Dil bir aynadır, yansıtıcıdır aynı zamanda. Sahibinin kilidini açar her telaffuzda. Dil söz ile işte burada , aramızda. Dilin iki kardeşi vardır. Biri Habil gibi şekerli, diğeri bir o kadar zıt Kabil’den beter biberli.
Ağzınıza şeker alırsanız tatlanır,dışına bal akıtır ve çevredeki insanlar arı misali o baldan, şekerden nasiplenmek için o balın çevresinde halkalanırlar.Ağzı şekerliler , emir kipini lügatlerinden ebediyete çoktan uğurlamışlardır bir daha döndürmemecesine. Onlar eylemin sonunda “mısın?”, ”rica etsem” ,…gibi glikoz oranını arttırıcı kelimeleri harcamakta çok cömerttirler . Bilirler ki bu kelimeler fazlasıyla ona fayda mahiyetinde geri dönecektirler. Onlar selamlaşmaya çok önem verirler; yoldaki bir dilenciye bile sünnet niyetiyle selam verirler. Onlar bilirler ki her yaratılmış Allah tarafından çok özel yaratılmıştır ve hepsinde ötede en özde ana baba bir kardeştirler.
Ya dili biberliler, Urfa’nın en acı isotu onların yanında bal şerbeti gibi kalmaktadırlar.Evet dili biberliler… Her sözü yakıcı , ateş tanesi. Dokunanı yakan , acıtan etrafındakileri çil yavrusu gibi dağıtandır dili biberliler. Onların kelimeler fihristinde, emir kipi birinci sırada silinmez kalemlerle yazılmıştır. Yüzleri asıktır, rica minnet kelimeleri onların dar ağacında salım sakım sallanmaktadır. Argo , kötü ve yakışıksız kelimeler onların ağzında , mağaradan aydınlığa çıkan yarasa misali nereye çaptığından bihaber kah onu kah bunu yıkmaktadır. Dili biberliler, en son söylenmesi gereken belki de telaffuzu hiç gerekmeyen sözü ilk başta söyleyiverirler. Dili biberliler, hep yıkıcıdırlar…
Dilimiz şekerli olmakta elimizde dili biberli olmakta ,pardon, dilimizde…Dilimiz şekerli,muhabbetlerimiz hep tatlı olsun…
Mehmet BAŞTUĞ
Eğitimci-Yazar