Karamanlı emekli öğretmen Saime Güngör, 76 yıllık hayatının 31 yılını eğitime öğretime adamış. Okumasının önüne engeller çıksa da sabırla gayret eden Saime Hanım, dayısının desteğiyle eğitim hayatına devam edebilmiş… Öğretmen olma hayaliyle eğitime devam eden Saime Hanım, hedeflerinde sekme yaşayıp bir süre bankacılık yapsa da eşinin desteği ve yönlendirmesiyle hayaline kavuşup öğretmen olmuş. Kendisi gibi eğitimci olan ve Karaman’da yaptığı hizmetlerle tanından eşi Necati Güngör ile omuz omuza ileri taşımış eğitim meşalesini. Eğitim önemini bilen ve her fırsatta dile getiren Güngör çifti, okuttukları yüzlerce çocuğa olduğu gibi ışık olmuş kendi evlatlarına da. Hepsinin okuyup meslek sahibi olmalarını sağlamış. Derin bir iç çekerek ‘Öğretmenlerin, büyük saygı duyulduğu zamanlarda öğretmenlik yaptık” diyen Saime Hanım, öğretmen algısının zamanla değişmesine üzüldüğünü söylüyor… İlkokulu Gazi Kültür Sanat Merkezi’ne çevrilen Gazi İlkokulu’nda okuyan Saime Öğretmen, zaman zaman buraya giderek küçükken koşarak çıktığı merdivenlerden, yaşının etkisiyle yavaş yavaş çık ve sınıfına geçip eskiyi yad ediyor.
DAYISININ DESTEĞİYLE EĞİTİMİNE DEVAM ETTİ
Ailesi öğretmen okuluna gitmesine sıcak bakmayan Saime Hanımın hayatı dayısının desteğiyle değişmiş… Öğretmen olduktan sonra onun dokunacağı diğer hayatlar gibi:
“Ben Karaman'da doğdum. İlkokul, ortaokul lise tahsilimi de Karaman'da yaptım. Annem ev hanımıydı, babam nakliyeciydi. Babamı genç yaşta da diyecek bir zamanda kaybettik. Ben babamın vefatından sonra öğretmen oldum. Okulumu dışardan okudum. Konya Kız Öğretmen Okulu’nu bitirdim. Babam öğretmen okuluna beni göndermedi. Derslerim çok iyiydi ama ‘Ben köylerde kız peşinde koşacak değilim’ derdi. Babam iş sebebiyle seyahat halindeydi sürekli. O yüzden yollamadı. Annem çok desteklerdi ama elinden bir şey gelmezdi. Sonra annem dayımla konuşmuş. O da ‘Götür yazdır kızı. Bir şey olursa muhatabı benim’ diyerek sorumluluk almış. Dayım keresteciydi ama cumhuriyet ilan edildikten sonra bir süre öğretmenlik yapmış köylerde. Çok okurdu. Haberleri, gazeteleri yakından takip ederdi. Kendini yetiştirmiş biriydi dayım. Eğitimin kıymetini bilip destekledi. Hala çok dua ederim dayıma.”
EVLENDİKTEN SONRA ATANDI
Okulu bitirdikten sonra, öğretmenlik hayali kuran Saime Hanım, bu hayaline evlenip iki çocuk yaptıktan sonra kavuşmuş:
“Öğretmen okulunu bitirdikten sonra, hemen öğretmenlik yapamadım. 17 yaşındaydım. Banka sınavlarına girip kazandım. Şef oldum. Bir süre bankacılık yaptım. O dönemde eşim Necati beyle görücü usulü evlendim. İki çocuğumuz oldu… Eşim ömrünü eğitime adamış bir öğretmen. Bendeki eğitimci olma isteğini gördü ve her zaman destek oldu. Onun desteğiyle hayalime kavuştum. 1972 yılında öğretmen oldum. İlk olarak 19 Mayıs İlkokulu’na atandım. Orası çok kalabalıktı. O dönem Karaman’da 5- 6 okul vardı. Sınıfta atmışın üzerinde öğrenci vardı. Biz çok kalabalık sınıflarda ders verdik. O okuldaki ilk günümü asla unutamam. Müdür Bey beni sınıfa götürdü tanıştırmak için. Önce bir baktım çok kalabalık bir sınıf. Şaşırdım. Ama sonra çocuklara baktım hepsinin gözleri pırıl pırıl… Çok güzel kaynaştık. Kalabalık olunca küme çalışmaları yapıyorduk sınıfta.
