YEREL

“İFTAR SOFRALARI İSRAF SOFRASI OLMASIN”

Karaman Müftülüğü’nde yıllarca Müftü Yardımcılığı yapan Vaiz Zübeyde Okuyucu, kalabalık iftar sofralarının akraba, komşu, arkadaş ve sevdiklerimizle bir araya gelme açısından çok önemli olduğunu, ancak israftan sakınılması gerektiğini ifade etti. Zübeyde Hanım, “İftar sofraları, israf sofraları olmasın, diye bir sloganımız var. Bu güzel sofraların günlerce hazırlık yapılacak, bir külfete dönüştürülecek boyutu olmaması lazım. Denge kurmalıyız” dedi.

Aslen Konya Karapınarlı olan Zübeyde Hanım Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. İslam Hukuku alanında yüksek lisans yapan Zübeyde Hanım, yaklaşık 20 yıldır Diyanet İşleri Başkanlığı’nda vaiz olarak görev yapıyor. Kadınların bilinçlenmesine yönelik çalışmalar yürüten Zübeyde Hanım ile Ramazan ayında yapmamız ve sakınmamız gerekenler üzerine sohbet ettik. Zübeyde Hanım, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bu yıl belirlenen temanın; “İyilik Ayı Ramazan” olduğunu anlattı. Okul çağındaki çocuklarda oruca yaklaşımın şu şekilde olması gerektiğini söyledi: “Çocuklara oruç tutmaları için fırsat vermeliyiz. Biz anne babaların aşırı merhameti, çocuklarımızı kazanabilecekleri bu irade eğitiminden uzaklaştırıyor. Çocuklarımıza iyilik yaptığımızı düşünürken aslında mükellef oldukları zaman Oruç tutamayacak bir bünyeyle karşılaşıyorlar…  ‘Allah kuluna, annenin evladına merhametinden çok daha fazla merhametli.”

“3 AYLAR ADETA BONUS ZAMANLAR”

Ramazanı ayının içinde bulunduğu 3 ayların çok değerli olduğunu ifade eden Zübeyde Hanım, bunun bilincinde hareket etmemiz gerektiğini anlattı:

“Ramazan yorulmuş, tembelleşmiş nefisleri ayağa kaldırma mevsimi gibi. 11 ay boyunca hem nefsimiz hem bedenimiz tembelleşebiliyor. Sonrasında bizi ayağa kaldıracak, bizi güdüleyecek bir şeylere ihtiyaç var. Bu 3 aylarla başlıyor. Ramazan ayı da artık insan için yeniden dirilmenim, kendine gelmenin nefsiyle mücadele edip ahlaki olgunluğa ulaşmayı gerçekleştirebilmenin en mümkün olduğu ay. Kendi açımdan böyle düşünüyorum. Tabi benim düşüncem de İslam'dan bağımsız değil. Çünkü benim hayata bakış açım, dinden ve İslam'dan asla bağımsız olamaz. Dinimizin de yaklaşımı bu şekilde. Rabbimiz bazı zamanları, bazı zamanlara üstün kılmış. Allah'ın bahşettiği her bir saniye, her bir dakika elbette çok kıymetli. Hepsinden hesaba çekileceğiz ama kandiller, bayramlar, cuma ve ramazan ayının içinde olduğu 3 aylar dinimizde daha farklı olarak değerlendirilmiş. Bu zamanlar adeta bonus zamanlar gibi. Sevap katsayısı artıyor. İbadetlerimizden çok daha fazla sevap kazanıyoruz.”

