KENDİMİZE YÖNELİK ALGIMIZ

Değerli okuyucularım,

Bu hafta sizlere bizim hayata bakış açımızı , kendimize yönelik algımızı ve kendi yapıp ettiklerimizi değerlendirdiğimiz bir kavramdan bahsedeceğim: Bu kavram bireyler olarak bizlerin kendimizi acımasızca eleştirdiğimiz, bazen de çok anlamlı bir şekilde yeterli gördüğümüz bir kavram olan “kendilik değeridir”. Bu kavram birey olarak bizlerin kendi davranışlarımızı onaylama veyahut bireyin olumlu veyahut olumsuz davranışlarına atfettiği inançtır.

Kendilik değerinin küçük yaşlardan itibaren çocuklara doğru kazandırılması gereken bir olgu olduğunu düşünüyorum . Çünkü bu kavram bireyin başarısını , ileriki yaşamında risk alabilme duygusunu belirler ve en önemlisi de kendisinin önemli olduğu , yaşamda değerli olduğu, "Ben de güzel işler ortaya koyabiliyorum." düşüncesini kazanması açısından çok değerlidir. Bir nevi bu kavram öz yeterlik , öz farkındalık ve özgüven kavramıyla ilişkilidir. Bireylerin kendilik değeri ne kadar pozitif anlamda gelişirse o kadar kendine yönelik inancını ve ilerisi için çabalama gücünü kendisinde  bulacaktır. Kendilik değeri özellikle çocukluk ve ergenlik sürecinde ele alınması gereken bir kavramdır. Ergenlik sürecinde bireyin artık kendi başına hareket etme , kişiliğini oturtma açısından çok önemli bir gelişim dönemidir. Bu dönemde birey, ne kadar ailesinden, çevresinden takdir görür ve elini attığı işler desteklenirse bireyin kendine özgüveni artacaktır. Bu özgüven sayesinde de yaşamına bu inançla devam edecektir. Her defasında söylüyoruz değerli okurlarım: Aile , çevre kavramları kişinin yaşamına her anlamda yer alan öyle mühim iki kolektif yapı ki ! Şimdi sizinle kendilik değerini daha net anlamanız için hem hepimizin yapılışını bildiği hem de hepimizin şahit olduğu ama "Hiç böyle düşünmemiştim!" diyeceğiniz bir örnek paylaşmak istiyorum:

Hamur metaforumu… Bildiğimiz gibi hamurun ana maddesi vardır: Un… Una bildiğiniz gibi tuz, su ve maya eklenip yoğrulur. Burası kişinin özünü, yani içini oluşturan kısımdır. Buraya "kendilik değerimiz" diyebiliriz. Şimdi hamura maya eklemeden yoğrulduğunu düşünelim. Hiç böyle kabarmış güzel bir ekmek elde edebilir miyiz? Tabiiki hayır! Bu maya işte bizim özümüzü etkileyen ilk kolektif yapıyı, yani aileyi temsil eder. Birey olarak karşılaştığımız bu ilk kolektif yapı bizim kendilik değerimizi pozitif anlamda etkileyip, negatif kendilik değerinden bizi uzaklaştıran ; bizlere sevgiyi , güven duygusunu ve en önemlisi de özgüveni veren yapıdır. Yani hamurun en büyük şekilde kabarması için eklenmesi gereken madde... İşte aynı çocuklar da hamur gibidir. Maya ( aile) desteği olmadan yeterince kabarıp kendi potansiyelini en üst seviyeye çıkaramaz. Daha sonra hamurun ekmek olması için fırına vermemiz gerekir. Bu fırın ise bizim çevremizdir. Yeterince kabaran hamurun yenecek kıvama gelebilmesi için kızarması ( öğrenmesi , bilgi ve tecrübe…) gerekir. Eğer bireyler bu ikinci kolektif yapı ile karşılaşmazsa deneyim , sosyal öğrenme vb. açılardan yoksun kalır. Bireyin kendilik değerini destekleyen ikinci önemli yapıdır. Bireyin ailesi bireyi ne kadar desteklese de birey onu dış dünyada, yani çevrede tecrübe etmeli ki kendilik değeri, kendine yönelik tutumu gelişsin; kendini ne çok olumlu ne de çok olumsuz eleştirsin. Kendini olduğu gibi doğru ve net değerlendirebilmesi için bu iki kolektif yapının eşgüdümlü şekilde bireyi etkilemesi gerekir. Bu iki dış etkenin bireyi doğru etkilemesi halinde ve bireyde bunlarla ilgili güzel bir tecrübe yani başarı elde ederse kendilik değeri daha da yükselecek birey daha güzel işler ortaya koyacaktır.

Kısacası değerli okurlarım,

Bir kişinin kendilik değerini önce kendi iç benliği daha sonra aile ve çevre etkiler. Birey iki önemli dış etkenden gerekenleri alamazsa kendine yönelik tutumları negatif ve acımasızca olur.  Bir bireyi en acımazsızca da kendisi eleştirebilir. Aynı zamanda da en doğru en sahici eleştiriyi de kendisi yapar .CS Lewis der ki: “ Biz olduğuna inandığımız şeyiz.”  Evet aile etkili, çevre etkili ancak biz kendilik değerimizin farkında olmazsak kimse bizim değerimizi bilemez. Bu yüzden ne kendimize ne de başkalarına acımazsızca eleştiri yapmayalım.  Kendimize ve çevremize pozitif bakış açısı aşılayalım. Unutmayalım en değerli ve en öncelikli biziz…