EY GAZZELİ ÇOCUK
Bizim çocuklarımız bayram yaparken, büyüklerini ziyaret edip ellerini öperek alacakları harçlıkların heyecanını duyarken, bayramlık elbiselerini bayramda giymenin mutluluğunu yaşarken, lunaparklarda oynamanın, park alanlarında, pikniklerde koşmanın hazzına ulaşırken, plajlarda denize girmenin serinliğini solurken, Gazze’de ümmetin bir parçasının çocukları ümmetin geleceği adına bombaların altında can veriyor. Oyuncak tutacak eller atılan bombalarla parçalanıyor. Kırlarda, park ve bahçelerde koşacak ayaklar vücutlarından ayrılıyor. Büyüklerinin ellerinden öpecek o körpe dudaklar şarapnel parçalarıyla dağılıyor. Gazze’de çocuk olmak yok. Çocukluk yok. Çocukça yaşamak yok. Ya da Gazze’de çocuk olmak var. Bir masum bakışla en edebi metinlerin yapamayacağı etkiyi gösteren gözler var. Nedenini dahi bilmeden atılan bombaların yıktığı taş ve toprak yığınlarının altından vicdanlara yaylım ateşi saçan minnacık gözlerden saçılan nazarlar var. Hayatı haykıran, özgürlüğü müjdeleyen cennet gözlü yavrular var. Başından aşağı yağan bombaların, mermilerin anlamını bilmese de, bunlara bir anlam veremese de, gözlerine yansıyan koskocaman yürekleri var oradaki çocukların. Gazze’deki çocukların.
Ey Gazzeli çocuk o koskocaman yüreğinle kuşat yeniden, sar ve sarmala yeniden ve bize anlat yeniden çocuğun ne olduğunu. Ve yık yeniden yüreklerdeki putları, belamları ve onların işbirlikçi uşaklarını. Yeni bir dünya senin masum gözlerinden akacak ışıkla aydınlanacak. Haydi ey güzel gözlü çocuk, müjdele bize,o koskocaman yüreğinle yepyeni bir medeniyetin kokusunu müjdele bize. Kokunu gönder bize. Belki o koku yaşlanmış, buruşmuş, kirlenmiş, satılmış, kararmış yürekleri yeniden ihya eder. Yeniden diriltir. O kokunu gönder bize ey Gazzeli çocuk. O kokunu gönder ümmetin üzerine. Paraya, güce, şehvete tapanların üzerine. İnsan suretindeki terörist İsrail’e uşaklık eden belamların üzerine. Haydi gönder o güzel kokunu dünyayı cehenneme çeviren emperyalist uşakların üzerine.
Ey Gazzeli çocuk üzerine sinmiş o barut kokularını gönder. Ne olur gönder o barut kokularını. Senin hakkın olanı gasp edip saraylar kuran, kaşaneler inşa eden ve o sarayların, kaşanelerin içinde şeytanca yaşayanların üzerine gönder o kokularını. Şeytana dost olanlara gönder o barut kokularını.
Ey Gazzeli çocuk senin olanı, senden olanı batıya, batılıya ve batıla peşkeş çekenlerin üzerine gönder üzerindeki o barut kokularını. Şehadeti unutmuş, cihad ruhunu kaybetmiş ve üzerine ölü toprağı serpilmiş uyuyan ümmetin üzerine gönder o barut kokularını. Sana ağlayamayan, senin acını hissedemeyen, senin tarafında olamayanlara gönder kokularını. Gönder ki rahatsız olsunlar, gönder ki vicdanları kıpırdasın, gönder ki uykuya hasret kalsınlar.
Sen ki ey Gazzeli çocuk tek başına bir ümmetsin. Sen ki ey Gazzeli çocuk tek başına bir müjdecisin. Müjdele bize cennetin kokularını.
Ey Gazzeli çocuk ümmetin suskunluğunu sen de Allah’a şikayet ediyor musun? Çocukluğunu yaşayamadığını Allah’a şikayet ediyor musun?
Ey Gazzeli çocuk sen de Şeyh Ahmet Yasin gibi ‘Ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helak olmuş ölüler’ diyor musun?
Ey Gazzeli çocuk sen de Şeyh Ahmet Yasin gibi ‘Hala kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felaketler karşısında?’ diyor musun?
De, haykır ne olur. Ey Gazzeli çocuk rabbimize yalvar ve de ki; Ey Rabbımız Müslümanların acziyyetini gider, onların gücünü toparla ve bizlere yardım etmelerini sağla.
Ey Gazzeli çocuk bizi rabbine şikayet et. Ve de ki Rabbim sana şikayette bulunuyorum. Bizi terörist İsrail’in eline terk eden bu ümmeti sana şikayet ediyorum. 20 gündür başımızdan aşağı ölüm kusan bu İsrail terör örgütünü durduramayan bu ümmeti sana şikayet ediyorum de.
Ey Gazzeli çocuk sana bizi affet diyemiyorum. O masum gözlerinin içinde kaybolup gidiyorum.
M. Abdulkadir YUSUFOĞLU