Sevgili Kasım Aydoğdu'ya Mektubumdur...


Seni 2000 yılından bu yana Eğitim camiasında bulunmuş bir kardeşin olarak tanımaktayım. Seni tanıdığım gibi aileni sülaleni ve en yakın dostlarını da tanımaktayım. Seni 2000 yılında Güreş hakemi olarak Ermenek ilçesine geldiğin bir ortamda tanıdım. Son derece beyefendi, dürüst ve insancıl bir kişi olduğun her türlü hal ve hareketinden belli idi. Benim büyüğüm olmana rağmen bana ve benim gibi birçoğumuza abi diye hitap etmen son derece özgüvenli bir yapıya sahip olduğunu göstermekte idi. Sigara yasağı seni ilgilendirmiyordu çünkü sigara içmiyordun. İçki, kumar vs. nahoş şeylerin yasak olması da seni bağlamamıştı; çünkü hiçbir kötü alışkanlığına şahit olmadık. Bizlerden farklı yanın maddi durumu kötü insanlara bizden daha çok yardımcı oluyordun. Bizden daha çok çocuklar ile ilgilenmekte idin. Bizden daha çok evine misafir kabul ediyordun. Bizden daha çok cömerttin. Cennet mekan Babanın rahatsız olduğu günlerde bile bizden daha çok güler yüzlü olmaya çalışıyordun. Bizden daha çok spor yapıyor, bizden daha çok okuyor ve bizden daha çok insana selam veriyordun. Ne bir kez sesini yükselttiğini ne de nahoş cümleler kullandığını görmedik.
Seni seninle aynı dünya görüşüne mensup olmayan insanların bile elle tutulur bir olumsuzlukla eleştirmelerine imkan vermeyecek ölçü de itidal üzere hayatına şahit olduk. Hiç unutmuyorum.2004 Yılında Sendikal çalışma için 2 gün Ermenek ve köylerini gezdiğimiz bir zaman diliminde: uzun süredir özel hayatının olmadığını ve eşim hakkını helal eder inşallah çoğu zaman dışarıdayım ve görevimiz icabı-ki kastettiğin insanlık görevi idi- başta çocuklarımız olmak üzere yardıma ve desteğe ihtiyaç kim varsa onun ayağına kadar gitmek boynumuzun borcudur demiştin. Ermenek de her taraf oturup saatlerce muhabbet edilecek yeşil ve sulak mekanlarla dolu olmasına rağmen öğle yemeğini bile ayakta yemiştik.
Senin dünyalık makamda mevki de gözün olmamasına rağmen birileri sırf gözümüz arkada kalmasın, sporcu ve güvenilir biri olsun diye seni bu göreve layık gördüler. Haklı çıktılar ve bu görevi hakkıyla yapacağını zaten rakamlar fazlası ile gözler önüne serdi. Evet bizler ölümlü dünya da her zaman her şeye hazırlıklı olan ve olmak zorunda olan insanlarız. Ve hep ne oldum değil ne olacağım düsturu ile hareket etmekteyiz. İşte bu vesile ile bizler biliriz ki bir göreve gelebilmenin önce Allah’ın izni ve sonra somut ve soyut kriterlerini sağlamış olmak gereklidir. Sen bu göreve getirildiğine göre tüm vesileler cereyan etmiş olmalı.
