SAHİ DÜNYA İKİ KİŞİLİKTİ DEĞİL Mİ?

SAHİ DÜNYA İKİ KİŞİLİKTİ DEĞİL Mİ?  

Bu haftaki konumuz;

Genç, yaşlı, siyah, beyaz, demeden ayrım yapmaksızın herkesi sarabilen büyük kasırga…
AŞK…
Bakmayın 3 harften oluştuğuna bazen beş harflik hayatı bile gözden çıkarttırabiliyor insana… 
Sormadan, danışmadan aniden hayatınıza giren bu meçhul insan bir bakmışsınız bütün cümlelerinizin öznesi oluvermiş. 
Ben diye bir şey kalmamıştır hafızanızda , ‘’biz’’li cümleler çoktan sarmıştır hayatınızı… 
Kim bilir? 
Kalem tutmaya alışkın olmayan eliniz çoktan başlamıştır şiir yazmaya, 
Ya o ağır dediğiniz kafanızın kaldıramadığı müziklere ne demeli, zevk veriyor mu, dönüp dönüp aynı şarkıyı dinlemek… 
Ayakları yerden kesilince anlıyor insan, bazen uçup gitmek istediğini… 
Ya sizi bunaltan kalabalık ve o kalabalıkta yaşadığınız yalnızlık, nasılda yok oldu birden sahi dünya iki kişilikti artık size değil mi? 
Sakın sigarayı dert ortağı yapmayın kendinize, o aşktan anlamaz yaşayacağınız ömrü de kısaltır aksine. 
Aşk dolu iki çift göz, nasılda derinden sarıyor hayatı, en zalim insanın gönlünde bile fırtınalar koparabiliyor… 
Düne kadar kurduğunuz bütün hayaller bile bir bakışla yıkılabiliyor, o bir bakışın sizi hayata bağlayabilmesi gibi… 
Bir insanı ‘’yanındayken özlemek’’ cümlesi şiirlere anlam katsın diye kullanılırdı sanırdım, meğer insan doyamıyormuş bazen omzunu dayadığına, canım derken canına katmak geliyormuş insanın içinden. 
Evet, en başta dediğim gibi sadece 3 harf, onca olaya sebep. 
Bazen iki kişilik bir savaş, 
Bazen iki kişilik bir düğün, 
Bazen de iki kişilik bir bayram 
Aşkı halden hale sokar insanı.
 
İnsan aynı anda hem şair, hem ressam, hem de şarkıcı olabilir mi?
Tabi ki de olur  
Kalbe girince aşk…
Aşkın bütün hallerine bürünüverir insan birden.
Kör hali, 
Sağır hali, Dilsiz hali,
Bunlar meçhul şahsın hayatınıza girdiğinde yaşadıklarınız, ya giderken… 
Sormadan aldırmadan girdiği hayatınızdan çıkarken nasıl olacak, ağırlamalara alışkın yüreğiniz nasıl uğurlayacak bu sevgiliyi… 
Yerden kesilen ayaklarınız olduğu yere çakılıp kalacak beklide, 
Yemeden içmeden kesilmeseniz de eliniz ayağınız tutmayacak bir kere, 
Hasret çoktan uykuya haram eder olmuştur bile… 
Varlığında yaşadığınız kaybetme korkusu şimdi yanı başınızdadır, ondan bile yakındır beklide size… 
Anlamını yitirmiştir hayat, onca kalabalıkta kalakalmışsınızdır. 
Bütün bunlara rağmen her şeyi doyasıya yaşamalı insan, 
Aşkı da, sevgiyi de, özlemi de… 
Ne yarını düşünmekle, ne de bugüne üzülmekle geçmiyor hayat. 
Ne yaşıyorsa insan, son hadde kadar yaşamalı, 
Çok sevdiğim bir söz var; çatlak bir bardaktaki suya benzer hayat, içsen de tükenir içmesen de. Bu yüzden hayattan zevk almaya bak, çünkü yaşasan da bitecek yaşamasan da. 
Siz istemediğiniz sürece ne aşk bitebilir ne de sevgi tükenir, 
Cebinde beş kuruş olmasa bile gidecekse insan en sevdiği yere gidebilmeli, sevecekse en sevdiğini sevebilmeli… 
Aşk; bir kibrit ateşinden yayılan nevruz alevi, ölçüsü yok, sınırı yok, zamansız, mekânsız bir serüven… 
Biterken de ağlatabiliyor insanı, yaşarken de… 
Ve geride kalan; nefessizde yaşayabiliyormuş insan… 
Aşk bu nerde ne yaptıracağı bilinmez? 
Ya birde karşılıksızsa, hasret sana uykuyu haram etmişken, o mışıl mışıl uyuyabiliyorsa işte o zaman 
Gönle hapsolur aşk… 
Unutmaktır reçetesi, ne bir doktoru nede bir ilacı vardır. 
Buna rağmen bazen, sureti yeter gönülden sevene… 
Her aşkta karşımıza çıkan aynı yüz değimlidir oysa belki rengi beyazdır gözleri siyah ya da saçları sarı… 
Bütün bu farklılıkların ardında gül cemaline hasret yaşadığımız sadece tek bir şey vardır aslında… 
Kuru bir aşk değildir bizi hayat bağlayan, onun gönlünün bize yansımasıdır aşkı doyasıya yaşamamızı sağlayan… 
Ey aşk, 
Tedavisi olmayan derin sızı, 
Ne vakit girdin gönlümüze, 
Ne vakit aşındırdın kapımızı, 
Oysa 
Katıksız bir yaşamdan çıkarılan, 
Tarifsiz bir duyguydu yaşadıklarım… 
O vakit aldı başımdan aklımı. 
Aklımla gönlüm arasında zorlandıklarım,
Aşkı gönlünüzden eksik etmemeniz dileğiyle…