Yapılan basına açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “İsrail'in 7 Ekim'den itibaren Gazze'de başlattığı işgal maalesef ki tüm acımasızlığı ile devam etmektedir. Yakın tarihin en acımasız ve en vahşi işgali; bugüne kadar on binlerce mazlumun canını almıştır. Siyonist rejim kadın, çocuk, yaşlı demeden hunharca bir şekilde katliamlar yaptı, yapmaya da devam ediyor. Hastaneleri, camileri, kiliseleri, okulları ve mülteci kamplarını dahi hedef alan terör devleti; tüm dünyanın gözü önünde bütün savaş suçlarını işlemiştir. İsrail hapishanelerinde Filistinli mazlumlara uygulanan işkence ve tecavüzler ise artık uygulanan zulmün ne denli korkunç olduğunu gözler önüne sermektedir. Evet! Gazze'de bir soykırım vardır ve bu soykırım tüm dünya devletlerinin gözü önünde yapılmaktadır. Srebrenitsa'da, Karabağ'da, Yemen'de ve nice İslam ülkesinde yaşananlar bugün Gazze'de tekrar etmektedir. İnsanlığın, vicdanın ve uluslararası hukuk ilkelerinin yok sayılarak işlendiği bu katliamlar, şimdiden tarihe kara bir leke olarak geçmiştir. İsrail barışı, huzuru ve uluslararası hukuku hedef alarak tüm dünyayı büyük bir kaosa çekmektedir. Bütün bunlar yaşanırken bizler Batı'nın ikiyüzlü tutumuna bir kez daha şahit olduk. Rusya-Ukrayna savaşında tüm dünyayı ayağa kaldıran ABD ve Batı; aylardır uygulanan soykırımı açıkça desteklediğini her fırsatta dile getirmiştir. Sözde demokrasinin ve medeniyetin beşiği olanlar; uygulanan kan dondurucu vahşete alkış tutmaktadır. Bizler ne Anglosaksonları ne de ABD'yi bugün tanımadık. Soykırımla, işkencelerle ve katliamlarla maruf olanların İsrail'i desteklemesi bizleri şaşırtmamıştır. Tarihleri kötülükle yazılanların, bugün Netanyahu'ya alkış tutması sadece ve sadece Batı'nın gerçek yüzünü göstermiştir. Geçmişinde Leopold, Hitler, Mussolini ve daha nice caniler bulunduranlar tabii ki de Netanyahu'yu alkışlayacak, zulme destek verecektir. Uluslararası Adalet Divanı'nın bile savaş suçu işlendiğine hükmettiği bir dönemde soykırımı açıktan desteklemek İsrail'i daha da cesaretlendirmiştir. Netanyahu'nun ABD Kongresi'nde bir kahraman gibi karşılanması ise işgale verilen desteği bir kez daha tüm dünyaya ilan etmiştir. Batı'nın bu ikiyüzlü politikası geçmişten beri aşina olduğumuz bir durumdur. Fakat İslam ülkelerinin aylardır kınamaların ötesinde bir adım atmaması, yaşananları sadece izlemesi ve hatta kimisinin ticarete devam etmesi Müslümanların vicdanını yaralamıştır. Ülkemiz de başta olmak üzere ticarete devam eden bazı İslam ülkeleri; İsrail'in işlediği tüm suçlara ortak olmuştur. Silah sanayisinde kullanılan malzemeleri bile gönderen iktidar, tüm uyarılara rağmen aylarca ticarete devam etmiştir. "İsrail'le ticaret, Filistin'e ihanet." diyerek bu duruma tepki gösterenlerin darp edilerek göz altına alındığına dahi şahit olduk. İslam ülkelerinin bu sessizliği, İsrail'e cesaret veren en başat unsur olmuştur. İslam İşbirliği Teşkilatı'nın yaşanan her vahşeti sadece kınamakla geçiştirmesi, soykırımın değirmenine su taşımaktan başka bir işe yaramamıştır. Bizler Necmettin Erbakan Hocamızın ilk günden itibaren söylediğini söylemeye, bölge ülkelerini ikaz etmeye devam ediyoruz. Ve diyoruz ki; İsrail'in yegane hedefi bölge ülkelerini kana ve gözyaşına boğmaktır. Bugün