1 Aralık Dünya AIDS farkındalık günü kapsamında konuşan KLİMİK Genel Sekreteri , Doç. Dr. Süda Tekin, “ Dünyada 2016 Aralık ayı itibari ile 36.7 milyon kadar kişi HIV virüsü taşıyor. HIV virüsün, AİDS’in gündemden düşmemesi gerekiyor. Dünyada ciddi bir salgından, sessiz bir salgından bahsetmek mümkün” dedi.
İnsan İmmün Yetmezlik Virüsü (Human Immunodeficiency Virus, HIV) bağışıklık sistemini hedef alan ve kişilerin, enfeksiyonlar ve bazı kanserlere karşı savunma sistemlerini zayıflatan bir virüs. HIV enfeksiyonunun en ileri halinin AIDS (Kazanılmış İmmün Yetmezlik Sendromu) olduğu biliniyor. Milyonlarca insanda bulunan ve etkili aşısı henüz bulunamayan hastalık için çeşitli farkındalık oluşturma çabaları sürüyor. Bu kapsamda 1988 yılından beri, 1 Aralık günü Dünya AIDS Günü olarak kabul ediliyor.
Dünyada ciddi bir HIV/AİDS salgını var
Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Genel Sekreteri , Doç. Dr. Süda Tekin, 2016 Aralık itibari ile Dünya Sağlık Örgütü ve Hastalıkları Koruma Önleme Merkezi’nin verilerine göre, rakamların bir salgını işaret ettiğini kaydetti. Doç. Dr. Tekin, Dünyada 2016 Aralık ayı itibari ile 36.7 milyon kadar kişinin HIV virüsü taşıdığını söyledi. Doç. Dr. Tekin, “Bunlardan 17 milyondan fazlası kadın ve yine bunlardan 29 milyondan daha fazlası Afrika ülkelerinde yaşıyor. HIV virüsün, AİDS’in gündemden düşmemesi gerekiyor. Dünyada ciddi bir salgından, sessiz bir salgından bahsetmek mümkün” dedi.
Tedavi ile bulaşma önlenebiliyor
Doç. Dr. Tekin, HIV virüsü taşıyanların yarısının ancak tedaviye erişebildiğini vurgulayarak, ”36-37 milyon kadar HIV virüsü ile enfekte kişinin ancak 20 milyon kadarı tedavi alabiliyor. Dolayısı ile yarıya yakın insan tedaviye ulaşmış değil, dolayısı ile hızla virüsün yayılımı artıyor. Henüz onaylanmış koruyucu bir aşısı yok, fakat tedavisi var, bu tedavi ile virüsü vücuttan tamamen atamıyoruz, kontrol altına alıyoruz, bulaştırıcılığı azaltıyoruz, kişilerin ciddi anlamda ömürlerini uzatmış oluyoruz, kaliteli bir yaşam sağlıyoruz” şekkinde konuştu.
“HIV virüsü taşıyanlar düzenli tedavi alırsa, uzun yıllar yaşayabilir”
Süda Tekin, farkında olmak ve test yaptırmanın tedaviye başlamak için çok önemli bir basamak olduğunu kaydederek, “Dünyanın pek çok ülkesinde damgalanma sorunu yani toplum içinde dışlanma gibi nedenlerden dolayı kişinin riskli davranışı olsa bile HIV taşıdığından şüphelense bile doktora gelip başvurmak oranı çok çok düşük. Bunu araştırmak, korkulacak bir hastalık olamadığını söylemek gerekiyor. Kişilerin en korktuğu şey yaşamımız bitecek mi, ne kadar süre var, değişik matematiksel modellemeler yapılmış durumda. Bu modellemelere göre 35 yaşında HIV tanısı konulmuş bir kişi tedaviye düzenli gelirse, hekimle iletişim halinde olarak tedavisini uygun koşullarda aldığı sürece 70 yaşına kadar yaşayabiliyor. Dolayısı ile bu süre uzatıldı” diye konuştu.
“2016 yılı istatistiklerine göre Türkiye’de 14 bin kişide HIV virüsü var ama gerçek rakam yaklaşık bunun üç katı”
Süda Tekin, Türkiye’de de her geçen gün rakamların arttığına dikkat çekerek, “2016 Aralık ayı itibarı ile ülkemizde Sağlık Bakanlığı’nın verisine göre 14 bin 600 civarında HIV pozitif hasta var ama bunun daha fazla olduğunu düşünüyoruz, maalesef her gün yeni vakalar kayıtlarımıza giriyor. Hastalık korunmasız cinsel ilişki ile bulaşıyor. Kan ve kan ürünleriyle bulaşma ve anneden bebeğe bulaşma da olabiliyor. Virüs normal toplum içerisinde konuşmakla, oturup kalkmakla, çocuklar hep beraber oyun oynamakla tokalaşmakla günlük faaliyetler içinde kişiler arasında bulaşmaz. Bu kişileri dışlamaya toplum içerinde uzaklaştırmaya gerek yok, aynı okul kullanılabilir kişiler çalışmaya iş yerlerinde devam edebilirler” ifadelerini kullandı.
Doç. Dr. Süda Tekin, HIV infeksiyonun önlenebilir bir hastalık olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Korunma önlemleri tedaviden çok daha etkili ve ucuzdur. En sık görülen bulaşma yolu cinsel temasla olduğu için cinsel yolla bulaşmaya karşı korunma büyük önem taşımaktadır. Doğru kondom kullanımı hastalığın cinsel yolla bulaşmaya karşı en güvenli ve basit korunma yoludur. Bir diğer korunma yolu kan ve kan ürünleriyle olan bulaşmaya karşı korunmadır. Kan ve kan ürünleri HIV yönünden test edilmelidir. Organ ve doku nakilleri öncesinde gerekli testler yapılması, damar içi madde kullanımı alışkanlığının önlenmesi, tedavi edilmesi, ortak enjektör kullanımı risklerin anlatılması bu grupta HIV bulaşma riskini azaltmaktadır. HIV/AIDS salgının 2030 yılına kadar durdurulması için ülkemizde ve dünyada herkesi sorunun farkında olmaya ve çözümüne her türlü ortamda destek vermeye davet ediyoruz.”