‘RAMAZAN KUR’AN AYIDIR’

Kur’an-ı Kerimin Ramazan ayında indiğini hatırlatan Zübeyde Hanım, sözlerine şöyle devam etti:

“Peygamberimiz Aleyhissalatü Vesselam’ın hadisinde geçiyor, diğer ümmetlerin çok uzun yıllar yaşadıkları. Bununla ilgili Hazreti Nuh ile ilgili ‘Kavminin içerisinde 950 yıl kaldı’ diye ayet geçiyor. Yani ömrünün ne kadar olduğunu bilmiyoruz. Bunları görünce Peygamberimiz ümmetinin ömrünün, Allah'a daha çok ibadet edebilecekken kısalığına üzülüyor, Kadir gecesi bahşediliyor. Yılda bir kere geliyor ama Kur'an'daki ifadeye göre Kadir Suresinde geçen ‘Bin aydan daha hayırlı bir gece’. Güzel ihya edilirse, öyle. Bizim ömrümüze bereket katan, hayatımızı anlamlı hale getiren, dünya meşguliyetlerinden biraz sıyrılıp böyle özümüze döndüğümüz, kulluğumuzu yeniden hatırlayıp gözden geçirdiğimiz bir zaman dilimi Ramazan. ’Ramazan Kur'an ayıdır’. Çünkü Kur'an Ramazan ayında inmeye başlamıştır. Mukabele sünnetiyle de biz bunu ihya ediyoruz. Peygamberimizle Cebrail Aleyhisselam her Ramazan geldiğinde Kur'an'ı karşılıklı okuyorlardı. Biri okuyor, diğeri dinliyordu. Bizler de bunu camilerimizde, zaman zaman evlerimizde devam ettiriyoruz. Ramazan'ı Kur'an ayı olarak yaşıyoruz. Farz olan oruç Bakara Suresi'nde ayette geçtiği üzere Ramazan orucudur. Oruç bizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi bize de farz kılınıyor. Sahur vakti de da çok kıymetli. Sahur ve seher aynı vakti ifade ediyor. Hadisi Şerifte “Sahur yapın, çünkü sahurda bereket vardır” buyruluyor. Gecenin en kıymetli zaman dilimi. ‘Yok mu dua eden onun duasını kabul edeyim?, ‘yok mu tevbe eden onu affedeyim’ diye rabbimizin kullarına seslendiği bir zaman dilimi. Bir dua ile, bir istiğfar ile kılabiliyorsak teheccüt namazıyla ihya edilecek bir zaman dilimi. Kadir gecesi ise Ramazan gecelerinde gizli, son on gecede, son on gecedeki tek gecelerden birinde…

Yine  Ramazan ayında Peygamberimizin uyguladığı Ramazanı süsleyen ibadetlerden itikaf var. Çok bilinmeyebiliyor.  İtikaf  Resulullah Aleyhissalatu Vesselam’ın özellikle Ramazan'ın son on gününü dünya işlerinden uzak tamamen ibadetle, tefekkürle geçirdiği zaman dilimi. Burada kendisini ayakta tutacak kadar uykuya, yine ibadetlerine güç getirebilecek kadar yemeye içmeye zaman ayırıp geri kalan bütün vaktinde ibadet ve tefekkür ediyor. Normal zamanlarda da mescide girdiğimizde niyet edip yapabileceğimiz İtikaf da Ramazan ayı için kuvvetli sünnetlerden bir tanesi.

BU YILIN RAMAZAN TEMASI ‘İYİLİK’

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından her yıl Ramazan ayında bir tema belirtildiğini anlatan Zübeyde Hanım, bu yıl ‘İyilik’ ayı olarak belirlendiğini aktardı:

