Karaman’da tanıtılması ve yazılması gereken o kadar çok değer var ki bunların farkında değiliz. Pek çoğunu da bilmiyoruz. Bu isimlerden biri de yaşadığı dönemde ünü Konyalı Şemi’den sonra geldiği kabul edilen Âşık Gufrani’dir.
Âşık Gufrani, 1864 yılında Karaman’ın Başkışla Köyünde doğmuş. Babası Ferhatoğullarından Mehmet Ali Ağa adında bir zat. Kendisinin adı Ali, mahlası Gufrani’dir. Ailesi kaza içinde Koçak Dedeler diye tanınmıştır. D. Ali Gülcan, ozanın Koçakdede Mahallesi’nde oturduğunu yazar. Annesi'nin adı Fatma’dır. İlkokul tahsilini, köyündeki "Sıbyan Mektebi'nde" yapmıştır. Daha sonra Karaman'a gelerek; bugünkü Kale İlkokulu'nun bulunduğu yerdeki Hacı İshak Medresesi'ne devam etmiştir. Bir müddet bu medresede tahsil gördükten sonra, eline bir saz almış; o günden sonra Gufrani mahlası ile şiirler söylemeye başlamış. 15 yaşından beri şiir söyleyen Gufrani, ömrünün son zamanlarında sazı terk etmiştir. Aruz ve hece vezni ile güzel şiirler yazan Gufrani’nin Karaman’da fakirane bir hayat geçirdiği Konya Halkiyat ve Harsiyat kitabında yer almaktadır.
Gufrani’nin şiir okumaya başlaması da oldukça efsanevidir. 1879 yılında kış aylarında gece kar yağmaya başlar ve her yer karla kaplanır. Hava açılır ancak, karın aydınlığı ile sabah namazı vakti gibi olmuştur. Ali, uykusundan uyanır, sabah olmuş sanır. Hemen okula koşar. Çünkü okulun açılıp, temizlik işleri sıra ile yapılmakta ve sıra da o gün kendisindedir. Kapıyı açar, bakar ki öğretmen kürsüsünde üç kavuklu hoca oturmaktadır. Hocalar Ali’ye yanlarına gelmesini söylerler. Ali, yanlarına yaklaşınca hocalardan birisi “Doldur ver.” der. Ali’ye yüzünü çevirerek “Al evlat, yaradan aşkına iç.” derler. Ali içer ve arkasına dönüp bardağı vereceğinde orada kimsenin olmadığını görür. Ali o geceden sonra umulmadık bir biçimde vezinli kafiyeli sözler söylemeye başlar. Genellikle tasavvuf ve güncel konulara ilişkin şiirleri ağırlıklıdır. Eline bir de saz alarak şiirlerini besteleyip söylemiştir.
Âşık Gufrani hakkındaki ilk bilgi 1926 yılında Konya’da yayınlanan Konya Vilayeti Halkıyat ve Harsiyat kitabında geçer. Sadettin Nüzhet ERGUN ve Mehmet Ferit UĞUR tarafından kaleme alınan bu eserde Âşık Gufrani ile bire bir görüştükleri konu edilmektedir. Bu kitapta dört adet şiiri yayınlanmıştır Gufrani’nin. Yine 1944 yılında Konya’da Halkevi tarafından çıkarılan Konya Dergisi’nde M. Ferit UĞUR tarafından üç şiiri yayınlanmıştır. Bunlar önemlidir, çünkü Gufrani ile birebir görüşmüşlerdir. Karaman’a çok eser kazandıran D. Ali Gülcan, 1965 yılında bu şiirlerle birlikte derlediği, cönklerine ulaştığı diğer şiirlerini de kapsayan Gufrani ve Kenzi kitabını yayınlamıştır. 1990 yılında bu kitabın ikinci baskısı Medeni Yavuzaslan tarafından yapılmıştır.
Şairin tüm şiirlerinin bulunup ve yayımlandığını söylemek mümkün değildir. Gittiği her yerde şiir okuyan, âşıklarla atışmalar yapan şairin elbette tüm şiirleri derlenememiştir. Ancak bu yolda en kapsamlı çalışmayı D.Ali Gülcan yapmıştır. İbn-ül Emin M. Kemal Son Asır Türk Şairleri adlı eserinde, Gufrani hakkında "Nükte ile Hicvi birleştirmiş zeki bir edası vardır. Son zamanlarda yetişen saz şairlerimizden en olgunu olarak gösterilebilir." demektedir.
