Ramazan Sonuna Doğru…



Bir Ramazanı daha geride bırakıyoruz.
Hem de bu Ramazan Toroslardaki Çoban Ramazan değil. İçinde Kadir Gecesini de barındıran Kutlu bir Ay.
Yazın uzun ve sıcak günlerine rastlamasından dolayı müminler epeyce zorlandılar. Ancak Allahın Rızasını kazanmak için, bizlere verilen cana teşekkür, nimetlere şükür için bu şartlara dayanmak, manevi anlamda çok büyük de keyif alınmasına vesile oluyor.
Bu Ramazanı geride bırakırken önemli de günler yaşadık. Bir süredir fısıltı halinde dolaşan Vali tayini gerçekleşti. Hiç kimse de akıl erdiremedi ve hatta inanamadı. Üstelik Merkez Valiliğine alınan Süleyman Kahramanın bir süre daha Karamanda kalması ve giderken de daha üst seviyede bir ile gitmesi gerektiği kanaatini taşıyanlar çoğunlukta. Tayin gerekçesi olarak net bir sebep ileri süren yok. Ancak Val i Beyin kendi talebi, yakın maiyeti ile ilgili bazı sorunlar, yatırım hedeflerinin gerisinde kalınması, yaklaşan seçim dönemlerinde siyasete yeteri kadar hizmet veremeyecek olması gibi uyduruk sebepleri sıralayanlar oldu. Gerçek şimdilik kör kuyularda. Yakında güneş eğimini alınca biraz da gözlerimiz irtifaya alışınca aydınlanır.
 Sözün Özü bu Ramazanda Karaman bir Valisini daha uğurladı. Bayramda yenisini karşılayacak.
Bayram sonrası gelsin çiçekler, çelenkler, saçılsın yerden tavanlara gülücükler, sıkışık bir biçimde birbirini izlesin randevular, temenniler dilekler. Eh hayat devam edecek…
Bu Ramazanda da canavar gene can almaya devam etti. Gece gündüz kimi canlar telef oldu, kimisi sakat kaldı, geride gözü yaşlı insanlar kaldı. Yine hızlı yaşadık, yine acele edip ecele gittik, yine dikkat yerine sürati, saygı yerine hak benim anlayışını tercih ettik.
Yine polisimizin telsizleri, ambulanslarımızın sirenleri susmadı. Yine paşa paşa kavgamızı ettik, içkimizi içtik icrai rezaletimizi gösterdik, “dünya benim herkes bana tabidir dilediğimi yaparım” felsefesini dünyaya ilan ettik. Otomobil ve motosikletlerimizin egzoslarını söküp şehri gürültüye boğduk. Polisleri peşimizden koşturup keyif aldık. Rahatsız ettiğimiz on binlerce insanın vebalini bir güzel aldık. Ahrette ödemek kaydı ile.
Yine fakir fukara çocuğu aradık. Onlar arasında bile ayrımcılık bölücülük yapıp yüzü güzel, fotojenik olanlara hediye verirken boy boy fotoğraflar çekinip manşetlerde yayınlasınlar diye basına dağıttık. Hele bunlardan bazıları neon sanatçılarının uyduruk magazin haberlerini andırırcasına ucubelerle dolu idi.
Hiçbir şeyden habersiz gülümseyen yavruların; burukan, içi sızlayan, boğazı düğümlenen ebeveynlerinin duyguları kaç para eder değimli. Falanca kişi ya da kurum bak neler yapmış denmesi ne kadar önemli.   
Yine eşimize dostumuza bir kap çorba bir kap yemekle iftar daveti verip tüm dünyaya boy boy ilan ettik.
Herhalde Cenab-ı Hakk’ın meleklerinin işi vardı da ahret için kayıtlara geçsin diye mi öle yapılıyor ki? Ne olur ne olmaz değimli; o kadar masraf bari boşa gitmesin işi delillendirelim.