İşte her şey bundan sonra başladı. Sen bir İl Spor Müdürü ne yapması gerekiyorsa yapmaya çalıştın. Sporsa spor; üye ise üye; lisans ise lisans. Saygı ise saygı. Sevgi ise sevgi. Hele ki başarı ise başarı. Evet devlete her kademe ve basamakta hizmet etmek boynumuzun borcudur. Bugün Müdür ,yarın başkan ,öbür gün başka bir şey. Lakin devletin gözü kulağı olan ve atamaya karar verenler bilirler ki esas olan devletin bekasıdır. Devlet-i ali için hata yapan yanmaya ;doğru yapan yaptığı ile gururlanma hakkına sahip olsa gerektir. Bu yüzden millet kimi nerde görmek istediğini her seçim zamanı özgür iradesi ile gösterir. Sen doğru olanı yapmana rağmen gururlandığını ne duyduk ne gördük. Yazılı yada görsel bir hatanı da duymadık. Ülkemizde birçok kurum ve kuruluşta makam ve servis araçları birçok ailenin işi ve eşi için yıllarca kullanıldı ve belki de hala kullanılmakta. Deniz kenarında birçok sosyal tesis hala birçoklarının emrine hizmet etmekte. Bu ülke de Bankamatik memurlar var diye haberler çıkmakta. Yattığı yerden maaş alanlarda elbette vardır. Sık sık rapor alıp işini savsaklayan da var; hizmetlisini kendi ev işinde kullananda.
İnsanın olduğu her yer de her şey olabilmekte ki. Zimmetine para geçirende var. İhaleye fesat karıştıranda. Başarı için doping yapanda var. Evrakta sahtecilik yapanda. Vergi kaçıranda var. Hırsızlık yapanda. Sırf nefsi için gözünü kırpmadan polisimizi öldürende var. Yolumuza dinamit koyanda. Çalıştığı iş yerinde mobbing uygulayan amirlerde var çalışanına tacizde bulunanda. Var ki her gün gazete ve dergilerde boy boy haberler yapılmakta. Mahkeme salonları dolup taşmakta.

İşte bu yüzdendir ki bulunduğu makama yakışmayan davranış gösterenler soruşturmaya maruz kalmakta ve de gerekirse görevlerinden alınmakta. Bunlar olmasa bile siyaset bu ya . Bu bizim zamanımızda atanmadı. Biz kendi ekibimizle çalışacağız demek de siyasilerimizin en tabi hakkı olsa gerek. Bura kadar her şeyi anladık. Lakin seni bu yazdıklarımın hiç birisiyle ne eşleştirebildim ne de ilişkilendirebildim. Ne sigara, ne hırsızlık, ne yalan, ne dolandırıcılık, ne içki, ne  kumar, ne düzenbazlık, ne sahtekarlık, ne kadın, ne aldatma, ne despotluk, ne adam kayırma, ne sık sık rapor alma, ne işine geç gelme, ne erken ayrılma, ne kendi, ne makamını, ne aileni ve nede geçmişini utandıracak ufak bir pürüzlü davranış. Birde üstüne üstlük seni geçmiş siyasetçiler atamamış ki bu yüzden görevine son verilmiş olsun.
Akıl ve vicdan sahibi kime sorsanız bu yaşananları hafsalam almıyor diyecektir. Evet değerli kardeşim. Sen niye görevden alındın söyle Allah aşkına. Ya da bir vicdan sahibi çıksın açıklasın ama elinde belge ile. Sağlam bilgi ile açıklasın. Desin ki biz Allah’a ve Peygambere inanan Müslüman bir ülkenin Müslüman falancasıyız. Hakka ve adalete inanıyoruz. Ve Adaletin temsilcileri olarak buradayız. Yaptığımız dinen, örfen ve hukuken doğrudur. Çünkü inandığımız Allah eminiz ki bu yaptığımıza razıdır. Ve peşinden gittiğimiz Peygamberde bu gün burada olsa bunu yapardı. Örnek aldığımız Hz.ömer de olsa aynı şeyi düşünürdü. Çünkü görevden alma gerekçemiz desin ve açıklasın…….Açıklasın ki ve bir gün Musalla taşına yattıklarında tüm insanlık olarak, haklarınızı helal ediyor musunuz sorusuna evet cevabı verebilelim. Ya değilse ben bir kardeşin olarak sana bu durumu reva görenlere hakkımı helal etmiyorum. 
Adem GÜMÜŞ
Eğitim Bir Sen Üniversite İşyeri Temsilcisi