Gufrani, şu dörtlükte kendini özetlemiştir;
Şairim on beş yaşından beri
Tevellüdüm seksen, pir olduk şimdi
Tarâikte yoktur mensubiyetim
Kendi postumuzda er olduk şimdi
Gufrani Osmanlı döneminde İstanbul’a da gitmiş memleketin gidişatını görüp taşlama söylemiş ve kısa bir süre tutuklanmış, sonra serbest bırakılmıştır. Gufrani okuduğu şiirleri ve destanları ile Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'nda vatansever Türk Milletine moral vermiş ve Milli mücadeleyi sazı ile sözü ile desteklemiştir. Kurtuluş savaşı sonrası Atatürk'ün getirdiği yenilikleri ilke ve inkılâpları ömrünün sonuna kadar desteklemiştir. Yaşadığı dönemde Atatürk hayranı ve Kuvay-i Milliyeci olan Âşık Gufrani her zaman yenilikleri destekleyen biri olmuştur. Bir dörtlüğünde bunu anlatmaktadır.
Pulluk icat oldu, attık sabanı
Kişi insanı bu yolda tanı
Şabka çıkarır mı dinden adamı?
Ne zü-mu fâsid bu, vahşete bakın
Âşık Gufrani, maişetini ekseriyetle gezmekle, beyler evinde ve kahvelerde destanlar okuyarak niyaz (parsa) toplamakla temin etmektedir. 1926 yıllarında onu tanıyanlar ve hâlinden bahsedenler az değildir.
Profesör Doktor Saim Sakaoğlu, “Aşık edebiyatında pek az örneğini gördüğümüz ANA konulu şiirlerin en güzellerinden birini GUFRANİ yazmıştır.” Demektedir. Gerçektende bir ana daha nasıl anlatılabilir ki.
ANA DESTANI
Senin derdin çeken ana değil mi?
İki gözden çakan ana değil mi?
Seninçun bel büken ana değil mi?
Niçe libas diken ana değil mi?
Eteğine çöpel bulaşsa yur idi
Tiksinmezdi, gönül yemişim dirdi
Unuttun anayın çektiği derdi
Dokuz ay götüren ana değil mi?
Elin tutmaz, ayak basmaz yatardın
Bilirsin, altı aydan sonra oturdun
……….. seni; neden, neye götürdün
Bu halde emziren ana değil mi?
Sebep oldu, seni etden bitirdi
Geceleri hizmetine oturdu
Yedi yaşına dek seni götürdü
Bu hizmeti gören ana değil mi?
Soğuktan ısıdan seni sakınan
Uzanıp her gün sana bakınan
Çiğneyip lokmasın ağzına sokan
Cümle bunu iden ana değil mi?
Hasta olsan uyku haram gözüne
Sana kıymaz, kıyar kendi özüne
Niye incindin anayın sözüne
Senin ayıbın silen anan değil mi?
Dönerdi pervane gibi yolunda
Sakınırdı seni cümle halinde
Yuyup çöpel komazdı bir kılında
Sana gönül viren ana değil mi?
Yidirip, içirip korur daim duvaklar
Titrer üstüne, misli yapraklar
İyi olsa diye virir adaklar
Medet Allah diyen ana değil mi?
Açılmasın diye her yanın örter
Sen inledikçe heman derdi artar
Beni kurban idip oğlumu kurtar
Canın kurban viren ana değil mi?
Azrail ruhunu almağa gelince
Bi emrillah! Senin ruhun alınca
Behey gafil, ecel yetip ölünce
Derdin ile yanan ana değil mi?
Elin tutmaz iken libas giydiren
Acıktıkça seni daim doyuran
Sefer itsen, kamuu işini kıvıran
Yoluna can viren ana değil mi?
Seni tatlı canından üstün seven
Senin hizmetini görmeğe iven
Hasta oldukça her azanı ovan
Bu hizmeti gören ana değil mi?
Muradları budur ala olasın
Cümle rızkın kazanmadan bulasın
Dü cihanda şan oluben gülesin
Böyle dua iden ana değil mi?
Be Gufrani ananı gel unutma
Dua eylemeden, bir gece yatma
Gözün aç anana: Gaflete batma
Hayır dua iden ana değil mi?
Değerli okurlar; görüldüğü gibi Âşık Gufrani’yi bir nebze de olsa anlatmaya çalıştık. Ancak yeterli değildir. Belki bir yerlerde özellikle Karaman veya Başkışla’da, cönklerine rastlanabilirse bu halk ozanımızın diğer şiirleri de ortaya çıkar umudundayız.
KAYNAKLAR:
1- Dr. Ali Gülcan, “Karamanlı Ozanlardan Gufrani ve Kenzi”, Karaman Büyükleri.
2- Konya Halkıyat ve Harsiyatı, 1926.
3- Attila Özkırımlı, Edebiyat Ansiklopedisi.
4- Saim Sakaoğlu, Karamanlı iki aşık: Gufrani ve Kenzi, 1997.
Osman ÜLKÜMEN
Araştırmacı Öğretmen