NERDE KALMIŞTIK?

İnsan bazen yoruluyor be azizim. Attığı taşlar yerini bulmuyor belki de. Belki de okşanmaya, pohpohlanmaya ihtiyaç duyuyordur kim bilir! Öyle ya bir fincan kahveyle sosyal medyada boy gösterip takipçi rekorları kıran sözüm ona fenomen denilenlerin gölgesinde… Hemşehrim! Gozünde gormeyorurur amma; nede gözel yazılar yazıyon! Filan denmeye mi ihtiyaç duyuyor bazen bilmem. Bir görmeyen olarak bir sıcacık selam o kadar kıymetli ki benim için… İnsanlar nedense sadece göz teması kurduklarına selam veriyorlar.

Ne demek istediğimi bir kaç örnekle ifade edeyim. Görme engelliysen; diyelim ki bir yerde çalışıyorsan bulunduğun ortamda gören biri varsa; dışarıdan gelen kişi sadece o bulunduğun ortamdaki görenle muhatap olur sana selam dahi vermez. Senin yerinde bir merkep bağlı olsa; “Ay ne kadarda sevimli!” der belki ve o merkebi şöyle bir sever! Ama görmeyen nedense bir saksı muamelesi görür. Bir lokantaya otursan; yanında gören biri varsa garson direk onunla muhatap olur! Sana ne istediğin sorulmaz bile! Öyle ya Sen o masadaki tuzluk yâda peçeteliksindir.

Geçen hafta benim oğlan: baba! Arkadaşlarım millet bahçesine gideceklermiş! Beni de götürür müsün? Dedi. Hiç ciğer parem ister de ben olmaz der miyim? Gittik millet bahçesine dedim; “Oğlum! Sen beni çay içilen yere oturt! Sen oynarken bende bir şeyler içeyim!” Çocuk beni oturttu ve oynamaya gitti. Ben orada tam bir saat bekledim belki ama kimse gelip ne alırdınız! Diye sormadı. Nasrettin hocanın kürkü misali; telefonu çıkarıp oynamaya başladım belki dikkat çeker diye ama sözüm ona kürkte fayda etmedi. Sonunda; güya telefonla konuşmaya başladım. Sesimi de yükselttim ve kimse burada bana “ne alırdınız?” filan diye sormadı! dedim. Meğer garson hanım önümdeymiş. Bunca çaba ve gailenin ardından “ne alırdınız?” Dedirtmeye muvaffak olabildim.  Bizim hanım; 20 yaşına kadar görürmüş. Sonra; azar azar görme yetisini tamamen yitirmiş.  Gözü ilk bakışta sağlam görünür. Ben hanımla bir yere gideceğimizde onu sıkı sıkı tenbihlerim: hanım! Aman ha! Görür gibi davranma! İnsanlar seni görür sanıyorlar ve otobüste filan yardımcı olmuyorlar ve ayrıca garsonlar filanda siparişi senden alıyorlar! Benimle muhatap olmuyorlar! Diyorum. Bilmiyorum azizim! Bu kadar örnek yetti mi meramımı anlatmaya. Hayatımın vaz geçilmezlerinden biriside belediye otobüsleri ve onun mümtaz şoförleri. Otobüsü kaldırıma sıfır yanaştırıp rahatça binip inmemi sağlayanlarda var, direksiyondan kalkıp otobüse binmeme yardımcı olanlarda. Hele hele benim bir yer bulupta oturmamı bekleyen ve benim koltuğa oturduğumu görünceye kadar otobüsü hareket ettirmeyen şoför abilerim var ya! İşte onları yüreğime sokasım geliyor. Buna rağmen; azarlayan, bağırıp çağıran, rencide eden otobüs şoförlerinin şerlerinden de korkmuyor değilim. Belediye otobüslerinin sağ en ön koltukları engelli yolcuya ayrılmıştır. Bizim için çok kıymetli bir kolaylıktır o koltuk. Mamafih; hiç bir engeli olmadığı halde, ben kör bastonuyla oturacak yer ararken kurula kurula o koltukta oturanların vicdanlarına bir dokunmak isterdim. Azizim! Yaşım ilerliyor ve git gide toplumun bu aymazlıklarını yüreğim kaldırmıyor. Bu günlerde yüreğime mülk suresinin son ayeti dokunu dokunuveriyor. Hani rabbim buyuruyor ya mealen: yer yüzünden suyunuzu çekiverirsem ne yaparsınız? Yavaş yavaş bir susuzluk imtihanı ile de karşı karşıya kalacağız gibi? İnsan açlığa bir müddet dayanır belki ama susuzluk öylemi? Rabbim yetim yetemanın, garip gurebanın hatrına bizi susuzlukla, açlıkla, hastalıkla terbiye eylemesin! Amin.

Asgari ücret zamlanmadı amma eldivenden merdivene her şey zamlandı. Malum okullar açılıyor amma bütçelerde de onulmaz gedikler açılmaya devam ediyor. Okul servis ücretleri bile nerdeyse iki katı. Geçenlerde hanımla konuşurken dedik ki: beş altı sene öncesi koli koli aldıklarımızın şimdi gramını alamaz olduk. Yahu azizim! Ne oldu bize? Söylenecek çok şey varda; ben rahmetli kıvırcık Ali ağabeyimin şu türküsüyle son vereyim sözüme: dertlerimi yaza yaza! El tükendi! Ben tükendim. Yıllar yılı vurdum saza! Tel tükendi! Ben tükendim. Hafızım arıldım gayrı! Yaşlandım! Yoruldum gayrı! Dünyaya darıldım gayrı! Yol tükendi! Ben tükendim.