Yarın 21 Haziran. Karaman için önemli bir gün. Şehrin ilçe statüsünden vilayet mertebesine erişti(rildi)ği tarih. Üzerinden tam 32 sene geçmiş. Şehir bu zaman zarfında mevcut valiyle birlikte 14 vali görmüş, kaderini hâlihazırdaki başkan dâhil 8 başkana emanet etmiş, müstakil bir üniversiteye kavuşmuş, tedviren görev yapan kişiyle beraber 4 rektörün icraatlarına tanıklık etmiş. Konumuz, kentin 32 senede kazandıkları yahut kaybettikleri değil elbette. O ayrı bir yazının, programın, belki de bilimsel bir çalışmanın konusu olarak araştırmacılarını bekliyor. Konumuz 20 Haziran.
20 Haziran gününü Karaman için anlamlı kılan, James Clarence MANGAN’dır. Kimdir bu zat?
Mangan, 1 Mayıs 1803 - 20 Haziran 1849 tarihleri arasında yaşayan İrlandalı şair ve yazardır. Ülkesindeki milliyetçilik akımının önemli isimlerinden biridir ve İrlanda’nın millî şairi olarak anılır. O, ana dilinden ve Almancadan İngilizceye birtakım şiir çevirileri yapmış; eski şiirlerden ilham alarak şiirler de kaleme almış. İrlanda'nın “ulusal marş” gibi benimsenen ünlü politik şarkılarından Róisín Dubh'un İngilizceye tercümesini de o gerçekleştirmiş.
Mangan’ın özellikleri bunlarla sınırlı değil. Bazı divan şiiri örneklerini de Almanca çevirisinden İngilizceye tercüme eden Mangan; gerek bu çevirileri, gerekse çeviri kisvesi altında Osmanlı şiir geleneğine öykünerek yazdığı şiirler ve Türk şiiri hakkındaki düzyazılarıyla Osmanlı edebiyatının Avrupa’da tanınmasında önemli rol oynamıştır.
Mangan’ın kaleminden dökülen şiirlerden biri Karaman için yazılmış. Bu şiir, bize Karaman isminin o tarihlerde ne kadar uzak coğrafyalara ulaştığını gösteriyor. Orijinal başlığı “The Karamanian Exile”, Türkçesi ise “Karamanlı Sürgün” olan bu şiirde Mangan, Erzurum’a savaşmaya giden Karamanlı bir delikanlının sıla özlemini derin bir tahassüs ve tahassürle dile getiriyor. İşin ilginç olanı şu: Kaynaklara göre Mangan, Karaman’ı hiç görmemiş. Yabancı bir şairin daha önce hiç görmediği başka bir ülkenin bir şehri hakkında böylesine etkileyici bir şiir yazması oldukça manidar. Bu, edebiyatta örneği az rastlanacak türden. Her ne kadar Türkçe yazılmış olmasa da Karaman için ne denli önemli olduğunu düşündüğümüz bu güzel ve özgün şiirin çevirisi şöyle:
Karamanlı Sürgün
Seni hep rüyalarımda görüyorum
Karaman
Senin yüzlerce tepen, binlerce deren
Ah Karaman, Karaman
Işıltılı sabahların parladığı zaman
Derin gün batımı
Derelerini ve tepelerini
Işık huzmeleriyle ördüğü zaman
Sen hayalimde belirirsin
Karaman
Bütün hayallerimde
Hasret dolu hayallerimde belirirsin
Karaman, ah Karaman
Sıcak, parıltılı ovalar, güneş, gökler
Karaman
...
Karaman, ah Karaman
Yaz çiçeklerinden, renklerinden
Yüzümü çevirsem de
Hayal gözümde
Sen belirirsin ihtişamla
Karaman
Canımın parçası hâlâ sendedir
Karaman
Sen hâlâ mukaddessin gözümde
Karaman, ah Karaman
Savaş vaktim gelmişti bir zamanlar
Karaman
Erzurum’da taburlar vardı yer yer
En acımasızı Erzurum’dan geldi bölüklerin
Uhbar sarayının kubbesinden indiler
Beni senden, vatanımdan söküp kopardılar
Karaman
Sen, öz vatanım, dağlık yurdum
Karaman
Hayatta ve ölümde ruhumun ocağı
Karaman, ah Karaman
Bil ki Karaman
On kız kardeşimden hiçbiri
Hemşehrilerini benim kadar sevmedi
Karaman, ah Karaman
O âna kadar süt kadar latif
İpek kadar yumuşaktım
Şimdi göğsüm aslan ini gibi
Öldürülen insanların
Kan ve kemikleriyle kirlenmiş
Karaman, ah Karaman
Yeni doğmuş gençlik duygularım
Karaman
Örselenmiş çiçekler gibi soldu
Karaman, ah Karaman
Yerlerinde dikenler ve yabani otlar fışkırdı
Bir zamanlar sevdiklerim şimdi küçük düştü gözümde
...
Sabahın bereketli ışığından nefret ediyorum
Karaman
Sabahın çehresi beni çıldırtıyor
Karaman, ah Karaman
Sipahi bir zorbanın zırhını giyinmiş
Karaman
Fakat kölelik şu cesetten daha kötüdür
Karaman, ah Karaman
Kalbi binlerce şeytanla kararmış onun
Karaman, ah Karaman
Kaf’ın yanıp kavrulmuş ovaları gibi
O kalbe de hiç yağmur ve çiğ düşmeyecek
Karaman
Ancak zehir şebnemleri ve kan yağmurlarıdır yağacak
Karaman
Cehennemin zehir şebnemleri, kan yağmurları
Karaman, ah Karaman
Fakat en kötüsü yakında hayat bitecek
Karaman
Azrail her yanlışın intikamını alacak
Karaman, ah Karaman
Son zamanlarda düşüncelerim daha çok geziniyor
Çayırlarında; hayal kümeleri zihnimi ve
Kehanetli şarkı güftelerini gölgede bırakıyor
Karaman
Azrail çetin ve güçlü, Karaman
Işıldayan kılıcı çok yakında çarpacak
Karaman, ah Karaman
Bu gece Uhbar’ın salonlarında endişe var
Ezilmiş esirler için umut da var
Karaman, ah Karaman
Şu duvarlar boyunca yanan kızıl ışık da nedir
İçtima borusu ‘sus, dinle’ diye bağırıyor
Mızrakların ve şalların parıltısını görüyorum
Karaman
Kalabalıklar, kalabalıklar! Duvarlara tırmanıyorlar
Karaman
Bu gece Murad veya Uhbar düşüyor
Karaman, ah Karaman
Karaman’ı hiç görmeyen bir sanatçının gönül dilinden dökülen mısralar böyle. Karaman, kendisini yalnızca rüyalarında gören bu şaire gönül borcunu ödemiş midir? Bildiğimiz kadarıyla hayır. Ne var ki Mangan da birçok örnekten biri olarak borcu ödenecekler listesindeki yerini muhafaza ediyor.
Bugün, şairin vefatının 173 yıldönümü. Kanaatimizce bu borç, daha fazla geciktirilmeden eda edilmeli. Nasıl mı? Hiç olmazsa bir caddeye, sokağa veya içinde büstünün, hayat hikâyesinin ve bu nefis şiirinin yer aldığı bir parka adı verilerek… İşte o zaman “vefa” bir semtin adı olarak anılmayacak! Bir kez daha şehir için imtihan vakti! Bu sefer kaybetme Karaman!
(Kaynak: Turan Karataş vd, Türk Şiirinde Karaman, Öncü Basımevi, 2012.)