Etkinliğe, Vali Yardımcısı Esengül Korkmaz Çiçekli, İl Millî Eğitim Müdürü Mehmet Çalışkan, İl Millî Eğitim Müdür Yardımcısı Abdurrahman Kurt, İl Millî Eğitim Şube Müdürleri Haşim Tunca, Halil Sanlı, Mehmet Ali İyibaş, okul yöneticileri ve öğretmenler katıldı.
Etkinlik, Karaman Öğretmen Akademileri İl Koordinatörü Hasan Erkan’ın eğitimcilere Yazar ve Şair İsmail Kılıçaslan’ın öz geçmişini okumasıyla başladı. Ardından söyleşisine başlayan İsmail Kılıçaslan, Karamanlı şair, yazar, çevirmen, editör, radyo ve televizyon programı sunucusu Ahmet Murat Özel ile tanışma hikâyesini katılımcılarla paylaştı.
“BEN, OKUMANIN EN TEMELDE İNSANA TUHAF BİR ORYANTASYON KAZANDIRDIĞINI DÜŞÜNÜYORUM”
Okumak ile ilgili tespitlerini eğitimcilerle paylaşan Kılıçaslan, “Ben, okummanın en temelde insana tuhaf bir oryantasyon kazandırdığını düşünüyorum. Yani okumak bir taraf tutma biçimidir. Neyin tarafında yer alacağınızı bana en çok okuma ile öğrenebilirmiş gibi gelmektedir. Benim için okuma, merkezine insanı ve insanın bütün hallerini anlamayı koymuş olduğum bir faaliyet olarak gelişti.” dedi.
Doğup büyüdüğü şehir olan Ankara’da iki farklı dünyada yaşadığını belirterek konuşmasını sürdüren Yazar ve Şair Kılıçaslan, “Ankara’da iki farklı dünyayı yaşadığımı söyleyebilirim. Bir tarafta Ankara’da imam hatibin koleji diyebileceğim bir okulda okudum. Çok nitelikli öğretmenlerim ve arkadaşlarım oldu. Okuma faaliyetini orada sevdim. Diğer taraftan, babamın işi gereği Ankara’da terminalde büyüdüm. Bu bana iki farklı dünyayı aynı anda deneyimleyebilme kabiliyeti kazandırdı ve doğrusu bu kabiliyeti çok sevdim. İnsanın kendini tek bir dünyaya açıyor olmasını ya da dünyayı tek bir durumdan, tek bir duygudan, tek bir davranış modelinden ve tek bir insan topluluğundan ibaret saymanın konforunu çocukken reddettim diyebilirim.” şeklinde konuştu.
“İNSANLIĞIN TOPLAM BİRİKİMİNİ BABAMIN MALI SAYIYORUM”
“İnsanlığın toplam birikimini babamın malı sayıyorum,” diyerek konuşmasına devam eden Kılıçaslan, “Sağlıklı bir Müslüman birey olarak insanlığın toplam birikimini babamın malı sayıyorum. Çünkü o toptan bilgi birikiminin tamamının Hazreti Âdem ile bir alakasının olduğunu düşünüyorum. Çok rahatlıkla söyleyebilirim ki edebiyat bir bakıma bizim dünyanın köşelerini ve asıl itibarıyla köşesizliğini öğrendiğimiz bir alana dönüşüyor.” diye konuştu.
BATI MEDENİYETİ VE BİLGİYLE KURULAN İLİŞKİ
“Biz bilgi ile kurmuş olduğumuz ilişkiyi yanlış bir ilişki olarak kuruyoruz,” diyen İsmail Kılıçaslan, “Batıda bilginin tek amacının bilmek olması şaşırtıcı değildir. Kısaca özetlemek gerekirse, ben de 15 ya da 16. yüzyılda yaşayan bir Batı medeniyetine mensup biri olsaydım büyük ihtimalle Tanrı fikrine karşı çıkardım. Çünkü Tanrı adına hareket eden iki otorite, kral ve kilise, insanları her bakımdan sömürmüştür. Mesela albino hastalarını cadı olarak ilan edip yakıyorlar. Kilisenin herhangi bir emrini kayıtsız şartsız kabul etmemeniz, cadı olmanız için yeterli bir sebeptir. Ben de 15 ya da 16. yüzyılda yaşayan bir Hristiyan olsaydım Rönesans’ın ve Reform’un söylediği ‘Tanrı vardır, insan da vardır’ cümlesine canı yürekten katılırdım. Yani insanın Tanrı karşısında pozisyon almaya çalışmasıdır. Bizim açımızdan bu durum söz konusu değildir. Çünkü bizi yaratan, bize diyor ki: ‘Seni ben zaten eşref-i mahlûkat olarak yarattım. Senin bana ayrıca “Allah vardır, insan da vardır” demen gerekmez.’ Dolayısıyla bizim Allah ile Batı’nın yaptığı kavgayı yapmamızı gerektiren bir şey yaşanmaz. Batıda bu düşünce sonra değişiyor, ‘insan da vardır’ ibaresindeki ‘da’ eki kalkıyor ve ‘Tanrı vardır, insan vardır’ olarak değişiyor. Bu durum ilk eşitleme çabasıdır aslında. Sonra ‘Tanrı yoktur, insan vardır’ aşaması geliyor. Ardından ‘Tanrı’yı insan buldu ve en son ‘İnsan Tanrı’dır.’ diyor. Batı’nın kendi gelişimi açısından ben bütün bunları çok anlamlı buluyorum.” ifadelerini kullandı.
Programın sonunda eğitimciler, Kılıçaslan’a edebiyat, hayat ve düşünce dünyasına dair sorular yöneltti. Etkinlik, Vali Yardımcısı Esengül Korkmaz Çiçekli’nin İsmail Kılıçaslan’a günün anısına hediye takdim etmesiyle sona erdi.