Her tarafın beyazlara büründüğü bugünlerde insanın içini ısıtacak sıcak bir şeylere ihtiyacı var. Özellikle böyle bir havada sıcak bir fincan salep içmek tam yerinde olur ve pencere kenarına kurulup etrafı seyretmek dışında başka bir iş yapma isteği duymazsınız içinizden. Gelin pencereye kurulmuşken masalsı bir hikâyeyle süsleyelim bu manzarayı…
Bir zamanlar saflığı, duruluğu ve iyi niyeti temsil eden bir ülke varmış. Bu ülkedeki her şeyin çoğu beyazdanmış. Beyaz elbiseler, beyaz eşyalar, beyaz evler, beyaz çiçeklerle göz kamaştıran bahçeler, süt ürünleri, mantar, beyaz et gibi beyaz olan yiyecek ve içecekler vs aklınıza gelebilecek herşey... Ülkedeki halkın hepsi beyaz çikolatalı tatlılar, pastalar yaparak geçimini sağlarmış. Damak tadında lezzetli çikolata yapan tek ülkeymiş.
Beyaz renge olan inançları çok yüksekmiş. Beyaz olan her şey onların ilgi odağı olurmuş. Kış mevsimi ise onların bayram mevsimiymiş. Her gece yağan karla dışarı çıkıp gökyüzünden düşen karlarla birlikte dilek tutarlarmış. Renkliliğe fazla yer vermezlermiş. Onlara göre yaşamlarındaki her şeyin renkli olması; karmaşık bir hayat ve düşünce tarzına sahip olmaları demekmiş. Düzenli, sade, asil ve yalansız bir hayattan kopmak demekmiş. Yalana yer vermezlermiş, kimsenin hakkına da girmezlermiş. Yalan söyleyeni, hakka gireni ülkeden kovarlarmış. Padişahı da ülkedeki halkına çok adil davranırmış. Halk, padişahtan, padişah ta halkından memnunmuş.
Dillerinden tatlı sözler eksik olmazmış. Bunu yedikleri beyaz çikolatalı tatlılardan kaynaklandığına inanırlarmış. Ürettikleri beyaz çikolataları başka ülkelere de ihraç ederlermiş. En güzel ve lezzetli beyaz çikolataları üreten sadece bu ülkeymiş. Bu ülkenin ününü duyan başka bir ülkenin padişahı, dillere destan olan bu farklı ülkeyi merak etmeye ve kıskanmaya başlamış. Kendi ülkesinde beyaz çikolatalı tatlılar ve pastalar yapılmazmış.
Bir gün sadrazamı yanına çağırıp bu ülke hakkında detaylı bir araştırma yapmasını ve lezzetli beyaz çikolata yapmalarının sırrını öğrenmesini hatta kendi sarayına da getirtmesini istemiş. Sadrazam yanındakilerle birlikte düşmüş yollara…
Varmış beyaz çikolatalar ülkesine… Şaşkınlık içinde hayranlıkla etrafı seyre dalmış bir kendine bir de oradaki halka bakmış hemen ayırt edilir haldeymiş. Yabancı birinin ülkeye geldiğini anlamış ülkenin halkı. Onun kim olduğunu, nerden gelip nereye gittiğini sormuşlar. Kendisi padişahının söylediklerini onlara aktarmış. Onu Padişahın huzuruna çıkartmışlar. Beyaz çikolatalar ülkesinin padişahı gelen sadrazamı ve adamları en güzel şekilde ağırlamış. En güzel beyaz çikolata ve pastaları ikram etmiş. Her şeyden memnun kalan sadrazam başlamış merak ettiği sualleri sormaya…
-“Çok haşmetli padişahım, bizi huzurunuza kabul edip en iyi şekilde ağırladınız. Size minnettarız bu yaptıklarınız için. Size padişahım adına sualler sormak isterim”.Padişah gülümseyerek başıyla sor anlamında işaret etmiş.
-“Ülkenize vardık gördük ki her şey beyaz renginde, yaptığınız çikolatalar, tatlılar, pastalar lezzetleriyle nam salmış diğer ülkelere. Neden bitter, kakaolu değil de beyaz çikolata yapıyorsunuz? İnsanlarınız çok iyi kalpli, tatlı dilli, güler yüzlü; böyle olmanın sırrı nedir? Üzerinizde sihir mi var büyü mü? Kerameti nedir bunun?”
Padişah yine gülümseyerek başını hafifçe kaşıdıktan sonra başlamış sualleri cevaplandırmaya.
“Biz beyazlar ülkesinin beyaz çikolata üreticileriyiz. Bu bizi diğer ülkelerden farklı kılan yanımız. Kendimize özgü bir yapımız ve düzenimiz var. Herkes beyaz giyince kimsenin kimseye üstünlüğü kalmıyor fakir hor görülmüyor, zengin olan da kibirlenip, böbürlenmiyor. Dışarıdan gelen yabancı hemen ayırt edilebiliyor. Beyaz kefeni de temsil eder. Biz beyazla yaşar beyazla ölürüz. Ölümü hatırlamak için beyaz giyiniriz ve hayatımızda kullandığımız, tükettiğimiz her şeyin de beyazdan olmasını isteriz. Çikolatalarımızın beyaz olmasının sebebine gelince; biz doğaya müdahale etmeyiz. Sütten yaparız ek bir katkı maddesi kullanmayız. Süt; temizliği, duruluğu samimiyeti, sağlıklı bir bedene sahip olmanın ölçütüdür. Bitter ve kakaonun tadı acıdır biz isteriz ki tatlı yiyip tatlı konuşalım. Bu sebeple halkım tatlı dilli, güler yüzlüdür. Keramet ne sihir de ne de büyüdedir anlayacağın. Keramet, ustalıkla bir ülkeyi nasıl yöneteceğini bilmekte ve halkın isteklerine cevap verebilmektedir.”
Padişah bunları söyledikten sonra sadrazama ülke padişahına götürmek üzere sunduğu ikramlardan en güzel hediye sandığı yapıp memnun ve gönlü hoş bir şekilde uğurladı.
Beyaz günlerin beyaz yürekli insanı olmanız dileğiyle…
Nurcan Akkurt