Okullar açıldı. Yaklaşık 20 milyon öğrenci ders başı yaptı. Pek çok ülkeyi kıskandıran bir rakam bu. Zira birçok ülkenin nüfusundan fazlasına tekabül ediyor. Ekim ayında üniversitelerin de eğitim-öğretime başlamasıyla yaklaşık 7 milyon öğrenci daha sırayla buluşacak. Eğitim camiasının diğer fertleri de hesaba katıldığında ülke nüfusunun yaklaşık üçte birinin bu camianın içinde olduğu anlaşılıyor.
Türkçe, ülkemizde ilkokuldan üniversiteye kadar eğitim-öğretimin her kademesinde okutulan ana derslerden biri. Hatta bir“inci”si. İlkokulda öğrenciler haftada 8-10 saat Türkçe dersi görüyor. Bu, 30 saatlik ders programının üçte biri demek. Ortaokul öğrencileri ise haftada 5-6 saat alıyor bu dersi. Liselerde ise Türk Dili ve Edebiyatı ismiyle devam eden dersin haftalık toplam saati 5. Öğrenciler muhtelif seçmeli dersleri de alarak bu süreyi haftada birkaç saat daha artırma imkânına sahip.
11 Eylül'de okullar sadece öğrencilerle buluşmadı. O gün yaklaşık 1 milyon 200 bin öğretmen de ders başı yaptı. İçlerinde bu heyecanı ilk kez yaşayanlar da oldu. Muhtelif branşlardan 45 bin öğretmen o gün mesleğe adım atmanın onurunu yaşadı. İçlerinden yaklaşık 4 bini Türkçe ve edebiyat öğretmeniydi.
Başlangıçlar önemlidir. İyi ve doğru başlamak ise daha önemlidir. Nitelikli başlangıçlar bilgi, şuur ve dikkatle gerçekleştirilir. Kişileri bu şuur ve hassasiyetle davranmaya sevk eden amillerin arasında kulak verdiği tecrübeler, deneyimler de vardır.
Öğrencilik yıllarını da hesaba katarsak yaklaşık çeyrek asırdır Türkçeyle hemhâl olan, ilgili fakültelerde dekanlık, dekan yardımcılığı gibi görevler de yürüten bir akademisyenim. Ortaokuldan üniversiteye çeşitli kademelerde öğretmenlik yapmış bir eğitimciyim aynı zamanda. Yaklaşık 24 yıllık meslek hayatımın üçte biri üniversite dışındaki eğitim kurumlarında Türkçe, Türk Dili ve edebiyatı derslerini okutmakla geçti. Bu süre zarfında okumalarımızın yanında tecrübe ettiğimiz, gözlemlediğimiz hususlar da oldu. Bunları bugünlerde mesleğe yeni başlayan öğretmenlerimizle paylaşmakta fayda görüyoruz.
Bir Türkçe öğretmeninin öğrencilerine kazandıracağı yahut onlarda geliştirmesi gereken ilk şey, ana dili sevgisi ve bilinci olmalıdır. Türkçeyi sevmek, onu özenli ve şuurlu kullanmayı, korumayı beraberinde getirecektir. Okul öncesi eğitim kurumlarında tohumları atılan bu sevgi, ilk ve orta mektep yıllarında planlı uygulamalarla büyüyecek ve meyvesini verecektir. Gerek derste gerek okul dışında Türkçe hassasiyetini söz ve fiilleriyle belli eden bir öğretmen, bu hâliyle saatlerce gramer anlatmaktan, sayfalar dolusu test çözdürmekten daha yararlı olacaktır.
Türkçe ve edebiyat dersleri, öğrencilere okuma alışkanlığının kazandırıldığı veya küçük yaşlarda yerleşen bu alışkanlığın geliştirildiği ortamlar olmalıdır. Eğitimciler bir davranışın alışkanlık hâline gelebilmesi için 21 günlük süreye ihtiyaç olduğunu söylerler. Aynı sınıfta toplanan öğrencilerin hazır bulunuşluk düzeyinin aynı olmadığı da bir hakikat. Bu noktada öğrencilerini iyi tanıyan bir öğretmenin üzerine düşmesi gereken ilk konu, öğrenciyi kitapla buluşturmak olmalı. Öğretmen kitapla buluşmayı gerçekleştirmiş bir öğrencinin bu alışkanlığını nitelikli okumaya dönüştürebilmeli.