“Her yıl Ramazan’da Diyanet İşleri Başkanlığı bir tema belirliyor.  Her yıl Ramazan ayı farklı bir boyutuyla ele alınıp daha güzel anlam kazanabiliyor. Bu sene ‘ İyilik Ayı Ramazan’ olarak belirlendi, temamız. Bu kapsamda yaptığımız çalışmalardan bahsetmek istiyorum. Haftanın 7 günü Akteke Camimizden merkezi sistemle öğle namazı ve teravih namazı, teravih öncesi  211 camiye giden Ramazana özel vaaz irşad programı yapılıyor. Yani bu vaizlerimizin olmadığı köy kasaba ya da merkezde vatandaşlarımıza yönelik camilerle paylaşılıyor. Bütün camilerimizde Ramazan ayı boyunca belirlenen vakitlerde cemaate yönelik imamlarımız tarafından mukabele okunuyor. 82 camide, kadınlara yönelik de mukabele okunuyor. Mukabele öncesinde ya da sonrasında vaaz irşad hizmeti sunuluyor, halkımızın sorduğu dini sorular cevaplanıyor. Ayrıca haftanın 7 günü Ramazana özel ‘Alo 190’ dini soruları cevaplandırma hattı üzerinden saat 09.00’ ile 22.00 arasında nöbet tutuluyor ve vatandaşların dini soruları cevaplanıyor. İlimizde 13 camide hatimli teravih namazı kılınıyor, hafız hocalarımız ve hafızlarımız tarafından. İki camide de hatimli sabah namazı uygulaması var. Gençlik merkezlerimizde manevi danışmanlarımız tarafından öğrenci yurtlarımızda kalan üniversite öğrencilerine yönelik Ramazan ayı boyunca danışmanlık hizmeti veriliyor. Cumartesi pazar günleri, günlük yetmiş kız ve erkek öğrenciye Kur’an Kurslarımızda iftar veriyoruz . Bu iftarlarda zaten tabii yemekten ibaret değil. Öncesinde, sonrasında programlarla zenginleştiriliyor. Hem iftar hem de sahur buluşmaları yapıyoruz. Sahur buluşmaları bazen itikaf gibi de oluyor. Teravih namazıyla başlıyor, sonrasındaki vakit ihya ediliyor. Sahurda yemek ikramımız oluyor. Sabah namazı kılınıyor bu şekilde. 13-20 Mart tarihleri arası iyilik haftası olarak ilan edildi. Bu hafta içerisinde de tema ile ilgili başka programlar yapılacak. Biz müftülük olarak sevgi evleri, çocuk evleri ve huzurevinde din hizmet faaliyeti yürütüyoruz. Yine onlarla birlikte de iftar ve sahur buluşmaları planlanıyor. Ramazanda devlet himayesindeki çocuklarımızla ve büyüklerimizle hemhal olmaya çalışıyoruz. Merak ettikleri soruları yanıtlıyoruz. İlahiler söylüyoruz. Sohbetler yapıyoruz. Çocuklarla yarışmalar yapıyoruz. Kadir gecesi bütün camilerimizde Kadir gecesi programları icra edilecek. 12 camide itikafa girilebilecek. Ramazana denk gelen, 8 Mart Dünya kadınlar günü kapsamında İslam’da kadın temasıyla programlar planlandı. Camilerimizde mukabeleler vesilesiyle kadın cemaat çok yoğun. Buralarda biz, İslam'da kadının yeri, ailede kadın vesilesiyle verilecek değerler eğitimi ve ailenin ayağa kaldırılmasıyla alakalı programlar, seminerler, konferanslar planladık. 8 mart haftası boyunca yapacağız. Yine 18 Mart Çanakkale şehitlerini anlama günü Ramazan'a denk geliyor. Bu vesileyle camilerde Kurslarımızda şehitler için Kur'an-ı Kerim Tilaveti ve dua programları planlanacak. Ramazan'ı hatırlamak, çocukların gençlerin zihninde yer etmek adına İyilik Ayı Ramazan temasıyla çeşitli etkinlikler yapılıyor.”

NAMAZ KILMIYORSA, KİŞİ ORUÇ DA MI TUTMASIN!