zulme göz yumanlar, siyonizmin bir sonraki hedefi olduğunu unutmamalıdır. Bugün Yemen'i, Lübnan'ı, Filistin'i, Suriye'yi ve İran'ı hedef alan terör devleti; yarın Mısır'ı, Türkiye'yi, Suudi Arabistan'ı ve diğer İslam ülkelerini hedef alacaktır. İsrail bölgemizin için en büyük tehdittir ve her devlet için en büyük beka sorunudur. Güvenliğini Filistin'den başlatmayanlar, yarın emniyette olmayacaktır. Kudüs'ü sahiplenmeyen, işlenen soykırımın karşısında durmayan ve somut hiçbir adım atmayan her yönetim; günü gelince pişman olacaktır. Çünkü İsrail'in hedefi sadece Filistin değil, tüm Müslüman coğrafyadır. Bu hakikati yıllardır tüm İslam ülkelerine anlatmaya çalışan, hayatını Filistin'in özgürlüğü için adayan Şehit Komutan İsmail Haniye'nin şehadeti, bölgemizdeki ateş çemberinin gittikçe büyüyeceğini göstermektedir. Bir kez daha söylüyoruz; İslam ülkeleri için birlik ve beraberlikten başka çıkar yol yoktur. Batı'nın ve siyonist rejimin böl, parçala, yok et stratejine karşı; birlik, bütünlük ve cesaret anlayışı dışında kurtuluş olmayacaktır. Bizler işlenen vahşetin, uygulanan soykırımın ve dökülen kanın zaferle neticelenmeyeceğini biliyoruz. Zalimin mazluma, batılın hakka, zulmün merhamete, kötülüğün iyiliğe galebe çaldığı görülmemiştir ve görülmeyecektir. Bu dava yetimlerin, öksüzlerin, biçarelerin davasıdır. Bu dava ümmet-i Muhammed'in, insanlığın ve vicdandan yana olanların davasıdır. Bu dava Yaser Arafat'ın, Şeyh Ahmed Yasin'in, Abdülaziz El Rantisi'nin, Nizar Rayan'ın, Salih Aruri'nin ve İsmail Haniye'nin davasıdır. Biliyor ve inanıyoruz ki zafer Filistin'e nasip olacak. Öldürerek, yok ederek kazandığını sananlar; bugünün de yarının da en büyük kaybedenleridir. Zulüm ile abad olunduğu görülmemiştir. Hitler'i örnek alan siyonist zihniyet, aynı akıbeti paylaşmaktan kaçamayacaktır. Dünün Nazileri hangi hüsranı yaşadıysa, bugünün neonazileri de aynı hüsranı tadacaktır. Netanyahu'ya alkış tutanlar Vietnam'da, Afganistan'da, lrak'ta nasıl kaybettiyse Filistin'de de kaybedecektir. Türkiye başta olmak üzere tüm İslam ülkelerinin ve Filistin'den yana olan devletlerin atacağı adımlar, siyonizmi yerle yeksan edecektir. Bizler, ABD'nin katil Netanyahu'yu kongrede konuşturmasının ardından İsmail Haniye'nin TBMM'ye davet edilmesi çağrısı yapmıştık. Bugün de kendisinin çağrısı üzerine meydanlardayız. Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu ile yaptığı telefon görüşmesinde Gazze ve İsrail hapishanelerindeki mahkumlar için destek mitingleri isteyen Haniye'nin şehadetinin ardından çağrımızı yineliyor ve Hamas'ın yeni lideri Halid Meşal'in Millet Meclisimize davet edilmesini talep ediyoruz. Bugün Türkiye'nin 81 ilinde meydanları dolduran kardeşlerimiz, Şehit Komutan İsmail Haniye'nin bizler için vasiyet olan isteğini yerine getirmektedir. Buradan bir kez daha kendisine ve Filistin için canını ortaya koyarak şehadete eren şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyoruz. Filistin davası, hepimizin davasıdır ve zafer Allah'ın izniyle bizlere nasip olacaktır. "Nehirden denize özgür Filistin" bir hayal değil, bir hakikattir ve bu hakikat mutlaka gerçekleşecektir. Buradan bir kez daha en gür sesimizle haykırıyoruz; Bir Filistin vardı Bir Filistin gene var ve daima var olacak.”