Sanatını Konuşturan Genç Kadın:  Derya Karataş Foto Galeri: Sanatını Konuşturan Genç Kadın: Derya Karataş

Aslen Karamanlı olan Derya Karataş tüm eğitim hayatını memleketinde tamamlamış. İlkokuldan renkli kalemler ve resme olan ilgisi, ilerleyen zamanla tutkuya dönüşmüş. Ortaokul yıllarında resim öğretmeninin yeteneğini farketmesiyle kendisine hedef koyan Derya Hanım, ailesinden bu alanda hiç destek görmemiş. ’Resim ve sanatı maalesef sadece hobi olarak değerlendiriyorlar’’ diyen Genç Sanatçı, yapmak istediği şeyden bir an bile vazgeçmeden yürümüş. Karamanoğlu Üniversitesi Mimari Dekoratif ve Resim Öğretmenliği Bölümünden mezun olan Derya Hanım, kendini geliştirmek için yeteneğinin üzerine gitmiş ve alanında uzman kişilerden eğitim alarak yoluna devam etmiş… Genç yaşında birikimi, vizyonu ve yaptığı işlerle dikkat çeken Derya Hanım, şöyle diyor: ’Karaman’da sanat adına yapacağımız daha çok işler var.”      

YETENEĞİNİ ÖĞRETMENİ KEŞFETTİ

Küçüklüğünden beri resim yapmayı sevdiğini söyleyen Derya Hanımın yemeğini ortaokulda resim öğretmeni keşfetmiş: 

“Ben çocukluğumdan bu yana hep resim yapmak isterdim, severdim. Ortaokulda bir resim öğretmenine denk geldim. Çizimlerimi görünce bana ‘çok yeteneklisin, çizgilerin çok güzel ve bunun üzerine gitmelisin.’ dedi. Ben de zaten resim çizmeyi seviyordum bunun üzerine biraz daha gitmeye başladım. 
Her çizim yaptığımda resim öğretmenime götürdüm. O teknik bilgileri aktardı. Daha sonrasında. Öğretmenimin rehberliğinde güzel sanatlar lisesine gitmek istedim ama yetenek sınav tarihini kaçırdım ve giremedim. O dönem tercih sıralamamı yanlış yapmışım. Ailemle yapmıştım ve tercih sonrası İmam Hatip Lisesine yerleştirildim. Çok panikledim. Çünkü kayıt tarihleri sona ermek üzereydi. O dönem yine resim öğretmenim devreye girdi ve kız meslek lisesine kayıt yaptırdım. O dönem o lise inanılmaz kötülenen bir liseydi ve ailem gönderme taraftarı değildi. Daha sonrasında bir şekilde gittim ve gerçekten ortamın aslında hiç anlatılan gibi olmadığını fark ettik. Daha sanatsal kişilikler geldiği için daha avantajlı olduğumuzu düşünüyoruz. Daha sonrasında grafik tasarımı bölümü seçtim. Ki çok şanslı olduğumu düşünüyorum doğru tercih yaptığım için.  Tekrar olsam tekrar grafik tasarımı seçerdim ve tekrar o 4 yılı okumak isterdim. Hocalarım çok bilgiliydi, beni yönlendirmeleri inanılmaz oldu. Çok motive edicilerdi. Lise sonra sınava girdim. Çok başarılı bir öğrenci değildim. Ama yetenekli olduğumu söylerlerdi hep… Sınav sonrası Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi, Mimari Dekoratif Bölümüne girdim sonrasında da Resim Öğretmenliği okudum. Ki yine çok şanslıydım. Çok güzel hocalarla beraber eğitim aldı. Seramikten tasarıma kadar çok şey kattı bana, perspektife kadar. Onun haricinde tasarım kısmında da bir hocamın yönlendirmesiyle tasarımlar yapardık. Teknik çizimlerimiz de olduğu için o teknik çizimlerinde hep renkli çalışmaktan çok keyif alırdım. Ve hocalarım benimle bireyse ilgilenirdi. Çünkü ilerlemek istediğimi biliyorlardı.O dönem model çizimleri yapardım. Aynı zamanda dışarıdan özel ders almaya devam ediyordum. Örnek aldığım yabancı sanatçılar var resim yapan. Onlarla iletişime geçip teknik bilgiler öğrendim. Sosyal medyayı bu alanda iyi kullandım.”

