İNSAN KİRLİDİR!

‘’Dizinde dermanın bittiği vakitte, gönlünde yeşeren yarındır sabah’’

Bir cümlenin öznesi gibidir insan. Her gece dağılır, her sabah yeniden toplanır. O koca koca yükleri taşımak, dağlara değil insana hastır. Hayalleriyle, hayal kırıklıklarıyla her insan her insandan insan olmasını bekler…

İnsan, yaşamaktan haz almak ister. Lügatında mutsuzluk kelimesine yer vermek istemez. Yaptıkları, ettikleri sadece ve sadece mutlu olabilmek içindir. Her şey mutluluk içindir.

Peki, temelinde aradığı bu mutluluk öyle kolay mıdır?

Hepimizin korkuları, korkuttukları vardır. Öyle ki en çok korktuğumuz şeyde kendi elimizle yarattığımız insanlardır. Nasıl da kendimizden daha güçlü, istemediğimiz bir kimliğe bürünmüş bir insan yaratıyoruz!

İstemez miyiz kendi yaşadığımız şehre, insanlığa faydamız olsun! En güçlüsü, en akıllısı, en popüleri biz olmak istemez miyiz?. İnsanlığımızı bazen öyle rollere sokarız ki etik bir kişilik değil ama topluma bu kimliği kabul ettirmeye çalışırız.(Ne kadar gereksiz bir çaba)

Bazen av, bazen avcı oluveriyoruz. Güçlüysen avcı, güçsüzsen av oluyorsunuz. O yüzden, avda olsak avcı da olsak hiç biri bizim insanlığımızı tanımlamıyor. Kişiliğimizden uzak bambaşka birisi oluveriyoruz. Halbuki insan olmak çok da karmaşık bir şeyler değildir. Çok basit ve nettir. Her insan yaşının gerektiği gibi gelişse… Ne küçük insanlarımız küçük gibi ne de büyük insanlarımız büyük gibi. Yaptıkları ve yapamadıkları arasında sıkışıp kalmış.

Her şeyin başı bu durdurulamayan teknoloji gelişmesi olabilir mi?

Özünde insanın faydası için ilerlemekte olan teknoloji bize insan olmayı unutturmadı mı? Düşünsenize Hindistan da ki nüfusu. Aman yarabbim çok fazla insan yok mu! Hep tüketme çabası içindeler. Daha doğrusu hayatta kalabilme çabası için ne yapması gerekiyorsa değil; ne yapmaması gerekiyorsa bile yapıyor.

Ey insanlık nereye gidiyorsun!(Aslında kalan bir insanlıkta yok)

İnsan, insan olmaktan uzaklaşıp adete doğanın kanunu gibi yeni şekillere girmiş bir vaziyette. Öyle ki ‘’üzüm üzüme baka baka kararır’’ sözü gibi olup başka insanın yaptığı doğruyu değil de yaptığı yanlışı yapma çabası içerisinde. Neden?

Gergin, telaşlı ve en önemlisi de o uğraştığımız ‘’mutlu insan’’ kavramı yerine ‘’mutsuz insan’’ olmuşuz.

Değerli okurlarım, insanı insan yapan öz değerleridir. Yanlış değerler için rekabete girme çabasından çıkıp doğruya gitmezsek işte böyle kirli bir insanlık oluşuyor. Çok korkuyorum yolumdan, değerlerimden, etik gördüğüm şeylerden bende şaşacağım diye…

Çözümü yok mu?

Var elbet, olmaz mı çok basit ve net, ‘’insan olmayı doğru anlamak ve insanı gelecek nesile doğru aktarabilmek.’’

Acısıyla tatlıysa bu hayatı bir şekilde yaşamak zorundayız. Hayatı ne hafife almalı ne de gözümüzde çok büyütmemeli. Huzuru uzaklarda ararsak bize uğramaz bile.

Doğru insan kalabilenlere selam olsun.