Türkçe derslerindeki dört temel beceriden biri yazma, diğeri konuşmadır. Yazma ve konuşma, maksadı aynı olan eylemlerdir. Bunlar hem birbirinin hem de okuma eyleminin tamamlayıcısıdır. Yazmayı da beraber getiren bir nitelikli okuma alışkanlığı, kişide ifade-i meram kabiliyetinin gelişmesine yardım edeceği gibi bazı öğrencilere içindeki cevheri açığa çıkarma fırsatı da verecektir.
Okuma bir nevi dinlemektir. İnsan okurken bir şairi, yazarı dinler gibidir. İşte bu sebeple okuma alışkanlığının kazandıracağı yahut geliştireceği becerilerden biri de dinlemedir. Toplum olarak dinlemekten ziyade konuşmaya meyilli oluşumuzun menfi neticeleri sayılamayacak kadar çoktur.
Türkçe ve edebiyat derslerinin konuları arasında gramer de vardır. Gramer bir dilin teknik yönünü teşkil eder. Muhtevasında dilin anlaşılması ve doğru kullanılması için gerekli yöntem ve kurallar vardır. Bu yönüyle diller için hayati derecede önemlidir. Ancak Türkçe dersleri, öğrenciyi teknik detaylara boğan ve dersten soğutan ezberci yaklaşımla değil seçilen metinler aracılığıyla onlara dil bilgisini eserler üzerinden öğretecek şekilde işlenmelidir.
Türkçe ve edebiyat öğretmenleri, öğrencilerini kültürümüzün klasiklerini, Doğu ve Batı’da kaleme alınmış temel eserleri okumaya teşvik etmelidir. Kutadgu Bilig, Yunus Emre Divanı, Seyahatname, Safahat gibi şaheserleri okumuş bir öğretmen; eski ve yeni eserlerden oluşan bir listeyi bir plan doğrultusunda okutarak onların aklıselim, zevkiselim ve kalbiselim sahibi bireyler olarak yetişmesine hizmet etmelidir. Böyle seçkin edebî eserleri okuyan bir öğrenci; tarih ve medeniyetini yakından tanıyacak, duygu ve düşünce dünyasını genişletecek, söz varlığını da zenginleştirecektir.
Okullarda dil ve edebiyat derslerine giren öğretmenler, talebelerine bugün yayımlanan dil, edebiyat ve sanat dergilerinden, gazetelerin kitap eklerinden ve düşünce günlüğü, açık görüş gibi bölümlerinden örnekler sunmalıdır. Malumdur. Dergiler, güncel meselelerin, edebiyat vadisinde boy gösteren genç şair ve yazarların yakından takip edilebildiği canlı mecralardır. Kitap ekleri de yeni çıkan yahut dilimize kazandırılan kitapların tanıtıldığı yayınlardır. Pazar eki, düşünce günlüğü gibi fikir, sanat ve edebiyat çevrelerinde olup biteni izleme imkânı veren bu kaynaklar, öğrencileri kitap ve kâğıtla daha çok buluşturacak; düşünmeye, okumaya ve yazmaya sevk edecektir.
Türkçe ve edebiyat derslerinin nasıl işleneceğine dair konuşulacak çok şey var. Bunları bir yazının sınırları içinde ele almak da mümkün değil. Burada mutlaka dile getirilmesi gereken bir konu da millet olarak sözlük kullanma alışkanlığımızın beklenen düzeyin altında çok olmasıdır. Derse sözlükle giren bir hocanın, bu davranışıyla talebelerine kazandıracağı pek çok güzellik vardır.
Okuyan, üreten, düşünen, kendini yenileyen ve geliştiren öğretmen; davası olan öğretmendir. Böyle bir kimse, branşı ne olursa olsun, aynı inanç ve ufukla öğrencilerini kitapla, sözlükle, dergiyle, kalemle, defterle, şiirle, yazıyla da buluşturacaktır.