32 Yaşındaki Şennur Küçüksaygın, annesinin hem annelik hem babalık yapmasıyla büyümüş. Dik duruşunu ve güçlü kadın imajını annesinden öğrenmiş. Kuralları olan bir anneyle büyüyen Şennur Hanımın müziğe olan tutkusu daha çocukken televizyonlarının olmamasıyla başlamış… Annesi sabah uyanır uyanmaz açarmış evdeki radyoyu. TRT Radyoda çalan müzikleri dinlermiş saatlerce hayranlıkla. Hayallere dalarmış… İçinde her zaman müzikle uğraşma hevesini taşıyan Şennur Hanım, içinde bulunduğu toplum yapısı nedeniyle bir türlü cesaret edememiş… Başından bir evlilik geçiren Şennur Hanım, eşinden ayrıldıktan sonra ‘Kim ne derse desin. Ben sevdiğim işi yapacağım ve başarılı olacağım’ diyerek çıktığı yolda geldiği noktayı şu şekilde anlatıyor: “Ben bu şehrin markasıyım.”

“HER SABAH MÜZİK SESİYLE UYANIRDIK”
Müziğe olan ilgisinin çocukluğundan geldiğini anlatan Şennur Hanım, o günleri şöyle anlattı: 
“Ben Karamanlıyım. Müzik benim çocukluğundan gelen bir tutku. Bizim evimizde televizyon yoktu. Sadece küçük bir radyomuz vardı. O yüzden sadece radyo dinlerdik. Her şeyi oradan öğrenirdik. Zamanla bir televizyon aldık ama bu alışkanlığımız değişmedi. Radyoyu açar hep müzik dinlerdik… Annem her sabah uyandığında radyoyu açardı. TRT Müzik dinlerdik. Kulağımız orada uyanır, işlerimizi yapardık… Bazen hayaller kurardım. Hep müzikle ilgilenmek isterdim ama içinde bulunduğum toplum şartları ve annemin kuralları bunun önünde dururdu…”

“HEDEFİME ADIM ADIM GİTTİM”
Birçok işte çalışan Şennur Hanım, bir cesaretle ve büyük hayallerle, kimseyi dinlemeden hedefine adım adım gitmiş: 
“Ben meslek lisesi bilgisayar bölümü mezunuyum. Lisede çok çalışkan bir öğrenci değildim ama hep gösterilir hep tanınırdım. Son yıl staja gittiğim yerde beni çok sevdiler ve orada kaldım. Okulum bittikten sonra bir evlilik geçirdim ve ayrıldım. 5 sene birçok işte çalıştım. MEDAŞ’ta çalıştım. Tarıma bağlı bir birlikte çalıştım. 5 sene de sonunda. Artık dedim ki; Ben yeni bir iş yapmalıyım ama bu işin patronu ben olmalıyım. Karamanda olmayan nedir? Önce ona baktım. Olmayanı yapayım ama içinde hayalim olan müzikte olsun. O zamandan kafama koydum bu işi ama dediğim gibi insan hemen cesaret edemiyor. ‘Kadın başına yapamazsın’ diyenler çok oldu. Ama hiçbirini dinlemedim. Hedefime adım adım gittim. Önce organizasyon işine başladım. Çünkü Karaman’da bu işi yapan yoktu. İhtiyaç halinde başka şehirlerden getirtiliyordu. 2017 yılında organizasyon şirketi kurdum.”

“İŞİN EHLİ İNSANLARDAN EĞİTİM ALDIM”
Hayalindeki işi hakkıyla yapmak isteyen Şennur Hanım, eğitimlere giderek kendini geliştirmiş: 
“Organizasyon işine girince en büyük eksikliğin müzik olduğunu fark ettim. Ve Karaman’da hiç kadın DJ yoktu. Hedefime bunu koydum ve bu işi hakkıyla yapmak istedim. İzmir’e gittim. İşin ehlinden eğitim aldım. Sonra nikah şekerlerinden kazandığım parayla mixer aldım. Bir bileziğim vardı. Onu satarak da bilgisayar aldım. Set-up’ımı kurdum. 2 yıl yapabilecek miyim görmek için evden eşe dosta çalışayım dedim. O kadar komik rakamlara gittim ki… O dönem annem ve çevrem hiç onaylamadı. Annem ‘Kızım başka iş buluruz, bu iş olmaz’ diye ikna etmeye çalıştı. Ama ben kendimden emindim. ‘Bu işi yapacağım ve Karaman’ın markası olacağım’ dedim kendi kendime… Sonra kollarımı sıvayıp işe koyuldum. Karaman sanayisinde demirciye gittim. Tüm malzemelerimi ben yaptırdım. Şu şöyle olacak bu böyle olacak tarif verdim. Sonra malzemeciye gittim malzeme aldım. Kazandıkça yaptım. Yaptıkça kazandım. Kazandığımı yeniden işime yatırdım, malzeme aldım. İki sene kazandım ama kazanmadım. Ekipmana yatırdım. Kendimi işimi ispatladım… 2 sene sonunda artık yer açma zamanım geldi.”

