CEBİR, HUKUKTA NE DEMEKTİR?

Bu köşe yazımda cebir suçunu ele alacağım. Geri planda kalmış bir suç olan cebir çok bilinen veya güncel bir konu değildir. Ancak farkında olmadan da çok karşılaştığımız bir suçtur. Bu suç ile ilgili bilinmesi gereken en önemli şey şudur ki; cebir, birisine bir şeyi yapması için zorlama ya da yapmaması için zorlama anlamı taşır. Kasıtlı olan bir suçtur. Kasten yaralama suçunun da özel bir halini taşımaktadır. Zor kullanmaktır. Cebir, sözlük anlamına baktığımızda da zorlama anlamı taşımaktadır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Hürriyete Karşı Başlıklı Suçlar başlıklı bölümünün 108. maddesinde düzenlenmiştir. Cebir suçu, TCK 108. maddesinde “Hürriyete Karşı Suçlar” arasında düzenlenmesine rağmen, yaralama suçunun nitelikli hali olarak da uygulamada kabul edilmektedir.

Cebir suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 108. maddesinde; “Bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi için bir kişiye karşı cebir kullanılması halinde, kasten yaralama suçundan verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılarak hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiştir. Buradaki ceza tam olarak belli değildir. Kasten yaralama suçundan dolayı verilecek ceza oranına göre belli olacaktır. Özetle, cebir kullanma suçunda verilecek ceza kasten yaralama suçunun cezasının üçte birden yarısına kadar artırılması ile tespit edilmektedir. Kasten yaralama suçu, TCK’nın 86 ve 87. maddelerinde düzenlenmiştir. Cebir suçundan verilecek ceza belirlenirken önce bu maddelere göre failin cezası belirlenir, belirlenen ceza cebir suçu nedeniyle 1/3 oranından 1/2 oranına kadar arttırılır.

Bir şeyi yapmaya zorlama, yapmamaya zorlama ya da bir şeyi yaptırma iradesi için mağduru zorlama şeklinde suç işlenebilir. Cebir suçunun düzenlendiği kanun maddesinde, bu suçun soruşturulması ve kovuşturulmasının şikayete bağlı olduğu belirtilmediği için şikayete bağlı bir suç değildir. Dava zamanaşımı suçun işlendiği tarihten itibaren 8 yıldır. Suç, uzlaştırma aşamalarına tabii bir suç değildir.

Cebir suçunun asıl unsuru fiziksel zorlamadır. Manevi cebirle yani tehditle cebir suçunun oluşması mümkün değildir. Cebir suçu kanunundaki başka bir suçun unsurunu oluşturuyorsa, fail ayrı olarak cebir suçundan cezalandırılmaz. Diğer suçtan dolayı ceza alır.

Konu ile ilgili örnek bir yargıtay kararına bakacak olursak;

“Sanığın, ayrı yaşadığı eşi mağdureyi eve geri dönmesini sağlamak ve boşanma davasından vazgeçirmek amacıyla yaralama eylemlerinin 5237 sayılı TCK’nın 108. Maddesinden düzenlenen “cebir” suçunu oluşturup oluşturmayacağı tartışılmamış ise de karşı temyiz olmadığından bu husus bozma nedeni yapılmamıştır. Yargıtay 4. Ceza Dairesi -1.11.2011 gün,2009/13053 E.-2011/19863 K.”

Cebir suçu ile ilgili yargılama yapma görevi, işlenen yaralama fiilinin niteliğine göre asliye ceza mahkemesi veya ağır ceza mahkemesi tarafından yerine getirilir çünkü; Kasten yaralama suçunda görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir. Kasten yaralama suçu nedeniyle suçun işlendiği yerde asliye ceza mahkemesinde dava görülecektir. Ancak kasten yaralama suçunun neticesinde mağdurun ölmesi halinde suçun ağırlığı itibarıyla görevli mahkeme ağır ceza mahkemesi olacaktır.

Av. Beril SAKALLI AKYÜZ