenin her fırsatta hortladığı Cehennem.Bu Cehennem Osmanlı’yı böl parçala ve yut hareketine gönül vermişlerin sofrasındaki Cehennem. Bu Cehennem biz insanların toprak diye gördüğü, lakin içinde Peygamberleri adeta misafir eden; şehitleri bağrına basan, binlerce vatan evladının kanlı bedenini yüreğine basan güzelim vatanımızın üstünde dönen dolapların orta yerinde ki Cehennem. Bu Cehennem  bir zaman Kainata meydan okumuş dedelerimizin gözünün önünü okumaktan aciz torunlarının beyinlerinde kol gezen Cehennem. Bu Cehennem Anadolu’ya ilk girerken de; ve şirret-i ecnebileri en son Çanakkale’den uğurlarken de omuz omuza duran ceddimizin şimdi bir birlerini omzundan vuran cahil evlatlarının kalplerinde ki Cehennem.
             Evet bizler bu ülke de Allah’a ve Resulüne iman ettiğimiz sürece  hep bir oyunun içinde olacağız. Kendi içimizden çıkacak ama ne oynadığının farkında olmayacak bedbahtların arasında kalarak hem de.O bedbahtlar ki Allahtan habersiz olup Allah haricinde her şeyi Tanrılaştıranlar.O bedbahtlar ki Peygamberin sünnetini unutup her fırsatta Peygamberden örnek verenler.O bedbahtlar ki Bir kez bile Osmanlı Tarihini baştan sona okumayıp Osmanlı’nın mirasına konanlar.O bedbahtlar ki Birkaç dil bilen ve ömrü savaş meydanlarında geçmiş Atatürk’ü yalnızca Tarih derslerinde duymuş; Türkçeyi konuşmaktan aciz ve baba parası yemeyi zevk edinmiş, her fırsat ve durumda O’nun ardına sığınan Kafe müptelaları .O bedbahtlar ki hiçbir şey yapmayıp sırf benden farklı düşünüyor diye güzel şeyler yapanların ardından konuşmaktan başka bir şey yapmayanlar.
  
            Evet işte bu bedbahtlar var olduğu sürece bu oyun hiçbir zaman Game Over olmayacak. Dün aynı mahallede Fransız’a tokat atanların çocukları bugün İngilizlerin oynadığı Alevi Sünni oyununa hep Fransız kaldılar. Dün küçücük tarlaya el ele tohum atan komşuların varisleri bugün uçsuz bucaksız tarlalarına ekilen nifak tohumlarını toplama derdine düştüler.Dün Ne olursan ol yine gel diyen gönül sultanlarının sahte dostları bugün Bizden olursan ol ya değilse defol türküsü söylemekte.Dün Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz diyen sevgi membaı yârlar’ın sözüm ona sadık yârenleri bugün şeytanı kıskandıracak halleriyle dudak ısırtmakta.
            Bugün İsminin başına T.C getirenler yarın soy ismine Türk ekleyecekler. Bilmem ne YılmazTÜRK diyecekler. Falan CanTÜRK olacak. Yetinmeyecekler ve çocuklarının isimlerini Nüfuz Cüzdanlarına Türkoğlu, Türk kızı bilmem ne diye kaydettirmek isteyecekler. Olmadı Kocaman ülkenin kocaman baş harflerini ismine takanlar; küçücük isimlerinin sonuna hadleri olmadığı halde Atatürk ekleyecekler. Durmayacaklar ve İllerini yazıp Türkiyeli Ahmet  ya da  Konyalı Türk Hasan  diyecekler. Her fırsatta dinimizden çaldıkları gibi Alevi Ayşe, Sünni Fatma diyecekler.İmzalarına Öztürk diye başlayacaklar. Hastürk olacak arabalarının arka camlarını süsleyen renkli yazıların evsafı.

          Bu da yetmez deyip unvanlarında ki  Dr.yi kaldırıp  Tr.getirecekler. Yatmayacaklar uyumayacaklar.Nasıl karıştırabilirizin cevabını arayacaklar. Arabamızın plakası yetmez Apartmanımıza ve dairemize de  da TR yazalım diyecekler.Ve en son tanışalım ben Türkiyeli Mustafa ; bu da arkadaşım Türkiyeli Yusuf. Siz nerelisiniz? Diyecekler. Utanmayacaklar. Alış verişlerinde Türk Ekmeği var mı diyecekler. Varsa bir Türk marulu alabilir miyim diye soracaklar.Sırf zihinleri bulandırmak için Türk Malı mı diyecekler ama bu dedikleri ne çoğu zaman  pişman olacaklar.Çünkü Türk Malı olmayan  internet’i, sonra PC’yi ve en sonunda da  Facebook’u icat edip elimize afyon olarak tutuşturanlar yeni oyunlarını yazarken biz Türkiyeliler, Amerikan icadı kredi kartımızla borçlanarak aldığımız; yine Amerikan malı İphone marka telefonumuzun peşinde koşturan Yılgın Türkler olarak dünya sahnesinde yerimizi almaya devam edeceğiz.Ta ki Kendi Latin Amerikan ama sadece içimi Türk olan Kahvemizin Türk Kahvesi olmadığını  anlayana dek.
                                                                                                              Adem GÜMÜŞ