Boştur şu dünyanın sonu,
Fayda etmez parası pulu,
Son yolculuk kabir yolu,
Hiç düşündün mü? Ey insanoğlu.
Evim barkım dediğin servet
O servet ki şeytana rağbet
Gerçek servet hakka ibadet
Hiç düşündün mü? Ey insanoğlu.
Zevk aldığını şu fani dünyadan,
Yunus der ki git biraz sen de oyalan,
Kara topraktır elbet mekan,
Hiç düşündün mü? ey insanoğlu.
Arabam dediğin tekersiz salın,
Üç beş metre patiska sahici malın,
Mezarının taşıdır kimlik kartın,
Hiç düşündün mü? Ey insanoğlu.
Koltuğa oturanlar değildir sultan,
Var mı dünyada baki kalan,
Ölüm her cana gelir bir gün haktan,
Hiç düşündün mü? ey insanoğlu.
Bu güne dek işlediğin günahın,
Sen ki o günahtan Rabbine sığın,
Çünkü bağışlaması boldur yüce HAKK’ın,
Hiç düşündün mü? ey insanoğlu.
Hayat elbette ki çok güzel, hele ki Yüce Allah’ının bize verdiği bu canı onun istediği doğrultuda harcarsak sonunda ona kavuşmak var. Çirkin olansa düşünmeden boş ve anlamsız yaşamak. Dünyaya gözümüzü açtığımız andan itibaren hep bir şeyler yapayım arzusu içinde kıvranır dururuz. Maldı, mülktü servetti, sultanlıktı, kazanma arzusuydu derken, sonu gelmeyen hırsın girdabında debelenip dururuz, bir de bakmışız ki yıllar su misali akmış, hayatın sonu gelmiş, biz hala gerçeklerden bihaberiz. Nefis ve şeytan denkleminde meçhule doğru bir yol almışız doludizgin gidiyoruz yaratılışımızın gerçek amacını bilmedin. İhtirasların, hırsların etkisi altında saf ve temiz duygulardan uzak içimizdeki gafletin fitilini ateşliyoruz, en büyük zararı kendimize vereceğimizi düşünmeden. Kıskançlık ve tamah hayatımızın ilke ediniyoruz kendimize. Hepsi şeytana ve nefsimize hizmetten başka şey değil. Oyalamaca ve oyalanma taktiği desek daha doğru olur aslında. Yunus’un dediği gibi hani der ya git biraz sen de oyalan diye hiç birisi de bu dünyada fayda vermeyen şeyler. Nedense ebedi hayatı düşünmeyiz, Allah’a kulluk görevimizi ise can boğamıza gelince getiririz aklımıza o zaman da iş işten geçmiştir zaten. Yüce Rabbim biz kullarına her konuda o kadar güzel nimetler vermiştir ki hem de karşılıksız “EL VAHHAB” ismindedir bu özelliği. Ama biz o nimetleri sadece ve sadece nefsani arzularımız doğrultusunda kullarız hep. Halisane duygulara yer vermeyiz yüreğimizin çok küçük de olsa bir yerinde. Yine biz insanoğlu o kadar gafiliz ki Allah’a kul olma arzusu içinde yaşama bir yana dursun onun ilahi emirlerine ilahi güzelliklerine nasıl kılıf bulsak ta nefsimize hoş gelen şeyleri yapsak onun peşine düşeriz. Yarına çıkıp çıkamayacağımız düşünmeden. Yaradan’ın bize emanet ettiği bu canı sanki bizde katılıcıymış gibi düşünerek kullanır, telaş içinde kıvranır dururuz. Oysa ne güzel söylemiş Necip Fazıl KISAKÜREK’ “ Verende O Alan O, Nedir Senden Gidecek, Telaşını Gören de Can Senin Zannedecek” Her gününüzün Allah aşkıyla dolu, her anınızın sizi Allah’a ulaştıracak güzel amellerle geçmesi dileğiyle SAYGILAR