SBS YA DA KÖRLER PAZARINDA AYNA SATMAK

Seviye Belirleme Sınavı (SBS) kalkınca ne olacak? Kıyamet mi kopacak? Ülkenin müesses nizamı mı bozulacak? Rejim tehlikeye mi girecek? Elbette hayır. Peki bu kadar basit mi? Yine elbette hayır. 


Sayın Bakan yaptığı açıklamayla SBS’nin kaldırılacağını ve okulların kendi sınavlarını kendilerinin yapabilecekleri bir durumun olabileceğini belirtti. SBS’nin kaldırılması konusunda diyeceğimiz bir şey yok ancak liselere geçişte nasıl bir sistemin getirileceği konusunda  anlaşılan o ki net bir hazırlıkta yok. Bir şeyi ortadan kaldırırken yerine koyacağınız şeyin muhakkak ki ondan daha üstün olması gerekir. Öncekinin zayıf ve zaaf noktalarının yenisinde bulunmaması gerekir. Öncekinden daha sonuç alınabilir ve daha kaliteli olması gerekir. Yoksa bir şeyin -mış gibi yapılması yapılmış anlamına gelmez. 

Yaptığınız değişiklik yüzbinleri ve etki alanını düşünürseniz milyonları ilgilendiren bir durumdur. Ele aldığımız mesele sıradan basit bir mesele değildir. Ülke meselesidir. Ülkenin geleceği meselesidir. Nesillerin yetişmesi, kazanılması ya da kaybedilmesi meselesidir. İnanıyorum ki bu konuda ülkemizde yetişmiş insan gücü yeterli seviyededir. Alanda söz sahibi olan sivil toplum örgütleri ve eğitim kurumları mevcuttur. Bu karar alınırken bu kurumlarla istişare edilmiş midir? Onların görüşlerine baş vurulmuş mudur? Alanın bizzat içinde bulunan eğitimcilerin ne düşündüğü belirlenmiş midir? Velilerin ne düşündüğü noktasında nasıl bir çaba ve gayretin içerisine girilmiştir? Yani bu konuda bir uzlaşma zemini oluşturulmuş mudur? Açıkçası bilmiyorum. Ancak tartışmalara bakıldığında bu konuda olumlu bir kanaate sahip olunamayacağı aşikardır.


Diploma notlarının liselere geçişte esas alındığı sistem daha önce uygulandı. Liselere Giriş Sınavı (LGS) uygulandı, Ortaöğretim Kurumları Sınavı (OKS) denendi. Sonra SBS dediğimiz Seviye Belirleme Sınavı uygulandı. Bu geçişlerde belirleyici unsur nedir acaba. Allah aşkına belirtilsin de bilelim. Bu sistemlerin hepsinin eksikliği düşünülerek vazgeçildi muhakkak. Ama getirilenin götürülenden daha iyi olmadığı belli ki sürekli bir değişim ve arayış devam edegeldi.

Belirlemenin sınavla yapılması dersaneleri doğurdu. Dersanecilik şimdi bir sektör. Kaldırılmasından ben de yanayım. Ancak kaldırılacak kaldır demekle olmuyor. Sınav sistemi de öyle. Kaldırılacak kaldır demekle olmuyor. 

Peki eleştiri var da çözüm ne o halde. İşte meselenin bam teli de burası. Herkes eleştiriyor. Eleştirecek elbette ki. Ama eleştirinin arkasından çözümü de söyleyecek. Yoksa lafı güzaf.

Meselenin taraflarının sessiz olmasının da anlaşılır bir tarafı yok. Eğitim sendikaları, bu amaçla kurulmuş vakıf, dernek ve kuruluşlar ne düşünüyor acaba. Ya üniversiteler. Sahi meselenin en önemli bir ayağı olan üniversiteler ne düşünüyor bu konuda. Bilen varsa beri gelsin. Buradaki maksadımız suçlu aramak değil. Meselenin taraflarını alana davet etmek.

Sistemin nasıl olacağı hususunda münferit söylemlerden ziyade Milli Eğitim Bakanlığının koordinesinde bütün taraflar bir araya gelerek ( her türlü ideolojik kaygıdan sıyrılarak) meselenin ülke meselesi algısı çerçevesinde çözüm arayışına başlamalıdırlar.

İstişare önemlidir. Konuşarak, tartışarak ortaya çıkartılacak öneri en sağlıklı öneri olacaktır. 
Körler pazarında ayna satarak kendimizi kandırmayalım. Yoksa körün fili tarifini yapar yapar dururuz da gerçek fili bir türlü kavrayamayız.
M. Abdulkadir YUSUFOĞLU