Ramazan’da bazı çevrelerin ’Namaz kılmıyorsa oruç da tutmasın’ yaklaşımını doğru bulmadığını ifade eden Zübeyde Hanım, dinimizin hoşgörü dini olduğunu ve böyle insanları eleştirmek yerine rehberlik etmek gerektiğini söyledi:

“Ramazan denince benim aklıma gelen ilk şey arınma ve bereket oluyor. Bunu maddi olarak değerlendirmiyorum. Bereket derken güler yüzün, tatlı dilin artması, ahlaki noktada bir güzelleşme onun haricinde işte misafir ağırlamaya yahut insanlarla başka vesilelerle sosyalleşmeye dair bir normalde olmayan kazanımların yaşandığı zaman dilimi. Yediğimiz içtiğimiz daha lezzetli ve oruç tutup aç kaldığımız için her anlamda bereketin yaşandığı bir zaman dilimi. Ama burda şuna da değinmek istiyorum. ‘İftar sofraları, israf sofraları olmasın’ diye bir sloganımız var. İsrafa dönüşmeyecek şekilde akraba, komşu, arkadaş, sevdiklerimizle muhabbetimizi katlayacağımız, hiç görüşmediklerimizle bir vesileyle görüşeceğimiz, zaman dilimleri olarak planlanabilir. Ama tabiki bu bizi teravih namazından alıkoymayacak. Günlerce hazırlık yapılacak bir külfete dönüştürülmeyecek. Orada dengeyi  kuracak olan biziz. Daha makul sofralarda iftar vermek bizim elimizde. Bunu yaparken ihtiyacı olmayanları sürekli ağırlamak ama ihtiyaç sahiplerini gözetmemek doğru değil. Burada ihtiyaç sahiplerini gözettiğimiz, soframızda yer verdiğimiz yerine göre yemeğimizden mahallemizdeki komşumuza ikram ettiğimiz bol bol hayır yaptığımız bir ay olmasını temenni ediyorum… Bunun yanısıra oruç bedene sıhhat veren bir ibadet. ‘Oruç tutun, sıhhat bulun’ buyuruyor Peygamberimiz. Mümkün mertebe az yiyerek, ibadetler noktasında bize ağırlık yapmayacak şekilde,  ibadetlerimizde rahat hareket edebilecek şekilde yemek lazım… İslam bir bütün bunu unutmamamız lazım. Bazen bazı ibadetleri daha çok önemsiyoruz. Bir kısmını önemsemiyoruz. Namazları ihmal edebiliyor mesela. Tabi bunu da şöyle dememek lazım. Namaz kılmıyorsa, kişi oruç da tutmasın. Böyle bir lüksümüz yok. Biz yaratan değiliz. İbadetler kulla Rabbi arasında. Ama tabii ki orucun farz olduğu kadar namazda farz. Faiz yememek de farz. Malımızın zekatını vermek de farz. Bunlar bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekiyor. Orucun sıhhat kazandırması, ahlakımızı güzelleştirmesi yanında bimediğimiz hikmetleri de var elbette. Oruç tutan birisi varsa tebrik etmek lazım. Rehberlik etmek lazım. Yanında olmak lazım. Kademe kademe diğerlerini de kazanacaktır. O da bir başlangıç. Hiç onu da yapmayabilir çünkü. Bize farz kılınmış bir ibadet. Burada aç susuz kalmanın yanı sıra dikkat edeceğimiz pek çok şey var. Gözümüzü haramdan sakınmak, dilimizi haramdan korumak, insan nefsinin emrettiği bütün kötülüklerden uzak kalmak. Peygamberimizin şu iki hadisi bu konuda bize sanki yeterli rehberlik yapacak. “Sizden biriniz yalan söylemeyi ve yalan iş yapmayı bırakmadığı sürece Allah onun açlığına ve susuzluğuna itibar etmez” buyuruyor. Yani dilimizi korumak çok önemli. Yine “cahil, kendini bilmez bir kişi size laf attığı zaman ona ben oruçluyum deyin geçin” buyuruyor Peygamberimiz (a.s.) O mücadeleyi, münakaşaya, tartışmaya, seviyesiz diyaloglara, sonu problemli yerlere gidebilecek şeylere girişmeyin. Ben oruçluyum deyip orada durun. Oruç; kendimizi her türlü günahdan koruyacağımız, sonrasında da bunu devam ettireceğimiz bir ibadettir.”