AİLEDEKİ TEK SANATÇI

Sanatsal alanla ilerlemesi için ailesinden destek görmeyen 25 yaşındaki Derya Hanımın sanatçı kişiliği, aldığı eğitim ve ortaya koyduğu işler sonunda aile ve çevresinde kabul görmüş:
“Okul ve okul sonrası ilk zamanlar ailem beni desteklemedi. Resim ve sanatı maalesef sadece hobi olarak değerlendiriyorlar. Öyle olduğu için çok bizimkiler desteklemedi. Şimdi aldığım eğitimler ve ortaya koyduğum işler sonrasında destekleniyorum artık. Ama o zaman destek görmedim… Bana çeşitli meslekler için önerilerde bulundular bazılarında da ısrarcı oldular hatta ama ben asla istemedim. Hayatımda tamamen resim olsun istiyordum. Sanatçı olmak istiyordum.  Sanatçılık aslında içten gelen bir şey. Yani nü yapılıyor mesela. Biz ona o kadar farklı gözle bakıyoruz ki aslında oradaki dokular, oradaki kas yapıları, tendeki o renkler, karışımlar falan. Aslında biz tamamen sanatçı gözüyle mesela oturuyoruz, aa obje, çizelim, aa işte insan figürü, kaşı eğik ya da burnu sivri gibi. Böyle hem hafızamız genişliyor, hem de buna yönelik biraz daha sanatsal bakış açısı yaratıyor bizde.
Ya biz görsel varlıklarız, görsel önem veririz. O yüzden de karşımızdaki kişi oturduğumuz bir mekanın iç yapısı, dekorasyonu bile bizim için çok böyle farklılaşabiliyor. Ben olsaydım şurayı şöyle yapardım işte böyle.”

“YETENEK GELİŞTİRİLEBİLİR”
Yeteneğin genetik bir özellik olduğunu düşünenlerin aksine geliştirilebilecek bir şey olduğunu savunan geç sanatçı ‘konuyla ilgili şöyle konuştu:
“Benim annem ev hanımı, babam emekli. İki tane ablam var ama onların sanatla bir alakası yok. Sadece ben varım. Buna da duyanlar şaşırıyor Çünkü yeteneğin genetik olarak aktarıldığına inanıyorlar. Ama bizim ailede kimse de yok böyle bir el yeteneği. Sadece bende var. Demek ki aslında aileden geçen bir şey değilmiş. Ben sanatın geliştirilebilir bir şey olduğunu düşünüyorum. Çünkü yeteneğin %15 kısmı evet var, yetenek diye bir şey var. Ama bunu geliştirmek de tamamen o yeteneği olan kişiye bağlı. Çok çalışarak da bir resim yeteneğine kavuşulabilir olduğunu düşünüyorum ben. Kullanılan malzemenin, kullanılan tekniğin çok önemli olduğunu düşünüyorum.

TUVAL YERİNE DUVAR 

Duvar resimleri çalışayı çok sevdiğini ifade eden Derya Hanım, bu alanın onun özgürlük alanı olduğunu söyledi:
“İlk duvar resmim bir kuaför salonuydu. Gittiğim, tanıdığım bir kuaför salonuydu. Boş bir duvarı vardı. ‘Şuraya da bir resim yapar mısın?’ dedi. 3 metreye 2,5 metre bir duvardı. Böyle bir çalışma hiç yapmamıştım ama yaparım dedim. Neden yapamayayım ki?  Evet, tuvale çalıştım. Resim yapabiliyorum. Büyük bir duvara çizim yapmak... daha özgür bir alan, zahmetli ama ayrıcalıklı. Çalıştım, soyut bir portre yaptım.Renklerin cıvıl cıvıl olduğu kadın portresi yaptım.
Güller, akıntılar vardı… Görenler hayran kaldı. Başkaları da istedi. Ben de duvara çalışmaktan çok keyif alıyorum. Duvar benim daha özgür alanım. Duvar resimleri uzun ömürlü oluyor. Verniklendiği zaman 30- 40 yıl dayanıyor. Mekanlarda da genelde soyut ve portre çalışmayı seviyorum. Çünkü soyut portreler inanılmaz güzel ve özgürlükçü. İstediğimi ekliyorum. Daha özgür olmak ve renkleri istediğim şekilde kullanabilmek, fırça darbeleri, kuralsız. Daha özgür hissediyorum.”

GİZEMLİ SANATÇI

Yaptığı resimlere imza atmayı tercih etmeyen Genç Sanatçı, yaptığı işe gizem katmayı sevdiğini söyledi:

“Yaptığım eserleri sosyal medyamda paylaşıyorum. Beni bilen tanıyan oradan o resmi benim yaptığımı biliyor. Ama ben tarz olarak eserlerime imza atmayı tercih etmiyorum. Yazsam  o işte kalıcılığı olacak ama ben gören ve beğenen insanların, ‘Bunu kim yaptı?’ Diye konuşmasını sormasını, merek etmesini istiyorum. Bu şekilde bana ulaştıklarında da çok mutlu oluyorum. Sözü iştir kişinin… İmza atanlara büyük saygı duyuyorum her zaman ama ben tercih etmiyorum.”