EN BÜYÜK REHBERİM EŞİM
Hayatta en büyük şanslarından birinin eşi olduğunu ifade eden Saime Hanım, mesleğinde de eşinin rehberliğinde ilerlemiş:
“En büyük rehberim eşim. O bana hep örnek oldu. Gerçekten örnek bir öğretmendi. 1984 yılında Yılın Öğretmeni seçildi. Yani öyle kalabalık 17 ilçesi olan bir ilden bir öğretmenin seçilmesi kolay bir şey değil. Öyle seçildi gitti. Sonra kendi isteğiyle Bölgeler Yarışıyor Türkiye’ diye yarışma vardı. Oraya katıldı. Gezmeye ve okumaya çok meraklıydı. Önce bölge birincisi oldu. Sona yedi bölge birincisinin katıldığı yarışmada Türkiye şampiyonu oldu… Çok güzel işler yaptı Karaman’da. Çok güzel ödülleri, çok teşekkürleri, takdirleri var. Bana hep rehber oldu eşimin çalışmaları.”
OKUMA YAZMA ÖĞRETTİĞİ ÖĞRENCİLERİNİ MESLEK SAHİBİ GÖRMEK ÇOK GURURLANDIRYOR
İlkokulda okuma yazma öğrettiği öğrencilerinin meslek sahibi olduğunu görmekten çok mutlu olduğunu ifade eden Saime Hanımın şunları anlattı:
“Bazen eski öğrencilerimle karşılaşıyorum. Bir kısmıyla da hala iletişim halindeyim. Aralarında doktorlar var, cerrahlar var, öğretmenler, mühendisler, öğretmenler var. Onları görmek beni tabii ki çok gururlandırıyor, çok heyecanlandırıyor. Geçtiğimiz günlerde bir öğrencimle denk geldik. Bana, ‘Öğretmenim sizin ilkokulda verdiğiniz o temel bilgiler bize üniversitede rehber oldu’ dedi. Bunları görmek, duymak çok mutlu ediyor. Tıpkı çocuklarınızın okuduğunu görmek gibi. Benim üç kızım var. Üçü de okudular. İkisi mühendis oldu, biri avukat. Mühendis olan kızım sonrasında öğretmenliğe geçti. Büyük gurur. Onlarla nasıl gurur duyuyorsam tüm öğrencilerimle de öyle gururlanıyorum.
TORUNLARI ANILARINI ŞAŞIRARAK DİNLİYOR
Zaman zaman torunlarına öğretmenlik anılarını anlatan Saime Öğretmen, onların çok şaşırarak dinlediğini söylüyor:
“Bizim zamanımızda şimdiki gibi televizyon, telefon yok denecek kadar azdı. Okulumuzda telefonu hiç görmemiş çocuk. Derste haberleşme ünitesi olurdu biz anlatırdık. Bazen öğretmen odasında görüşmeler yaptırırdık. Karşıdan gelen ‘Alo’ sesi çocukları acayip heyecanlandırırdı. Bazen torunlarıma bu anılarımı anlatıyorum. Şaşırıp, hayret ediyorlar. Anneanne demek öyle miydi? Yok muydu telefon? Neyle siz konuşuyordunuz? Neyle haberleşiyordunuz? Sorularını sorarlar hemen. Gerçek gibi gelmiyor onlara… Teknoloji çok çabuk ilerledi. İnsanlar çok çabuk feraha çıktılar ama onun da getirdiği bazı sorunlar oldu…”
EĞİTİM, ÖĞRETİM BİR ÜLKENİN GİDİŞATINI YÖNLENDİRİR
Donanımı, naifliği ve kibarlığıyla tam bir Cumhuriyet kadını olan Saime Öğretmen, Atatürk’ün öğretmenle ilgili söylediği şu sözü düstur edinmiş: “Öğretmenler, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.”