“ALLAH KULUNA, ANNENİN EVLADINA MERHAMETİNDEN ÇOK DAHA FAZLA MERHAMETLİ”

Çocukların oruç tutmaması yönündeki yaklaşımları doğru bulmadığını söyleyen Zübeyde Hanım, çocukların oruç tutmasının irade eğitimi açısından çok önemli olduğunu kaydetti:

“Çocuklara Ramazanı güzel tanıtabilmek adına Ramazanı biz kendimiz güzel yaşamalıyız. “Zaten oruçluyum sinirliyim, aman bana yaklaşmayın” gibi ifadeler asla kullanılmamalı. Demek ki oruç insanın sinirli hale getiren bir şey, çok da güzel değil kötü. Babam oruçluyken şöyle oluyor. Annem oruçluyken böyle oluyor, diyecekleri bir şey asla hissettirilmemeli çocuklara. Bırakın demeyi hani hissedeceği boyutta bir davranış bile ortaya çıkmamalı. Çocuklar eğer oruç tutacak kadar büyük değillerse bile Sahura kaldırın. Sahur sofralarını onlarla paylaşmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çocukların bunu yaşamalarına müsaade etmek lazım. Ayrıca iyilikleri çocuklarımızın elleriyle yaparak çocukları iyiliğe alıştırmak da Ramazan'da ve sonrasında devam ettirilecek Bir güzellik diye düşünüyorum. Bir komşuya yemek ikram edeceksek çocuğumuzun eliyle yapılabilir. Biz hayır hasenat yaparken çocuklarımız da görsünler.  Oruç bir irade eğitimi olduğu için oruca küçük yaşta başlayan; bu tekne orucu, yememe su içme gibi şeylerle başlamak önemli. Çocuklara fırsat vermeliyiz. Biz anne babaların aşırı merhameti bu irade eğitiminden uzaklaştırıyor. Çocuklarımıza iyilik yaptığımızı düşünürken aslında mükellef oldukları zaman Oruç tutamayacak bir bünyeyle karşılaşıyorlar. Çünkü anne baba hiç deneyimlemesine bile fırsat vermemiş. Oruç çocuklar için çok güzel bir eğitim metodu aslında. Başka konularda da iradesine hükmetme becerisi kazanıyor. Orucun bu yönünden biz çocuk eğitiminde de istifade edebiliriz. ‘Allah kuluna, annenin evladına merhametinden çok daha fazla merhametli’. Bizim şeytanın sağdan yaklaşması diye tarif ettiğimiz bir durum da olabilir. Çocuklarımızı ibadetten uzaklaştırdığımız bir şey de ortaya çıkabilir… Okul çağındaki her çocuğun bünyesi farklıdır. Kimisi kaldırır kimisi kaldıramaz. Ama burda şunu unutmamalıyız; okul çağındaki çocuklarımız bir süre sonra mükellef olacaklar. Ergenlik dönemine girecekler. Bunun provalarını muhakkak önceden yapmalılar ki mükellef olduktan sonra farz olan ibadeti yapabilsinler. Benim de 5’inci ve 7’inci sınıfa giden iki evladım var. Büyük olan 3-4 yıldır, küçük olan 2-3 yıldır oruçlarını düzenli tutuyor. Biz onların eğitim hayatlarında hiçbir eksikliğini hissetmedik. Elhamdülillah oldukça başarılılar. Ramazanda oruç onları; unutkan, gergin, ne bileyim sınavda başarısız falan hiç yapmadı. Hatta Ramazan bereketiyle başarıları katlanmış bile olabilir.”