“İLK İŞİM KARTVİZİTİM OLDU”
Organizasyon işinde kazandığı parayı DJ’lik ekipmanına yatıran Şennur Hanım, aldığı ilk işin kartviziti olduğunu ve arkasına başka işler aldığını anlattı: 
“Çok sevdiğim bir öğretmen arkadaşım vardı. Bir polis arkadaşımızla evlendi. Beni çok seven bir arkadaşım. Bu sürecimi de biliyordu. ‘Şennur kınamı sen yap’ dedi. Henüz ekipmanımı tamamlamamıştım ama o bana güvenip inandı. Bende kabul ettim. Çok hazırlık yaptım. Ve o gece her şey değişti. Ben bu işe orada kapıldım. O iş bana güç verdi. Daha bir emin yürüdüm. Nasıl bir şeye kapıldıysam o gecenin bitmesini istemedim. Gecenin bir vaktine kadar kesintisiz program yaptık. Sonrasında oradan görenler kendileri için aradı beni. Gittim. Orda görenler aradı…. Derken yaptığım ilk iş kartvizitim oldu. Hani derler ya ‘aynası iştir kişinin lafa bakılmaz’ diye. İşimi ortaya koyunca başka işler aldım. Sonrası çorap söküğü gibi gelmeye başladı.” 

DÜKKAN AÇMA SERÜVENİ
Şennur Hanım, dükkan açma serüvenini büyük bir heyecanla şöyle anlattı:
“İşler devam ederken dükkan açmaya karar verdim ama dükkan arayışı yordu beni. Her şey çok pahalıydı. O hayalimi biraz erteleyecek gibi oldum. Gerçekten dükkan açma işi bambaşkaymış. Derken bir gün kardeşimle fatura ödemeye çıkmıştık. Dönüşte hiç kullanmadığımız bir yolu gösterdi kardeşim ‘Buradan gidelim’ dedi. Nasip olacaksa işte. O yoldan gittik. Giderken kafamı bir kaldırdım. Kiralık dükkan yazıyor. Durumumuz el vermez ama gidip bir görüşelim dedik. En fazla sorup çıkarız. Aradık emlakçıyı. Tanıdık çıktı. İçeriye baktık. Tam bana uygun. Hatta umudumuz yok ama ben bakarken kafamda dükkanı yerleştirdim bile. Sonra dükkanın sahibiyle görüştüm. Durumumu anlattım. Ödeyebileceğim miktarı söyledim. Sağ olsunlar onlar da yardımcı oldu. Orta yolu bulduk. Anlaştık. Ondan sonra her şey o kadar hızlı ilerledi ki. Dükkanı tuttum ama ne koltuk var ne malzeme. Hiçbir şey yok. Konya'daki toptancımı aradım dükkan açıyorum ama ödeme sıkıntım var dedim. ‘Abla gel dükkanı götür, sonra ödersin’ dedi.  Yollarım hep açıldı. Gerçekten kalbini temiz tuttuğun sürece yollar öyle bir açılıyor ki. O günden sonra tam anlamıyla kendi işimin patronu oldum.”

“KARAMAN’DA BİR İLK YAPTIM: KADINLAR MATİNESİ”
Dükkan açma sürecinden sonra bir çok ilde yapıldığını bildiği bir iş için kolları sıvamış: ‘Kadınlar Matinesi’:
“Dükkanı açtıktan sonra Karaman’da hiç yapılmamış bir şey yapmak istedim. Kadınlar matinesi. Önce araştırdım. Sonra girişimci başka arkadaşlarla iletişime geçtim. Bir kısmı ‘Olmaz, Karaman’da yapamazsın. İnsanları toplayamazsın’ dediler. Ben dedim yaparım. İlk matinemi çok komik bir rakama yaptım. 20 lira. Benim için bir deneme gibiydi. Günü gelene kadar telaşlıydım. Matine günü geldiğinde 200-250 kişilik bir salonda 500 kişi vardı… O gün için firmalarla görüştüm. Girişimcilerle. Kuaför, çantacı, kozmetikçi… Kadına dair ne varsa.. Hepsiyle konuştum destek istedim. Matineye kadınlara hediye verin. Sizin de reklamınız olur, müşteri kazanırsınız.. Kapı kapı gezdim… İlk matinemde toplamda 37 firmadan destek aldım. Neredeyse gelen her kadın hediye aldı. Gerçekten Karamanın buna ihtiyacı varmış. İlk matineden sonra kadınlar hemen ikicisini sordu ve firmalar artık kendileri gelmeye başladı… 2018 yılında Karaman’a kadınlar matinesi bu şekilde ben getirdim. Öncü olarak ben başlattım.. Sonrasında muadilleri de yapılmış… Matine sonrası sosyal medyadan çok fazla takipçi kazandım. Gelen işlere yetişemedim. Bir dönem günde 3- 4 organizasyon ekibi çıkardığım oluyordu. Açılışlar, kına, düğün, eğlence… Ekiplerimin kıyafetlerinden koreografisine kadar ben hazırlıyordum her şeyi.”

