Çoğu zaman küçük yaşlardaki çocukların söyledikleri, aileler ve çevredekiler tarafından yalanmış gibi karşılanır. Bu tepki özelliklede 4–6 yaş aralığındaki çocuklara yöneliktir. Ama bilinmelidir ki bu yaş dönemindeki çocukların hayal güçleri çok kuvvetli olduğundan ve gerçekle hayali ayırt etmekte zorlandıklarından dolayı yaşanılanlarını abartarak anlatmakta ya da hiç olmamış olayları birebir yaşamış gibi dile getirmektedirler. Bu sebeplerden dolayı 4–6 yaş aralığında çocukların yapmış oldukları bu tür konuşmalar yalan olarak nitelendirilmemelidir. Çünkü yalanda bir kasıt, bilinçli bir durum vardır. Bu dönem çocuklarının bu sözleri yalan sayılmayacağı gibi kurmuş oldukları hayaller ve anlattıkları hikâye tarzındaki olaylar çocuğun zihinsel gelişimini desteklemektedir. Ama insanın yaşamında karşılaştığı yalan söyleme olayının temellerinin de bu yaşlarda atıldığı unutulmamalı ve bu konuya çok özen gösterilmelidir.
Peki, çocukları yalana sürükleyen sebepler nelerdir?
Çocukların yalan söylemelerine temel ailedir. Çocukların gelişimleri anne-baba modellerine göre yönlenir. Yani ailede yaşanılan küçük çaplıda olsa yalan söyleme olayları çocuğun bu davranış bozukluğunu edinmesinde çok büyük rol oynamaktadır. Mesela: “Telefon çalıyor ve anne cevaplıyor. Karşıda babayı isteyen birisi var ve baba uzandığı koltuktan anneye kendisinin evde olmadığı yalanını söylemesi yönünde ikazlarda bulunuyor ve halının üzerinde her şeyden habersiz oyuncaklarıyla oynayan bir çocuk.” İşte çocuğun gelişimi için uygun olmayan bir aile modeli.
Aynı zamanda ailelerin çocuklara karşı diğer tutumları da çocukları yalana iten sebepler arasında gösterilmektedir. Çocukların yapmış oldukları hatalar sonucunda ortaya çıkan olaylara verdikleri tepkiler çocuğu direkt olarak yalana sürüklemektedir. Çocuklar korktukları anlarda, aileden gelecek olan tepki üzerine alacağı cezadan kurtulmak adına ve zaman zamanda sorumluluk almamak için çeşitli yalanlara başvurabilirler.
Yaptığı hiçbir işle ailesini memnun edemeyen, sürekli eleştiri alan ve daima başkalarıyla kıyaslanan bir çocuğun kendisini ailesinin istediği özelliklerde göstermek için zaman zaman yalana başvurması kaçınılmazdır. Zorla doğruyu söyletmek için çocukları sıkıştırmak, “Doğru söylersen kızmayacağım.” diyerek kandırmak ve arkasından beklenen cevabı aldıktan sonra çeşitli tepkilerde bulunmak çocuğu yalana iten sebeplerden bir diğeridir.
Kişilik gelişiminde çok büyük bir öneme sahip olan arkadaş çevresi çocukları yalan söylemeye iten bir diğer etkendir. Aileler çocuklarının arkadaşları hakkında geniş bilgiye sahip olmalıdırlar. Çocuklarının arkadaşları ile boş zamanlarında neler yaptıklarını gözlemlemeli ve gerek gördüğü takdirde tüm açıklamaları yaparak çocuğunun arkadaş çevresini değiştirmesi konusunda yönlendirmeli, çok önemli durumlarda gerekirse okulunu ve hatta yaşadığı çevreyi bile değiştirmelidir.
Aileler çocuklarının yalanları karşısında ne yapmalıdırlar?
Daha evvelde bahsettiğimiz gibi öncelikle aile, çocuk için iyi bir model oluşturmalıdır. Daha sonra aile, çocuğu yalana iten sebepleri araştırmalıdır. Bu sebeplerin tespitinde kendilerine şu soruları sormalarında fayda vardır:
Acaba çocuğuma göstermiş olduğum sevgi ve ilgi yeterli mi?
Çocuğum için çevresinde örnek teşkil edecek insanlarda bu tür davranışlar var mı?
Yapmış olduğu davranışlarından dolayı çocuğuma gereken hoşgörüyü gösterebiliyor muyum?
Çocuğuma yerine getirebileceğinden fazla sorumluluk mu yüklüyorum?
Çocuğum yeteri kadar kendisine güvenebiliyor mu?
Bununla birlikte aile çocuklarına olan güvenlerinin sarsılmazlığı konusunda çocuğu bilgilendirmeli ve bu güveni çocuğa hissettirmelidirler.
Bu tür durumlarla karşılaşan aileler genellikle çocuklarına çeşitli cezalar verirler. Verilen bu cezalar hiçbir zaman fiziksel yönde, çocuğu başkalarının yanında küçük düşürücü, onur kırıcı, ruhani yönden etkileyici cezalar olmaması gerektiği gibi verilen cezanın asıl nedeninin yalan söylemesi mi yoksa onu yalan söylemeye iten davranış mı olduğu da çocuğa açıkça belirtilmelidir.
Görülen yanlışın üzerine gitmek, onu yaşıtlarının yanında utandırmak yerine sorunu karşılıklı konuşarak çözümlemek ve gerekirse bir psikolog yardımı almakta yarar vardır. Yetersiz kalındığı durumlarda alınacak uzman desteği ile sorunlar erken çözülmüş olacaktır. Sorunlar büyümeden alınacak önlem, gelecekte dürüst birey olarak yetiştirilecek bir çocuğun toplumsal yara oluşturmadan büyütülmesine olanak verecektir.
Alper Yusuf KÖROĞLU
Öğretim Görevlisi