Hani bir masal vardır bilirsiniz. Şu eski yunan masalcısı Ezop’un, “Aslan yaşlandığı bir zamanda hastalanınca Tilki’yi yanına çağırmış” diye başlayan ve “Git bana şu koca geyiği bir şekilde kandır getir” ile devam edip göz göre göre aslana yem olan geyik hikayesi. Gerisini siz bulup okursunuz vesselam. Hiç merak ettiniz mi bilmem, ama ben hep merak etmişimdir. Sizin hiç, her anı başarılarla dolu(!) öğrencilik yıllarınızda sevgili hocanızın size verdiği o dönem ödevini teslim tarihine üç gün kala yalap şap hazırladığınız oldu mu? Olmuştur eminim. Dahası bu yüzden ödevi alt dudağınızı ısırır bir vaziyette nefes almadan teslim ettiğiniz esnada, hocanızın şöyle bir göz gezdirip “Hımm! Eee! Uff! Puff! türünden sesler çıkartıp kaşlarını çatmış bir halde, olmamış bu diyerek” yüzünüze çarptığı oldu mu pekala?
Ne var ki bizi yıllarca Ezop Masallarındaki geyiklere çeviren çağdaş öğütüm -özür- eğitim hayatınızda bu durumu yaşayıp yaşamadığımızın bu saatten sonra sizin için bir önemi yok. Benim merak ettiğim ve aklıma takılan şey tabi ki bu değil. Beni düşündüren şey, hani Rabbimiz bize vermiş olduğu “Dünya Denen Su-i Mekan’da Kul Ol, Gel” konulu dönem ödevimizi Ruz-i Mahşer’de teslim ettiğimiz gün “ Olmamış bu! der ve yüzümüze çarpıverirse ” sahi ne yaparız o anda, hiç düşündünüz mü?
Ben düşündüm. Düşündüm düşünmeye de ne zaman bu uzak gibi görünen o anı düşünmeye başlasam kendimi “Şeytan denen İblis Aleyhillâne ile selfie çektirirken buluyorum.” İşin ilginç tarafı bu mel’un selfie denen şeyi önden değil ne hikmetse hep sağ tarafımdam yanaşarak çekiyor. Çektiği resmi de daha o dakka allayıp pullayıp, en güzel çerçeveden tablo yapıyor, sonra da aklımla gönlümün arasındaki o ince köprünün tam da girişine asıveriyor. Dahası ben o resme alık alık bakarken yeniden, ama hepsi de sağ tarafımdan çekilmiş yüzlerce selfie ile baş başa buluyorum kendimi… “Kul olmayı bırak, devir Cool olma devri” deyip duruyor.
Eminim sizinde o iblisle önünüzden, ardınızdan, solunuzdan ama çoğu sağınızdan çekilmiş bir birinden Cool selfieleriniz vardır. Cool dedim de “Kuul” de ne yahu demeyin. Hemen de cevabı merak edip cici anneniz olmuş o cep telefonuna sarılmayın öyle. Aynaya bakın yeter. Cool sensin, o, biziz. Velhasıl sizsiniz Cool. Yani en "Afilisinden”, en "Modasından” kısacası en “Havalı” olan. Yani benim gibi ahir zaman mücahiçlerinin yeni tarzı. Ya da olma çabası. Evet vardır vardır. Sağınızda görmediğiniz o melun ve farkına bile varamadığınız çiiiizzz ile biten selfieler…
Mesela ihalesini aldığı ve daha inşaatı bitmeden çatısı akan, sıvası dökülen, asansörü çalışmayan dahası tuttuğun yerleri elinde kalan kamu binaları yapan, sonra da ülkeyi çok sevdiğini face-booktan ortamda paylaştığı alıntı resim ve cümleler ile kanıtlamanın derdine düşmüş sözüm ona bir takım müteahhitlerimizin lüks araçları ile Cool bir halde hilkat garibesi eserlerinin önünden geçerken farkına varmadan kul hakkından bana ne bakışı ile sağında bitiveren iblis ile çektirdiği selfieleri vardır diye düşünüyorum.
