GEZİ VE PARALEL KALKIŞMA

GEZİ VE PARALEL KALKIŞMA

Gezi olayları üzerinden neredeyse bir yıl geçti. Taksim Gezi Parkı’nda 3-5 ağacın kesilmesi bahane edilerek Türkiye’de bir darbe teşebbüsü yaşandı. Demokrasiden umudunu kesenler, Türkiye’nin büyümesinden ve güçlenmesinden rahatsız olanlar sokaktan bir iktidar çıkarma hevesine kapıldılar. Hadise öyle basit bir hadise değildi. Milimetrik planların, hazırlıkların yapıldığı, dış desteğinin olduğu Türkiye’yi diz çöktürmeye yönelik bir kalkışmaydı bu gezi olayları.

Prof. Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ’ün Ülke tv’de anlattığı üç olay bu gezi olaylarının nasıl tezgahlandığını ortaya koyması açısından önemlidir. Birincisi güçlü bir iş adamının olaylar başlamadan bir iki ay öncesinden ‘sakın Türkiye’de yatırım yapmayın çünkü 1 Haziran’da ülke karışacak’ sözüdür. Bu iş adamı aylar öncesinden Türkiye’nin karışacağını nereden biliyordu acaba. İkincisi bir sigorta şirketinin bir çalışanının başına gelenler. Sigorta çalışanı bulduğu müşterilerin sigorta işlemlerini yapmak için şirkete gidiyor. Fakat şirket sigorta işlemlerini yapmıyor. Çalışan ne kadar fazla müşteriyi sigortalarsa o kadar prim alacağını bildiğinden işlemlerin yapılabilmesi için ısrar ediyor. Ne yazık ki bir türlü buna muvaffak olamıyor. Sonunda genel müdür yardımcısına çıkıyor. Aldığı cevap iş adamının verdiği cevapla aynı. ‘1 Haziran’da sokaklar karışacak, ülke yerinden oynayacak bunun için sigorta işlemlerini bir süre askıya aldık.’ Bu sigorta şirketi Haziran’da ülkenin karışacağını nereden biliyordu. Üçüncüsü Koç Üniversitesi’nde yapılan gezi hazırlıkları. İki ay gezi olayları ile ilgili hazırlıkların, provaların yapıldığını söylüyor Sayın AKGÜNDÜZ. Gaz maskelerinin nasıl kullanılacağından, Divan Oteli’nin nasıl kullanılacağına kadar detaylı eğitimler veriliyor üniversitede. Bu nasıl bir üniversite? Bu nasıl eğitim ve öğretim? Bu hangi bilimin ve düşüncenin üretimine katkı?

O iş adamı da, o sigorta şirketi de ve Koç Gurubu da bu hükümet döneminde bütün zamanlarının belki de en büyük karlarını yapmışlardı. En rahat para kazanma dönemlerini geçirmişlerdi. Ama bu onlara yetmiyordu. İsrail’e yetmediği gibi, ABD’ye yetmediği gibi, AB’ye yetmediği gibi, BM’ye yetmediği gibi. Çünkü bu hükümet İsrail’e ‘one munıte’ çekmiş, ABD’nin, AB’nin ve BM’nin yaptığı hukuksuzluklara karşı çıkmıştı. Bu hükümet kendi ülkesinin çıkarlarını gözetmeye başlamıştı. Haddini aşmış, fazla ileri gitmişti. Onun için gezi şarttı. Onun için sokakların karıştırılması, terör estirilmesi şarttı. Ülke yönetilemez hale getirilmeliydi ki ağaların, ağababalarının yüzü gülsün. Muhalefette zaten koro halinde ülke yönetilemiyor naralarıyla bu darbe teşebbüsüne destek olmadı mı?  

Gezi olaylarıyla yıkamadıkları hükümeti ve elde edemedikleri iktidarı bu kez 17 ve 25 Aralık’ta yolsuzluk operasyonu adıyla ve üstelik İslam adına, İslam’a hizmet adıyla faaliyet gösterdiğini iddia eden bir yapıyla denediler. Yani müslümanı müslümana vurdurarak. Paralel yapı olarak adlandırılan ve bir örgüt olarak kendisini yapılandıranların alnı secdeli bir başbakana karşı aldıkları pozisyon elbette ki çok anlamlı ve manidardır. ‘Hep yürüyeceğiz, kimseyi karalamadan, kimseye çamur atmadan; daha çok düşüncelerimizi aksiyona göre planlayarak, aksiyonlarımızı da cankurtaran ekiplerin üslubuyle sürdürerek… Kansız-irinsiz, kinsiz-nefretsiz yolcuların da bulunduğunu göstermek için, yollara da, yollardaki tersliklere de takılmadan hep yürüyeceğiz…’ Kırık Testi serisinin 13. Kitabında Fetullah Gülen böyle buyurmuş! Olup biten bu kadar hadiseden, bu kadar gizli dinlemelerden, mahremlere girip gizli görüntüler almalardan, bu kadar teşhircilikten, bu kadar tehdit, bir o kadar şantajdan sonra çıkıp bunları söylemek ne kadar da inandırıcı. Kimseyi karalamadan, kimseye çamur atmadan bu kadar işi başarmak her halde akSİYON’un bir parçası olmakla mümkündür. Dünyaya kapalı Allah’a açık yaşamanın sizdeki karşılığı bu mudur? ‘Allah’ın inayet, rıza ve teveccüh kapılarının size açılmasını istiyorsanız, dünyevi her türlü beklentiye karşı bir ömür boyu kapılarınızı sürekli kapalı tutmanız gerekir’ Yargıya sızarak, emniyete sızarak ve daha birçok devlet kurumuna sızarak ve buralarda iktidar hayalleri kurarak iktidar hesapları yaparak dünyevi her türlü beklentiye karşı bir ömür boyu  kapılar nasıl kapalı kalacak? Gerçekten Allah’ın inayet, rıza ve teveccüh kapılarının bu şekilde açılacağını mı düşünüyorsunuz?  Evet düşüncelerinizin akSİYON’a göre planlandığı yalan değil, gerçeğin bir yansıması. İslam coğrafyasının kalbine hançer gibi saplanan İsrail’in bu kadar katliamına, işgaline, hukuksuzluğuna ses çıkartılmaması başka ne ile izah edilebilir ki.

Gezi kalkışmasının seneyi devriyesinde geziden sözüm ona sanat çıkardılar, müzik çıkardılar, tiyatro çıkardılar, belgesel çıkardılar, edebiyat çıkardılar, ayrışma çıkardılar, kavga çıkardılar, isyan çıkardılar, anarşi çıkardılar ancak demokrasi çıkaramadılar, milletin özünü çıkaramadılar.

Gezi ve ardından sahnelenen paralel kalkışma bu aziz milletin sahil-i selamete kavuşmasına mani olamayacaktır.

M.Abdulkadir YUSUFOĞLU