Günümüzde öldürücü hastalıkların başında kanser gelmektedir. Genel olarak kanserli hastaların kanser kelimesinden çıkardığı sonuç, ölümle yüz yüze gelmektir. Hasta önceleri kendi içine çok kapanır; hastalığı kabul etmez; kendi bile kabul edemezken çevreden aldığı tepkiler hastalığın seyrini olumsuz etkiler. Bunun önüne geçebilmek için kişiyle durumu kabullenmiş olarak istişare etmek gerekir.
Hastalığını kabul eden kişilerin hemen tedaviye başlaması ve hayatının geri kalanını her ihtimale karşı hastalığı ile geçireceğine inanması gerekmektedir. Böylece kişi için zorlu bir dönem başlamıştır, çünkü kendisiyle barışık olsa bile, dışarıdan alacağı tepkilerin üstesinden gelemeyebilir. İnsanlardan, normal yaşamdan soyutlanma ön yargısının etkisinde kalması muhtemeldir. İnsanoğlunun her daim ön yargılara kapılma zaafı vardır. Hasta aldığı tedaviler sonucunda fiziki değişimler geçirir; değişimlerin başında zayıflık, saç ve kaşlarda dökülmeye bağlı olarak kellik ve enfeksiyonlardan korunmak amacıyla takmış olduğu maske gelmektedir. Bu durum sonucunda kimseyle görüşmek istemezler evlerinden hatta odalarından bile dışarı çıkmazlar. Çünkü herkesin dikkatini çekmeye başladığını, kendilerinin dışarıda göz hapsinde olduğu düşüncesi onları tekrar eve hapseder. Böylece insanlarda psikolojik sıkıntılar baş gösteriyor. Tabi bu da tedavi sürecini olumsuz yönde etkileyen başlı başına ayrı bir sorun teşkil ediyor.
Hastaların böyle düşünmesine sebep biraz da biz insanlarız. Hadi itiraf edelim çevremizde ne zaman bir maskeli görsek, ne zaman saçı kaşı dökülmüş biriyle karşılaşsak, ilk vereceğimiz tepki; sözlü olmasa bile gözlerimizle yazık dememizdir. Bazen kişileri görmeden şu kişi falan kansere yakalanmış diye duyduğumuzda vicdanen yazık ya diye iç geçirmemizdir. Onları zavallı, çaresiz durumuna düşürmüşüzdür.
Zorlu süreçte sıkıntıların ardı arkası kesilmez; birde kişinin kendi aktivitelerini yapamayıp başkalarına yük olmaktan ve yakın çevresi tarafından terk edilme duygusu eklenir. Terk edilmek hasta açısından kanserden daha kötüdür. Toplumdaki kanserli kişileri terk etmeyelim, terk edilme korkusunu yaşatmayalım… Kanser olduğunu bildiğimiz, olabileceğini düşünerek yaklaşımda bulunacağımız kişilerin yardımcısı olalım. Benim başıma gelmez demeyelim çünkü yarın başımıza ne geleceğini bilmemekteyiz. Başımıza gelen Allah’ın takdiridir Allah kimseye taşıyamayacağı yükü yüklemez. Kanserli hastalarımızın çoğu:’’Bunun benim başıma nasıl geldiğine şaşıyorum.’’diyor. Hiç kimse sağlığından olmak istemez fakat hastalığa mahkûm olmuş kişileri hayattan sürgün etmeyelim. Biliriz ki kaybetmek insanoğlunu üzer; onların neşteri olup onları kaybetmeden bakışımızla bile olsa kazanmaya, hayata kazandırmaya çalışalım.
Gelin insanlara hayat neşteri vurmayalım!