Ya da yüz de yirmi beşinin namaz kıldığı, bunun da her bin kişiden iki yüz ellisinin namaz kılmadan ölüyor anlamına geldiği bir ülke de “Namaz kılan bir Ateistle, namaz kılmayan bir Müslüman arasındaki yedi farkı bulunuz” ironisini duyunca espri sanıp bir saniye bile tefekkür etmeyen, lakin dilimize pelesenk olmuş “Elhamdülillah Müslüman’ız” bercestesini her fırsatta dili ile ikrar edip tam da kalbi ile tasdik edeceği esnada Yatsı Ezanı’nın ilk hecesi “Yat” olduğu için her gece mülteci komşusu aç mıdır bilinmez, kendisi tok bir halde namaz kılmadan yatan, sonra da kendisini bir kez bile sabah namazına uyandırmayan “iman”ını mübarek gün ve gecelerde bir birinden Cool mesajlarla kavileştiren bir takım kulların yine sağ tarafında hizaya geçen o melun ile çektirdiği selfieleri vardır elbet.
Peki ya gündüz vakti yaşadığı dini, şarta, zamana ve ortama göre şekillendirip yerine göre selam yerine göre günaydınla cümleye başlayan ; duruma göre fotoğraf karesine giren, gidişata göre sendikasını, derneğini arkadaş çevresini değiştiriveren, meydanda başka tenha da bam başka olup sonra da niyet ettim Çarşamba akşamı ila-ı kelimetullah uğruna Müslüman dedelerimin rızası için “Diriliş Dizisini” izlemeye deyip ekranın karşısında huşu ile oturan Osmanlı torunlarının gür ve Cool bir ses tonuyla “Benim Dedem neymiş bee” derken ki kasıntılı selfiesine ne demeli.
Hele o bilmeceye dönmüş ve giderek içinden çıkılmaz bir hal alan halimizi özetleyen “Çarşıdan aldım bir tane, eve geldim bin tane” bilmecesini yaşar olduğumuz hayatlarımız. Öyle ya, yeter ki bir telefonunuz, biraz da “so-ishal medya” denen nimetten faydalanacak inter-netimiz olsun. Öncelikle adam gibi adam bir adamın biricik ailesinin, bir birinden güzel yemekler yerkene hemen yanı başına çöküveren o iblis hürmetine çektirdiği ve bir dokunuşla binlerce kuldan adamın telefonunda görülüveren Cool bir selfiye. Sonrası malum. Ümmeti Muhammet sebeplensin diye paylaştığımız resimlerimizi hangi kullar sevabına beğenecek ki acep deyip el de telefon iftar saati bekler gibi beklediğimiz Cool olma derdindeki müflis halimiz. Nardan beter bir şekilde dağılıveren mahremiyetimizin tam da ortasında topluca çektirdiğimiz o içler acısı selfielerimiz.
Ben trafikte kural tanımazı oynarken, sen alış verişte sahtekarlık peşinde iken , o iş yerinde işçisini ezerken, öbürü bir yere amir olacağım diye düne kadar dost bildiklerini iki dakikada karalarken, beri ki zekatını ya da vergisini vermemek için vergi levhasında olmadık üç kağıda imza atarken, falan kişi dostlar alış verişte görsün deyip tribünlere oynarken, filan kişi üç kuruş menfaat için eğilirken … Yaşasın vatan sevgimiz(!) Yaşasın kutlu doğumlarda hortlayan gül lokumu tadındaki Peygamber aşkımız(!) Her dem var olsun altı şartını bir çırpıda sayıverdiğimiz ve bizi sabah namazına bile uyandırmayan imanımız(!)
Hülasa evirirken, çevirirken, ıvırırken, kıvırırken, Ruhlar Alemindeki Rabbiniz kimdir sorusuna Bela! deyişimizi unuttukça, çektirdiğimiz ve silince kayboldu sandığımız o bir birinden Cool selfieler , korkarım ki başımıza hem bu dünya da; hem de öbür tarafta da bela olacağa benzer.