BAŞÖRTÜLÜ DJ Mİ OLUR?
Şehirde duyup, tanındıktan sonra ağır eleştirilere maruz kalan Şennur Hanım, zaman içerisinde çizgisini bozmadığı için eleştirenlerin gelip özür dilediğini söyledi:
“Şehirde artık tanınan bilinen biri oldum. Takipçim arttı. Bir yandan da ağır eleştirilere maruz kaldım. Bana kapalı olduğum için  ‘Başındakinden de mi utanmıyorsun?’, ‘Başörtülü DJ mi olur’ dediler. O kadar çok eleştiri aldım ki kötü anlamda. Ama en başından bunlara hazırlamıştım kendimi. Ben bu işe gerçekten istediğim için başladım. Başörtümün bununla bir alakası yok. İşimin görünüşle bir alakası yok. Bana ‘Başındakinden de mi utanmıyorsun?’ diyenlere ‘Başımda taşıyorum, başımın üzerinde taşıyorum neden utanayım?’ diyorum… İşimi aşkla yapıyorum. O yüzden ne eleştiriler inancımı kırıyor ne de saatlerce ayakta kalmak seni yoruyor. Şu an hala olumsuz yorum alıyorum. Ama duymuyorum. Bu sonuçta eğlence. Biz düğünlere gidiyoruz da başı açık olan oynuyor da kapalı olan oynamıyor mu? Bu da aynı… İlk zamanlar ağır eleştiri yapıp, çizgimi bozmayıp beni tanıdıkça gelip özür dileyen, helallik isteyen de çok oldu. Biz toplum olarak biraz önyargılıyız. Bu işi yapanlar kısa giyinmek zorunda mı? Başını açmak zorunda mı? Bunları yapsam sorun olmayacaktı. Yapanlara saygım sonsuz.. Benim de istediğim biraz saygı.. İşe saygı, inanca saygı..”

“BENİM ÜZÜNTÜM BİR OYNAK ŞARKIYA BAKAR”
Matinelerde bastonlu yaşlılarla ve gençlerin yan yana eğlendiğini söyleyen Şennur Hanım, şu ifadeleri kullandı:
“Matineler. O kadar güzel o kadar yoğun geçiyor ki. Gerçekten sevgi seli oluyor. Ve ben bu matineleri yaparken artık farklı farklı dokunuşlarla gidiyorum. Farklı farklı konseptlerle yapıyorum. Doksanlar partisi yaptık. 400 kişi falan geldi. Ortalık gerçekten yıkıldı. Konseptte doksanlara özel şekerlemeler, leblebi tozu falan stantlara koyduk. Çok da güzel ilgi gördü. Matinelere sanatçı çağırdım. Havva Öğüt sahnesi yaptık. Bin 200 kişi geldi. Ön sahnesini ben yaptım. O kadar güzeldi ki. Karaman’da çok fazla sosyal aktivite olmadığı için. İnsanlar da özlüyor, istiyorlar. Sonrasında Rumeli Orhan Kemal Kardeşler’i getirdim. Ben bu şehrin markasıyım. Bunu derken asla şaka yapmıyorum. O kadar insanı toplamak iç kolay iş değil. O kadar kalabalığı toplamak insanlara verdiğim güvenle alakalı… Matinelere genç kızlarımız da geliyor, platinli yaşlı teyzeler de. Bastonlu teyzeler gençlerle oyuna kalkıyor. Çünkü orada kadın kadınayız… Hayat zaten zor. Şimdi o zorluğun içerisinde de bir güzelliği hak ediyoruz. Eğlenmek insana her şeyi unutturuyor. Anlık da olsa her şeyi unutuyorsun… Benim üzüntüm bir oynak şarkıya bakar. Bütün üzüntümüz bir oynak şarkıya baksın.”

KUTU
Şennur Hanım kadın matinelerine erkeklerden de talep aldığını söyledi: 
“Kadın matinelerine gelen kadınlar evde eşlerine anlatıyor matinemizi. Eşleri de özeniyor. Matineye gelmek isteyen erkekler oluyor. Çok talep aldım. Takipçilerim sürekli böyle şeyler yazıyor. Erkekler her yerde her şartta eğlenebilir. Ama kadınlar öyle mi? Kadınlar her zaman eğlenceye vakit bulamaz. Ayrıca gerekli ortam lazım. Ortam kadın için çok önemli. Bizde herkes kadın. Öyle olduğu için, içeri asla erkek giremiyor. Herkes o kadar rahat oynuyor ki. Kapalı olan kadınlar rahat etmek için açılabiliyor. Rahat oldukları içinde eğleniyorlar. Öyle oynamış olmak için oynamıyorlar. Yaşayarak hissederek oynuyorlar. “