Devletin bakmakla yükümlü olduğu insanları reklamlarımıza alet ettik.  Çağ atladığımızı iddia ettiğimiz sağlıkta bile: yaşlı, hasta, acı ve ızdırap içinde kıvranan insanlara duyarsız kaldık.
Devletten yardım isteyen, destek bekleyenlerin suratına telefonları kapattık, azarladık, hatta daha ilerdi gidip haddini bilmeden yardım talebine devam edip de yöneticileri eleştirdi mi ya yine o devletin gücü ile onlara hadlerini bildirmek üzere, iftar saatlerinde emniyetlerde misafir bile ettik.
Yine senede bir sefer deyip, pidesinden gıdasına maliyetim üçüne beşine sattık. Sonra da “yahu nerde benim betim bereketim” diye hayıflandık.
Allahın rızası mı? Onu bilen bilir.
Yine bu Ramazanda da tamamen vicdani kanaatimizle oruç tutmadık ya da mazeretimiz nedeni ile. Oh ne rahattık be. Bu rahatlığımızı yoldan geçenlerin suratına sigara üfürerek, dondurmayı onların suratına baka baka yalayıp, içeceklerimizin boşlarını onların ayakları dibine fırlatarak gösterdik. Oh… Geçmişte farklı dinlerden bir arada yaşayan insanlar içinden Yahudiler, Hıristiyanlar Ramazan ayında Müslümanlar azınlıkta bile olsalar saygı için alenen yiyip içmezlermiş. Demek ki ne salakmışlar. Rahat yaşasalarmış ya. Rahat yaşamak onların da hakkı değimliydi ki. Yoksa rahat yaşamak daha ahlaklı yaşamak mıdır?
Yine bu Ramazanda da Haram Ay olmasına rağmen evlatlarımız hunhar saldırı ve tuzaklarda can verdi. Yine kandırılmış zavallılar, birkaç hainin çıkarları için perişan bir hayatın içinden aynı toprakları savunan kahramanlara tuzak kurdu, cana kıydı, onlara şehitlik mertebesine kavuştular ama o pisi pisine bir leş oldu.   
Yine bu Ramazanda da akşam saatlerinde telaşlı trafik tıkanıkları ve küçük kavgalar geride kaldı.
Nerdeyse günde birkaç kez kesilen, elektrikler cihazlarımızı pert etti. Bizi de sinir hastası.
Allahın rızası mı? Onu bilen bilir.
Yine bu Ramazanda da camilerimiz doldu taştı. Dualar arşa yükseldi.
Fırınlardan pideler, tahanlılar, kandil simitleri, tatlı tuzlu börek çörek kokuları dört bir yana dağıldı. Eve bir, konu komşuya beş tane ikram ve iftarlık alındı. Sofralara her zaman birkaç tabak fazla konuldu ve bin bir şey bahane edilerek o sofraya yoldaş arandı.
İnsanlar daha bir güler yüzlü daha hoşsohbet, fedakâr, iyi niyetli ve âlicenaptı. Komşular daha bir dayanışma içinde akrabalar daha bir kaynaşma içinde idi.
Sağ eller verdi, sol eller görmedi. Her akşam binlerce insan doyuruldu, sesi de çıkmadı kokusu da.
İhtiyaç sahibi eziklik hissetmesin diye verilecekler için farklı yöntemler arandı.
Kadir Gecesi camiler daha bir kalabalıktı. Doldu taştı. Evlerde ibadetler dualara etkinlikler sabahlara kadar sürdü. Manevi hava tüm şehre hâkimdi.
Bizlere affedilmemiz için bu fırsatı tanıyan, bu günlere eriştiren yüce Yaradana şükürler olsun.
Bir Ramazan geride kalıyor. Birkaç gün sonra görevi yerine getirmenin ödülü bayramı kutlayacağız.
Kötülükten kaçanlar için her zaman sığınılacak bir kurtuluş bulunur. Ramazan da o kurtuluşların en mükemmeli idi. Kaçıp sığınamayanlar için de hidayet nasip olur inşallah.