Ayrılık ne beklenilebilecek, ne alışılabilecek ve nede sevinilecek bir duygu olarak konmuş insan yüreğine. Ummazsın başına taç ettiğin kara kara saçlarının bile seni terk edeceğini. Oğulum, kızım, canım dediklerinin de oğulları, kızları ve en kötüsü belki de canlarının olacağını.
Şimdi komşularımızın yerini gecenin geç saatlerine kadar gidebileceğimiz marketler almış, mumlar kutuda, yoğurtlar pakette sunulur olmuş içinde sevgi olmadan.
Gönül hüzün dolar insanın ihtiyarlığında ve belki de en hayırlı halinde. Çünkü artık terk edilme endişesi yersiz olmuş bizatihi kendisi vücut bulmuştur lisanıhâl ile. Artık endişeye gerek yoktur, kabul etmek gereklidir her gideni. Önce gelenler önce gidecektir genel kural bu ama istisnaları da yok değildir elbette. Saçlarım, dişlerim, gözlerim, heyecanlarım hepside teker teker ayrılma merasiminde öne geçme telaşındalar şimdi. Sonra sevdiklerim, beni seven dostlarım ayrılırlar yanımdan. Ya dünyalıklarım, bu koca şehrin tamamını verselerdi yetmez bilirdim hevesime, şimdi dört duvar arasında geçirdiğim yalınız vakitlerde ılık bir tas çorba bile çok geliyor bana.
Ya hiç oturmadığım evim, banka hesaplarım, kiralık kasalarım, sonra diye ödemediğim küçük borçlarım, tebessümü çok gördüğüm alt kat komşularım, selamlaşmadan uzaklaştığım apartman görevlim onlardan damı vedalaşıyorum.
Bu ayrılık hazırlıksız yakalıyor insanı demek, tanıdık bir yüz, bir tebessüm en azından bir ses arıyorum boşluklarda ve nihayet zorda olsa bir ses duyar gibi oluyorum.
"...aslen İstanbul’lu olup, hayatının bu kısmını Karaman'da geçirmekte olan merhum Hüseyin BAYRAK ...!"
Hüseyin BAYRAK