Daha kötüsü de bizi bekleyen o ödev teslim gününde derse ki Mevlamız, Ben sizden Cool olmanızı değil Kul olmanızı istemiştim.“Dünya’da Cool olmaya çalışanlar beklesin, sadece Kul olmaya çalışanlar girecek Cennet’e deyiverirse" mazallah öylece kala kalırız hem de Ezop’un masalındaki Koca Geyik misali, sol elimizde o iblisten arta kalan ve hepside sağ taraftan çekilmiş selfielerle dolu albümle. Şaka gibi değil mi?
Ne var ki bizi yıllarca Ezop Masallarındaki geyiklere çeviren çağdaş öğütüm -özür- eğitim hayatınızda bu durumu yaşayıp yaşamadığımızın bu saatten sonra sizin için bir önemi yok. Benim merak ettiğim ve aklıma takılan şey tabi ki bu değil. Beni düşündüren şey, hani Rabbimiz bize vermiş olduğu “Dünya Denen Su-i Mekan’da Kul Ol, Gel” konulu dönem ödevimizi Ruz-i Mahşer’de teslim ettiğimiz gün “ Olmamış bu! der ve yüzümüze çarpıverirse ” sahi ne yaparız o anda, hiç düşündünüz mü?
Ben düşündüm. Düşündüm düşünmeye de ne zaman bu uzak gibi görünen o anı düşünmeye başlasam kendimi “Şeytan denen İblis Aleyhillâne ile selfie çektirirken buluyorum.” İşin ilginç tarafı bu mel’un selfie denen şeyi önden değil ne hikmetse hep sağ tarafımdam yanaşarak çekiyor. Çektiği resmi de daha o dakka allayıp pullayıp, en güzel çerçeveden tablo yapıyor, sonra da aklımla gönlümün arasındaki o ince köprünün tam da girişine asıveriyor. Dahası ben o resme alık alık bakarken yeniden, ama hepsi de sağ tarafımdan çekilmiş yüzlerce selfie ile baş başa buluyorum kendimi… “Kul olmayı bırak, devir Cool olma devri” deyip duruyor.
Eminim sizinde o iblisle önünüzden, ardınızdan, solunuzdan ama çoğu sağınızdan çekilmiş bir birinden Cool selfieleriniz vardır. Cool dedim de “Kuul” de ne yahu demeyin. Hemen de cevabı merak edip cici anneniz olmuş o cep telefonuna sarılmayın öyle. Aynaya bakın yeter. Cool sensin, o, biziz. Velhasıl sizsiniz Cool. Yani en "Afilisinden”, en "Modasından” kısacası en “Havalı” olan. Yani benim gibi ahir zaman mücahiçlerinin yeni tarzı. Ya da olma çabası. Evet vardır vardır. Sağınızda görmediğiniz o melun ve farkına bile varamadığınız çiiiizzz ile biten selfieler…
Mesela ihalesini aldığı ve daha inşaatı bitmeden çatısı akan, sıvası dökülen, asansörü çalışmayan dahası tuttuğun yerleri elinde kalan kamu binaları yapan, sonra da ülkeyi çok sevdiğini face-booktan ortamda paylaştığı alıntı resim ve cümleler ile kanıtlamanın derdine düşmüş sözüm ona bir takım müteahhitlerimizin lüks araçları ile Cool bir halde hilkat garibesi eserlerinin önünden geçerken farkına varmadan kul hakkından bana ne bakışı ile sağında bitiveren iblis ile çektirdiği selfieleri vardır diye düşünüyorum.
