HANGİ BENLİK ALGISI DAHA KIYMETLİ?  BENİM Mİ, DIŞ DÜNYANIN MI?

Değerli okurlarım, bazı bireyler vardır ki dış dünyanın kendilerine yönelik algısını hayatının merkezine koymuşlardır. Kendi düşüncelerim önemli ancak çevrenin algısı da yadsınamaz diyen bireylerle karşılaşmışızdır. Hatta kendi zevklerine, duygu, düşüncelerine ve daha çoğu konuda kendi isteklerine dönük hareket etmek yerine; çevrenin söylemlerini önemseyen kişilerin durumlarını ve bu durumların kişiye etkilerini ele alacağız.

Bu tarz bireyler, dış dünyanın etkisini göz ardı edemezler. Bir nevi kendi değerlerine kıstas olarak dış dünyanın davranışlarını inceleyip çıkarımlarda bulunurlar. Bu bireylerin sahip olduğu benliğe “Ayna Benlik” diyoruz.

Ayna benliğe sahip bir bireyin sesinin güzel olduğunu varsayalım. Kendisi kısmen güzel olduğunu düşünür. Ancak çevrenin buna “Evet senin sesin çok hoş.“ şeklinde dönüt vermesi ya da bireyi dinlerken topluluğun keyif aldığını belli etmesi, çevrenin bu algıya sahip olmasıyla kişi sesinin güzel olduğuna kanaat getirir.

“Evet, çevrenin etkisiyle düşüncesi pekişsin ne olacak ki?” dediğinizi duyar gibiyim. Ancak bu durum bazı olumsuzluklara  sebep olmaktadır. Şimdi bunlara bakalım: Ayna Benlik Teorisi’nin ortaya atan Charles Horton Cooley, “Bireyler kendilerini onaylayacak kişilerden yanlış bildirim alarak yanlış düşüncelere kapılabilir.“ der.

Ayna benliğe sahip bireyler sürekli dış dünyadaki bireylerden çıkarım yapmaya çalışırken şu anı kaçırabilmektedirler. Çünkü sürekli “Acaba benim hakkımdaki düşüncesi ne?” şeklinde dışarıya odaklı olabilmektedirler. Çevreyi gözlemlerler. Yukarıdaki örnekte kendisini dinleyen topluluktaki bireyler, belki sesini beğenmemiş ancak kırılmaması için bu şekilde bir davranışta bulunmuş  ya da sesi çok güzel ancak o anlık jest ve mimikleri tam tersini söylemiş olabilir. Bu durumda çevre bireyi yanıltmış olur.

Ayna benliğe sahip bireylerin çevreye odaklı yaşaması sürekli onaylanma davranışlarını çevreden gözlemlemeye itebilmektedir. Bu tarz bireyler sürekli jest mimik takibi de yapabilmektedirler. Bu da bireyin andan kopmasına hatta sürekli içsel düşünmesine sebep olmaktadır ki bu epeyce yorucu olabilmektedir.

Kısacası değerli okurlarım, bireylerin benlik algısı çok önemlidir. Bireyin “Dış uyaranlardan daha önemli olarak kendisi ne düşünüyor, ne hissediyor, zevk alıyor mu?” sorularını doğru değerlendirebilmesi çok kıymetlidir. Elbette insanız, çevreden beğeni ve takdir görmek isteriz. Ancak bu dozunda olmalıdır. Sürekli dış dünya uyaranlarına dönük yaşamak bizi sıradanlaştırır. Kendi davranışlarımızın, düşüncelerimizin önünde bir engel halini alır. Bu da bizi biz olmaktan çıkarır. Unutmayalım ki çevre bizi yanıltabilir ancak biz kendimizin farkında olursak kendimize yönelik farkındalığımızı geliştirirsek bunlara gerek kalmaz…