KADINLARA BAYRAM NAMAZI ÇAĞRISI

Kadınların cemaatle namaz kılmasını önemsediklerini ve bu yönde çalışmalar yaptıklarını anlatan Zübeyde Hanım, Kadınları bayram namazına davet etti:

“Kadınlar, günümüzde hayatın içindeler. Her ortamda varlar. Çocuklarımızı okula götürüyoruz, getiriyoruz, alışverişimizi yapıyoruz. Pek çoğumuz çalışıyoruz zaten. Çalışma ortamındayız. Dolmuşa biniyoruz, otobüse biniyoruz vesaire. Dolayısıyla hani fitne olur vesaire gibi düşüncelerle camiye gelmemenin anlamsız kaldığı bir dönemdeyiz. Camilerimizde kadınlar için erkeklerden oldukça bağımsız alanlar var. Farklı kapılardan girişler yapıyoruz. Hiç görmüyorsunuz bile. O sebeple cemaatle namaz kılmak 27 kat daha faziletli. Biz de hem cemaat ruhundan hem de camide namaz kılmanın güzelliğinden istifade etmek adına camilere gidebiliriz. Kadınlarımızın dini eğitimi noktasında eksik kaldığı hususlardan bir tanesidir cemaatle namaz ibadeti. Çünkü daha başka zamanlarda hiç gitmediğimiz için camiye Teravihte gidince cemaate nasıl uyulur tam bilemiyoruz. O sebeple camiye gidilmesini tavsiye ediyoruz. Kadınlarımız da camilerde cemaatle birlikte o güzel havaya iştirak ederek namazlarını kılsınlar. Hatta cuma geceleri ‘ailece camideyiz’ diye bir projemiz var. Bütün camilerimizde perşembeyi cumaya bağlayan gece yatsı namazında ailece camide namaz kılıyoruz. Müftülüğümüz sosyal medya hesaplarından duyuruyor etkinliklerimizi. Kadınlarımız gelmediği için bazı camilerimizde kadın bölümü kapalı olabilir. Oturduğunuz yerdeki imamla görüşürseniz kadın bölümünü açar ve beş vakit namaza gidebilirsiniz. Sabah namazı buluşmaları yapıyoruz mesela. Kadınların yoğun katılımı oluyor. Bazen bin beş yüz, iki bin kişi katılıyor. Kadınlar çok memnunlar sabah namazına gitmekten. Birkaç yıldır özellikle İmamı Azam Caminde bayram namazında kadınlara da yer ayrılıyor. Bayram namazı kılıyoruz camide. Bayram namazında camilere gidebiliriz. Mahalle camileri cemaati zor kaldırıyor olabilir. Müftülük tarafından duyurular yapılıyor, takip edebiliriz. Kadınlarımız cuma namazı  kılabilirler. O cemaat ruhundan istifade etmeleri güzel olur diye düşünüyoruz.

‘Allah'ın kadın kullarını camilerden, mescitlerden men etmeyin’ diyor Peygamberimiz. Böyle bir hadis var. Ama bir vesileyle camiye gidemeyen çocuğu, hastası, evinin uzaklığı, yaşlısı vesaire evden çıkamayan kadınlara da ‘Kadının mescidi evidir’’ Siz evinizde de o güzelliği, o sevabı kazanabilirsiniz diye de bir hadis var. Ama biz ilk hadisi daha çok ihmal edip, kadının mescidi evidir, bakış açısıyla herkes evinde kılsın demişiz yıllarca. Oysa kadınlar camilere geldikleri zaman hurafelerden uzak, daha doğru bir dini bakış açısıyla hareket edebiliyorlar. O yüzden kadınları camilerden, mescitlerden men etmemeliyiz.”

