MUAZZAM BAHÇEDE YAPMA ÇİÇEKLER...

 MUAZZAM BAHÇEDE YAPMA ÇİÇEKLER...

Hoyratça akıp giderken zaman, sanki her zamankinden daha hızlı dönüyor dünya.
Biz henüz iki ülke arasındaki mesafeyi sıfırlayan bilgisayarın icadının şaşkınlığını üzerimizden atamamışken, birileri bir yerler de genetik şifremizin çözüm yollarını aramakla meşgul.
Anlamlandıramadığımız, adını koyamadığımız ama gönül rahatlığıyla kabullendiğimiz onca şeye rağmen hala şikâyetçisi olabiliyoruz bazı şeylerin…
Dizlerine yattığımızda saçlarımızı okşayan koca bir ömrü tekbir yastıkta geçirebilme umuduyla yaşayan insanların gün gün azalmasına rağmen, O televizyonlarda gördüğümüz saç uzatma garantisi veren bitkisel ilaçlar acaba saçımızı uzattığı gibi saçlarımızı okşayan bir çift elde verebilecekler mi yanında…

Boyumuzu uzatma garantisi veren alet, uzunluğunca sevgi yükleyebilir mi acaba tüm hücrelerimize?
Göğüs büyüten krem var ama gönül temizleyemedikten sonra ne fayda…
Giderek yapaylaşan ve sanallaşan bir dünya da gitgide uzaklaşıyoruz kendimizden, kendimize emanet bırakılan en önemli şeyden…
Daha dün soframızdaki hormonlu yiyeceklere kızarken burun kıvırırken şimdilerde gerçek yüzler arar olduk çevremizde…
Birçoğumuz boya üzerine boya vurmaktan daha çözememişken saçının gerçek rengini, birçoğumuz lenslerini çıkarmadan uykuya dalıyor çoğu gece…
Oysa sloganlar hep aynı, saç uzatmaya 1 ayda çözüm, boyum kısa diyorsanız bize gelin, fazla kilolara erken çözüm, tüylenmede son nokta…

Eee bakımda bir yere kadar, gerisi yapaylaşma…
Ya görünmeyen yerlerimiz ne olacak peki?
Keşke tüylenmeye kökten çözüm sunan lazer yöntemiyle aldırabilseydik içimizdeki bütün nefreti…
Ve saç ekercesine sevgi ekebilseydik gönlümüze,
Gözümüzün renginden ziyade, değiştirebilseydik baktığımız her yeri…
Çok merak ediyorum anne özlemini dindirebilecek bir krem, gönüldeki aşkı söndürebilecek bir ilaç, kalpteki yarayı kapatabilecek bir merhem ne zaman çıkacak acaba?
Hangi mendil dindirecek bir öksüzün annesinin mezar taşına düşen gözyaşlarını?
Keşke boyumuzla kilomuzla uğraştığımız kadar uğraşabilseydik insanlığımızla…
Farkında mısınız?
Her geçen gün biraz daha kalabalıklaşan dünyada gitgide yalnız atıyor kalbimiz, bir yanda ekmek kaygısı diğer yanda daha çok kazanma arzusu hunharca yağmalıyoruz hayatlarımızı…
Yapay ortamlarda gerçeklik arayışı içerisindeyiz.
Gsm operatörlerinin bedava verdiği mesaj hakları ve tonlarca dakika kısaltırken mesafeleri, internetteki sanal dünya yok etti içimize çekip sustuğumuz özlemleri…
Ayaklarımızın varlığına şükredere şükrede yürüyemeyecek kadar kısaldı mesafeler, kuş bakışı uzaklığında kaldı sevgiler, her gördüğünü sahip olmak isterken gözler gördüğünden uzaklaşır oldu sözler…
O büyük bahçemizde muazzam çiçekler hazırladık... Kokusu, rengi ve tadı olmayan.
En sonunda canlı çiçeklerin kokusuna hasret kaldık…
Hücrelerimizi tüketmeden görüşmek dileğiyle...