Ya da yüz de yirmi beşinin namaz kıldığı, bunun da her bin kişiden iki yüz ellisinin namaz kılmadan ölüyor anlamına geldiği bir ülke de “Namaz kılan bir Ateistle, namaz kılmayan bir Müslüman arasındaki yedi farkı bulunuz” ironisini duyunca espri sanıp bir saniye bile tefekkür etmeyen, lakin dilimize pelesenk olmuş “Elhamdülillah Müslüman’ız” bercestesini her fırsatta dili ile ikrar edip tam da kalbi ile tasdik edeceği esnada Yatsı Ezanı’nın ilk hecesi “Yat” olduğu için her gece mülteci komşusu aç mıdır bilinmez, kendisi tok bir halde namaz kılmadan yatan, sonra da kendisini bir kez bile sabah namazına uyandırmayan “iman”ını mübarek gün ve gecelerde bir birinden Cool mesajlarla kavileştiren bir takım kulların yine sağ tarafında hizaya geçen o melun ile çektirdiği selfieleri vardır elbet.
Peki ya gündüz vakti yaşadığı dini, şarta, zamana ve ortama göre şekillendirip yerine göre selam yerine göre günaydınla cümleye başlayan ; duruma göre fotoğraf karesine giren, gidişata göre sendikasını, derneğini arkadaş çevresini değiştiriveren, meydanda başka tenha da bam başka olup sonra da niyet ettim Çarşamba akşamı ila-ı kelimetullah uğruna Müslüman dedelerimin rızası için “Diriliş Dizisini” izlemeye deyip ekranın karşısında huşu ile oturan Osmanlı torunlarının gür ve Cool bir ses tonuyla “Benim Dedem neymiş bee” derken ki kasıntılı selfiesine ne demeli.
Hele o bilmeceye dönmüş ve giderek içinden çıkılmaz bir hal alan halimizi özetleyen “Çarşıdan aldım bir tane, eve geldim bin tane” bilmecesini yaşar olduğumuz hayatlarımız. Öyle ya, yeter ki bir telefonunuz, biraz da “so-ishal medya” denen nimetten faydalanacak inter-netimiz olsun. Öncelikle adam gibi adam bir adamın biricik ailesinin, bir birinden güzel yemekler yerkene hemen yanı başına çöküveren o iblis hürmetine çektirdiği ve bir dokunuşla binlerce kuldan adamın telefonunda görülüveren Cool bir selfiye. Sonrası malum. Ümmeti Muhammet sebeplensin diye paylaştığımız resimlerimizi hangi kullar sevabına beğenecek ki acep deyip el de telefon iftar saati bekler gibi beklediğimiz Cool olma derdindeki müflis halimiz. Nardan beter bir şekilde dağılıveren mahremiyetimizin tam da ortasında topluca çektirdiğimiz o içler acısı selfielerimiz.
Ben trafikte kural tanımazı oynarken, sen alış verişte sahtekarlık peşinde iken , o iş yerinde işçisini ezerken, öbürü bir yere amir olacağım diye düne kadar dost bildiklerini iki dakikada karalarken, beri ki zekatını ya da vergisini vermemek için vergi levhasında olmadık üç kağıda imza atarken, falan kişi dostlar alış verişte görsün deyip tribünlere oynarken, filan kişi üç kuruş menfaat için eğilirken … Yaşasın vatan sevgimiz(!) Yaşasın kutlu doğumlarda hortlayan gül lokumu tadındaki Peygamber aşkımız(!) Her dem var olsun altı şartını bir çırpıda sayıverdiğimiz ve bizi sabah namazına bile uyandırmayan imanımız(!)
Hülasa evirirken, çevirirken, ıvırırken, kıvırırken, Ruhlar Alemindeki Rabbiniz kimdir sorusuna Bela! deyişimizi unuttukça, çektirdiğimiz ve silince kayboldu sandığımız o bir birinden Cool selfieler , korkarım ki başımıza hem bu dünya da; hem de öbür tarafta da bela olacağa benzer.
Daha kötüsü de bizi bekleyen o ödev teslim gününde derse ki Mevlamız, Ben sizden Cool olmanızı değil Kul olmanızı istemiştim.“Dünya’da Cool olmaya çalışanlar beklesin, sadece Kul olmaya çalışanlar girecek Cennet’e deyiverirse" mazallah öylece kala kalırız hem de Ezop’un masalındaki Koca Geyik misali, sol elimizde o iblisten arta kalan ve hepside sağ taraftan çekilmiş selfielerle dolu albümle. Şaka gibi değil mi?