Karaman'ın Fırsatlarını Kim Kaçırıyor?

Siyaset bir ideal olarak insanların önceden belirledikleri bir kavram değildir. Bu nedenle çok kişi kendisini hiç olmadık bir anda siyasetin tam da göbeğinde buluverir.
Karamanın öz evladı Ömer Dinçer de siyaseten en üst makamlara gelerek hizmet birkimini kullanma fırsatı bulmuştur.
Başarısı zaman içerisinde belli olacaktır. Karaman bir dönem Ömer Dinçerle birlikte hükümette 2 bakanla temsil edilme mutluluğunu yaşadı.
Geçtiğimiz günlerde kendi adına yaptırılan okulun açılışına katılmak üzere Karamana gelen Dinçer beklenmedik bir ifade ile çok cesur bir özeleştiri yapmış.

Basında yer alan ifadesine göre Dinçer “2 bakana sahip Karaman fırsatları kaçırdı” ifadesi ile bir sitemi dile getirmiş. Aslında bu kendi adına da bir itiraftır.
Bakan Dinçer bu şehrin en temelinden yetişmiş sokaklarında büyümüş, üniversite tahsiline kadarki ömrünü bu memlekette yaşamış birisidir. Akttekke Parkı adı ile anılan parkın bu güne ulaşan ağaçlarının dallarında 80 öncesi siyasi tartışmalarının ateşli konuşmaları asılı durmaktadır.
Dinçer bir akademisyen olarak, bir fikir adamı olarak takdir edilecek birisidir. Bu yönleri ile her ortamda başarının en üstünde olan Dinçer bir anda kendisini siyasetin tam da göbeğinde buluverdi. Bir veya birkaç meslekte başarılı olmak tüm meslekte başarılı olmak demek değildir.
Ömer Dinçer de kendisine göre sitem, bize göre itiraf olan bu konuşmayı yaparken de siyasi olarak klasik bir siyasetçi olduğuna vurgu yapmış aslında.
Evet, Karaman 2 Bakana ve 2 Karaman adına Meclis listesinde kayıtlı 1 de başka illerden kayıtlı milletvekillerine sahipti. Ama maalesef kendilerinin de beyan ettiği gibi bu fırsat kaçtı.
O günler bir Karamanlı olarak, olmayan fabrikalarımızın, hanlarımızın apartmanlarımızın ve mal mülkümüzün korunması amacı ile değil, sadece bu şehre karşı sorumluluğumuzun bir gereği olarak bunu defalarca yazdık. İlgili kişilere sesimizi duyurmak için çaba sarf ettik söyledik ve haykırdık.
Bu fırsatın Karaman için tarihte ilk olduğunu ve belki bir daha da yakalanamayacağını vurguladık.
Ancak Karamana ayda yılda bir gelen Bakan Dinçer o yoğun temposu arasında bu sesleri duymadı. Zaten Koskoca Bir T.C. Bakanı idi. Özel kadroları ve danışmanları vardı. Karaman gibi bir taşrada bu yükseklikte bir makama fikri yetişecek kim olabilirdi ki?
Danışmanlık, bakanlık milletvekillik dönemlerinde kaç sefer şu memlekete gelip de “Arkadaşlar, biz Aktekke Parkına oturduğumuzda hükümet kurup hükümet devirirdik. Vatan kurtarırdık. Hatta Dünyaya yeni bir nizam oluşturacak fikirler üretirdik. Şimdi de var mıdır bu tür insanlar. Bunları bulun da bir konuşalım. Bu şehr-i Karamana neler yapılabilir, nasıl yapılabilir” demişler midir?
Kaç sefer yerel medyada bu konularda yapılan haberleri, yazılan makaleleri, eleştirileri, önerileri okumuşlar kaale almışlardır.
Bunu sadece Dinçer ile sınırlamayalım. Diğer önde gelen siyasiler için de bu böyledir. Lütfi Elvan için de, Nimet Baş için de, görevdeki Kamil Uğurlu için de...

Etraflarını saran ve hepsinin sözü bir, fikri bir ve pek çoğu da sadece gelecekte bir koltuk kapma havasında, ya da bir takım yönlendirmeler yapmak azminde olan bir çemberin dışına ne kadar çıkabilimişlerdir?
Kendilerine alkış tutan, yağın en incesinden ve en kayganından çeken, atınca mangalda kül bırakmayan, yanlışlarının üstüne en kallavisinden gül yaprağı kapatanlar ile bir kokteyl onlara yetip artıyor.
Hangi siyasi partiden, görüşten ve zümreden olursa olsun, bu şehirde aklı başında kanaat önderleri var. Yazarları var. Fikir adamları var. Kamuoyu liderleri var. Bu şehrin havasını soluyan, çilesini derdini çeken, tozunu yutan, toprağını alın teri ile ıslatanlar var. Kaç sefer bunların –eğri doğru, olumlu olumsuz, gerçek hayal vs. fikirleri alındı?  Kanaatlerine müracaat edildi.
Bu düzen değişmelidir diyenlere 80 öncesi hoş bakılmazdı. Ama şimdi insanlar bu düzenden şikayetçiler. Halkı yönetmek, hizmet etmek üzere görev alanlar bir ayrı kast oluşturup halktan da kopuyor milletten de, hatta geçmişinden de.
Yıllar sonra da fırsatları kaçırdık diyebiliyor.
Elbette kaçtı ve kaçırıldı. Nokta kadar dünyalarında virgül olma sevdasındakilerle mesai yapanlar elbete fırsatı kaçırır.
Olumsuz bir şey söyleyecek korkusu ile kaçılan insanların fikirlerini dinlemek zahmetine girmeyenler fırsatı kaçırır.
Müthiş bir aile terbiyesi vermek isteyen baba sofrada çocuklara konuşmayı yasaklamıştır. Bizim Ali bir gün canhıraş seslenir “Baba....” Baba bizim Ali’yi şiddetle susturur ikinci kelimeyi söyletmez. Yemek biter ve Aliyi yanına çağırır Baba: “Sofrada konuşulmaz demedik mi sana edepsiz. Ne söyleyeceksen şimdi söyle.” Ali derin derin iç geçirir “Geçti Baba... Artık faydası yok. Çatalındaki salatada bir sümüklüböcek vardı da onu ikaz edecektim”
Siyasetin o yüce makamlarındakilere söylenmesi gerekenleri söylemek isteyenler oluşan o demir halkanın içine asla giremiyorlar. Dün Ömer Dinçer’e, Nimet Baş’a ulaşamayanlar, bugün Lütfi Elvan’a, Kamil Uğurlu’ya ulaşamıyorlar ve gelecekte duyacakları “Fırsatlar kaçtı” sözüne şimdiden hazır bekliyorlar...
Siyasi tarih içinde CHP, DP, AP, ANAP hangi siyaseti yaptı ise bu gün Ak Parti de o siyaseti yapıyor.
HALKTAN KOPUK VE UZAK, HALKIN KARŞISINDA BİR YAKLAŞIMLA...