“Eğitim, öğretim bir ülkenin gidişatını yönlendirir. Atatürk'ün bir sözü var; ‘Öğretmenler, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.’ Ben bu sözü düstur edindim. Bir ülkenin gelişmesi için, o çağdaş çağa ayak uydurabilmesi için ne lazım? Eğitim. Onun için de önce öğretmeni eğiteceğiz ki öğretmeni eğitilince o da gençleri eğitecek. Bizim zamanımızda öğretmene büyük saygı vardı. Aile öğretmeni dinler, öğretmenin eğitim verişine karışmazdı. Bizi el üzerinde tutarlardı. Biz çocuklarıyla ilgilenirken ne dersek onu ellerinden geldiğince yapmaya çalışırlardı. Hiçbir zaman öğretmene köstek olmazlardı. Ama şimdi yaşananları görünce çok üzülüyorum. Öğretmenlere o eski saygınlık kalmamış. Veliler her küçücük bir şeyde hemen okula geliyor. Öğretmenlere demedik şeyi bırakmıyorlar. Öğretmene saygı duymazsanız olmaz ki. Çocuk önce büyüğünü sevecek, sayacak. Öğretmen de onu sevip sayacak her şey karşılıklı.”
ANNE VE BABALARA DEĞERLİ TAVSİYELER
Anne ve babaların çocuk yetiştirirken onlara her ikanı sağladığını ancak bir noktayı atladıklarını ifade eden Saime Hanım, şu değerli değerli tavsiyelerde bulundu:
“Şimdi çocukları anne babaları toleranslı yetiştiriyorlar. Ama her şeyin bir sınırı var bence. Doğruyu da bilmeli, yanlışı da. Gideceği sınırın nereye kadar olduğunu bilmeli. Eğitim Ailede başlar, okulda devam eder… Öğrenciler biraz lakayt. O yüzden öğretmenlik biraz zor. 00:01:46 Aile gereken ilgiyi, sevgiyi çocuğuna gösterebiliyorsa, onu yönlendirebiliyorsa çocuk onu devam ettirir. Şimdiki anne babalar belli bir kültür sahibi, belli bir tahsil yapmış. Ama çocuğunu aşırı şımartmış, ona her şeyi sağlamış ama çocuğuyla ilgilenmemiş. Okuluyla, dersiyle, ne bileyim ben ahlakıyla. O zaman o çocuk hiçbir şey yapamaz. Öyle çocukları görüyoruz. Başka yönlere gidiyorlar. Elinde para var, her şey var. Ama okulda, okulla ilgisi yok. Öğrencilikte ilgisi yok. Amaçları yok. Çok yazık… Şimdiki okullarda artık her türlü teknolojik imkan var. Teknolojinin aslında ilerlemesi birçok alanda bize kolaylık sandı. Her çocuğun önünde bilgisayar var. Onlardan yararlanıyorlar. Ama çocuklar çok doyumsuz. Çocukların her isteği yapılıyor. Anne baba, aman yeter ki sen okula git, şunu alırım ben sana, bunu alırım diyor. Alıyor da. Ama çocuk artık doymuş, onları da istemiyor. Çok zor, çok iyi takip edilmesi lazım. Burada görev yine aileye düşüyor. Dediğim gibi aile temelden çocuğuna güzel ahlakı verebilirse, terbiye, eğitim… Doğruyu yanlışı öğretebilirse, çocuk o yönde ilerler ama aile ilgilenmezse, çocuğuna her imkanı sağlıyor ama onu kontrol etmezse, Yazık oluyor.”
EMEKLİ OLAN ÖĞRETMENLERİN TECRÜBELERİNDEN FAYDALANILMALI
Emekli olan öğretmenlerin tecrübelerinden yararlanılması adına çalışmalar yapılması gerektiğini söyleyen Saime Öğretmen, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Emekli olan öğretmenlerin tecrübeleri çok değerli. Aslında tüm mesleklerde öyle ama bizim mesleğimiz çok hassas. İnsan yetiştiriyoruz. Bu konuda eşimin ve benim hep savunduğumuz bir şey var. O hep şu örneği verirdi: Bir yerde bir cinayet çözülemediği zaman, hani filmlerde de çok var. Emekli olmuş bir kenara çekilmiş polis memurlarından, müdürlerden, şeflerden yardım istenilmiş. Tecrübeleri nedeniyle. Böyle bir şey öğretmenlikte kesinlikle olmalı. Yani emekli olmuş öğretmenler bir köşede kalmamalı. Bizim ülkemizde o dernekler, vakıflar çok böyle randımanlı çalışmıyor. Devlet de her şeye yetişemiyor ama zaman zaman yeni nesil öğretmenleri alıp emekli olmuş öğretmenlerle bir kaynaştırıp neler yaşandı, tecrübeler neydi bunların aktarılması lazım.