“BOYKOT ONURLU BİR DURUŞUN GÖSTERGESİDİR”

Fitre vermenin önemine dikkat çeken Zübeyde Hanım, fitrenin Filistin’deki ihtiyacı olan kardeşlerimize verilebileceğini şu ifadelerle anlattı:

“Fitre Ramazana ulaştığımız için sağlımızın, başımızın, gözümüzün sadakası olarak verdiğimiz vacip bir ibadet. Ramazan ayına mahsus bir ibadet. Maddi imkanı yerinde olan kişilerin yapması beklenen bir şey.  Ama biz toplum olarak fakir de olsa herkes bir şekilde fitreyi vermeye çalıştığı bir bölgede yaşıyoruz elhamdülillah. Bu da güzel. Yani vermenin lezzeti de başkadır. Yani ihtiyaç sahibi elbette alacak. Ama o vermenin şuuruna lezzetine varan insan da kendisi zor durumda olsa bile kardeşiyle paylaşacak bir şey arar bulur. Fitre miktarı sabah akşam bir fakiri doyuracak şekilde bir rakamdır. Bu Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından her sene en düşük asgari rakam belirlenir. Bu sene Ramazan ayında önümüzdeki yıl Ramazan'a kadar verilebilecek fitre ve oruç tutamayanların vereceği fidye aynı miktardır. Fitre miktarı en düşüğü 180 lira olarak belirlendi. Tabi bunun yukarısına sınır yok. Kişi başı hesaplanır. Bakmakla mükellef olduğumuz kişiler, kimlerse onlar için planlanır. Dört kişiysek, dört kişilik verilir. Kimlerle birlikte yaşıyor, bakmakla mükellefsek onların fitrelerini de veririz. Kime veririz? Fitrelerimizin çocuğumuz, torunumuz, annemiz, babamız, dedemiz, nenemiz. Yani soyundan geldiklerimiz ve soyumuzdan gelenler dışında, ihtiyaç sahibi fakirlere, yakınlarımızdan başlamak üzere verebiliriz. Kurumlara fitre verilmez. İhtiyaç sahibine direkt verilir. Kurumlara emaneten verilebilir. Türkiye Diyanet Vakfı’na fitrenizi verirsiniz. O da ihtiyaç sahiplerini sizin adınızda bulur ve verir. Aracı olur. Ama işte herhangi bir bina yapımına, işte inşaat, tadilata vesaire destek amaçlı fitre veremeyiz.  Bu konuda yakınımızda ihtiyaç sahibi varken dışarıları aramaya gerek yok. Fakat günümüzde Filistin'in durumu ortada. Ulaştırabiliyorsak yani bizim yakınımızda o kadar zor durumda açlık çeken kimse muhtemelen yok. O şekilde düşünmek gerekir. Normal şartlarda bu zekât, fitre, fidye yakınlarımızdan başlamak üzere ileriye doğru gider. Ama günümüzde artık yakın uzak ayrımı da çok kalmadı. İletişim araçları vesilesiyle her şeyi böyle birebir görüyoruz. Ve gözümüzün önünde bir soykırım uygulanıyor. Din kardeşlerimiz açısından, insanlık açısından yani insanım diyen herkesin vicdanını sızlatacak manzaralar var. Bu Ramazan vesilesiyle de bizim yapabileceğimiz şey Birik beraberliğimize sahip çıkmak, maddi destek ve dua. Bir de soykırıma destek olduğunu alenen söyleyen firmalara boykot. Bunların hepsini bir ibadet olarak değerlendirmek lazım. Yani boykotu asla ihmal etmemeliyiz. Benim alacağım bir şeyden ne olur dememeliyiz. Ateşkes oldu, boykot bitti diye bir şey yok kesinlikle. Boykota devam. Boykot, onurluca bir duruşun göstergesidir. Bu şeydeki zulüm karşısında benim yapabileceğim o onurlu duruşun bir göstergesidir.  Yani Cenab-ı Hak sorduğunda yapacak daha ne varsa onları da yapmalıyız. YaRabbi ben bu zulüme rıza göstermedim, önemsedim ve elimden gelen şunlardı, bunları yaptım diyebilmemiz için boykot çok önemli. Maddi destek çok önemli, dualarımız çok önemli.”