EN İYİ REKLAM YAPTIĞIN İŞ

Yaptığı işleri içine sinene kadar teslim etmeyen Derya Hanım, bu konuda düşüncelerini şu şekide aktarıyor:
“Ben yaptığım işlere çok özeniyorum. Sanatçı hassasiyeti böyle bir şey. Çok prensipli ve programlı çalışırım. Dakiğimdir her zaman. Bu da yaptığım işin kalitesini artırıyor. Eserlerimi görenler, yeni tekliflerle geliyor. En iyi reklam yaptığın iştir. Bana bu vesileyle ulaşan çok fazla kişi oluyor. Ama Karaman gibi bir yerde sanat yapıyor olmak ve bunun fiyatlandırılması biraz daha sıkıntılı.  İnanılmaz teklifler geliyor ama anlaşamadığımız konular da oluyor. Sanatsal şeyler İnanılmaz küçümseniyor. Yani resim yaptırmak tamamen bir tercihtir. Lüks değildir. Tercih. Senin tercihin. Ama sen bunu tercih ettiysen bunun meblasını bizim emeğimizi de hor görüp o şekilde yorumlayamazsın. Resim o kadar küçümsenen bir şey ki. Yaptığın sanata ”Ne var bunu ben de yaparım” diyen hadsizler bile oluyor. E sen yap o zaman çok kolay bir şeyse… Zamanla bana ulaşan kişi sayısı azaldı. Bu büyük bir şans. Hepsine elendi gözüyle bakıyorum. Gerçekten sanatı anlayan, değer veren nsanlarla çok fazla karşılaştım ve çok iyi işler çıktı. Benim içime sinmediği sürece asla çalışma teslim etmiyorum. “

YENİ NESİL GÜMBÜR GÜMBÜR

Yeni nesil çocukların sanatsal algılarının daha yüksek ve yetenekli olduğunu anlatan Derya Hanım, şu ifadeleri kullandı: 

“Yeni nesil gümbür gümbür geliyor. Gerçekten inanılmaz yetenekli öğrenciler var. Bu konuda da gerçekten bir eğitim sürecine girilmeli. Bu konuda anne babaların çocuklara desteği çok önemli. Desteklenen çocuk daha ileri seviyeye taşınıyor. Mesela ben demo derslerde yeteneği olmayan öğrenciyi almıyorum. Geliyor ama yeteneği yok, çocuğu zorlamak doğru gelmiyor. Bu konuda da velinin çocuğu iyi gözlemlemesi lazım. Yetenekli olduğunu düşündükleri çocuklara muhakkak uzman birine yönlendirin. Ders aldırın, yeteneğinin üzerine gidin. Çünkü yetenek geliştirilebilir bir şey. Çocuğun kendi becerilerinin farkına varıp, kendini özel hissetmesi muazzam önemli. Bir de yıkılması gereken bir algı var.  Veli çocuğunun doktor olmasını istiyor, ama  çocuğun resme, müziğe, tiyatroya ilgisi ve yeteneği var. Çocuğu zorluyorlar. Ama o çocuk doktor olduğunda mutlu olmayacak. Bu yüzden de ailesinin zoruyla değil de kendi seçimleriyle ve yeteneklerile öğrenciyi yönlendirmek lazım.”

"SANAT BENİM DÜNYAM"

Sanatı bir iletişim aracı olarak gördüğünü ifade eden Genç Sanatçı, şu ifadeleri kullandı: 

“Şimdiye kadar yaptığım ve en çok beğendiğim eser bir şarküterideydi. Kocaman bir duvarı vardı ve oraya büyük bir çiftlik çizdim. Tavuk yaptım, ağaç yaptım. Duvarda bir panel vardı onu hasır sepetle kapattım. Sarmaşıklar falan ekledim. Gerçekten hani girdiğin zaman kim yapmış bunu dedirttiğim bir çalışmaydı. Kafelere çalışmalar yaptın. Hem duvarlarına hem de camlarına…  Bir hastanede çizimim var. Karaman Devlet Hastanesi'nde… Sanat yapmak, sanatın içinde olmak çok güzel. Doğa ve doğadaki her şey de bana sanat gibi geliyor o yüzden doğada bu işi yapmayı çok seviyorum. Yaz aylarında beni bir parkta çizim yaparken görebilirsiniz. Bir parka giderim. Gökyüzüne bakarak biraz sakin, müzik, kahvemi alırım. Sanat benim dünyam, kendimi ifade etmenim ve aynı zamanda dünyadaki olumsuzluklarla başa çıkma yöntemim olarak. Sanat insanın duygu, düşünce ve hayal gücünü ifade etme biçimidir. Resim, müzik, edebiyat, tiyatro, sinema gibi dallar aracılığıyla bireyler ve toplumlar kendi kimliklerini, hikayelerini ve estetik anlayışlarını ortaya koyar. Sanat hem bir iletişim aracı hem de özgürlük platformu olarak tanımlayabilirim. Duyguları aktarır, sorgular ve dünyaya farklı bir göze bakmayı öğreten bir unsurdur. Sanatın daha fazla olduğu, değer gördüğü, renkli ve güzel bir dünya diliyorum.”