-Sen ne şeker şeysin öyle. Çok da zekisin. Büyüyünce ne olmak istiyorsun bakalım?
-Siyasetçi olacağım amca.
-Siyasetçi mi? Herkes doktor, mühendis, avukat olmak istiyor sen neden böyle çok farklı bir iş seçtin?
-Benim feysbuk hesabım var amca. Her şeyi oradan takip ediyorum. En iyi meslek onların.
-Nasıl?
-Bir kere hiç kimsenin yemediğini onlar yiyor. Bunu da günde on sefer sayfalarında paylaşıp bir güzel havalarını basıyorlar. Kimsenin gitmediği yerlere gidip boy boy fotoğraf yayınlıyorlar. Çok kral hayat yaşıyorlar. İşleri güçleri yemek, gezmek. Üstelik bunu da ya vatandaşın, ya devletin ya da partinin kesesinden yapıyorlar. Nasılsa üç yılda bir seçim oluyor. Adaylık müracaatlarını değerlendirseler yetiyor. Çok havalı bir yaşantıları var.
-Bak delikanlı yanılıyorsun. Bir kere onlar bu memlekete hizmet etmeye çalışırlar. Yatırımlar yaparlar, sorunları tespit edip, çözümler üretirler, işsizliği önlemek için mücadele ederler, halkın rahat ve mutlu yaşaması için gecelerini gündüzlerine katarlar. Günleri yorucu geceleri uykusuz geçer. Sen yanılıyorsun.
-Amca sen iyi misin? Senin feysbukun da mı yok. Hiç görmüyor musun olup biteni. Feysbukta böyle ise gerçek hayatta kim bilir nasıldır. Ben daha hiçbir hizmetlerini, vatana millete faydalı bir işerlini görmedim. Varsa yoksa lüks mekânlarda şahane sofralar, en güzel mekânlarda boy boy selfiler, her gün bir safahat âleminden görüntüler. Sen bu şehirde yaşamıyor musun amca. Sadece feysbuka baksan bile anlarsın. Sen nasıl anlamazsın amca. Yedikleri içtikleri gezip gördükleri onların olsun, bizim geleceğimiz için parmağını kıpırdatmayanlara gelecekte sorulacak hesabımız var amca…
-!?
Şimdiki çocuklar da bir âlem yani.
Ama büyük tehlike ve zan altındalar.
Tamamen insani kaygılarla siyasileri eleştirenlerin “Bizden talepleri oldu da karşılamadık, ondandır-Partiden reklam talebi oldu vermedik, para alamadı ondandır” ifadeleri ile yalan savunma ürettikleri günümüzde, bu çocuklar da potansiyel tehlike altındalar. Her an bir kuru iftiraya kurban gidebilirler. Üstelik onları oraya getiren en üst makamdan istendiğinde geri çevrilmeyecek hiçbir talebi olmadan, tamamen insani kaygılarla yapılan eleştirilere yalan ve iftira kılıflar uyduranlar ders alma mantığında olmadıklarından çocuklardan da belki etkilenmeyebilirler.
Bu sohbetteki amca o günden sonra feybuska baktı mı bakmadı mı bilinmez, çocukların dahi gördüğü gerçekleri gördü mü görmedi mi bilinmez ama mızrak çuvala sığmıyor.
Bir makam hangi amaca yönelik ise o amaca hizmet edecekler gelip oraya oturmalı.
İki cihanın hesabından bihaberler yüzüne gülünüp arkalarından en galiz ifadelerle ve çirkince eleştirilen bir duruma düşebiliyorlar.
Amcanın son sözleri: “İyi ki bizim memleketimizde böyle şeyler olmuyor. Ne mutlu.”
ABOV… (Ancak Bukadar Olur Vesselam)