“Süheyl Hoca”nın Türkçeye Hizmeti

Ahmet Süheyl Ünver, tıp dünyasının yakından tanıdığı bir şahsiyettir. Hayatı hakkında bilgi veren kaynaklar ondan söz ederken ilk sırada mesleğini ve akademik hüviyetini (hekim ve tıp tarihçisi), ardından meşgalesini zikreder. Ancak bilinmelidir ki Süheyl hoca, çok yönlü bir isimdir. Ressam, müzehhip, hattat gibi yönleriyle de dikkatleri üzerine çeken Ünver, tasavvufi neşveyle şiirler de yazan bir hekimdir.

Süheyl Ünver 17 Şubat 1898 tarihinde İstanbul’da doğar. Babası, İstanbul Muhaberat-ı Umumiye müdürü Tırnovalı Mustafa Enver Bey, annesi XIX. yüzyılın ünlü hattatlarından Mehmet Şevki Efendi’nin kızı Safiye Rukiye Hanım’dır. İlk ve orta mektep tahsilini tamamlayan Ünver, 1915’te Mekteb-i Tıbbiyeye girer. Buradan 1920 yılında mezun olur.

Ünver, sanatla iç içe olan bir ailede büyür. Dedesi hattat Mehmet Şevki Efendi’nin konağında harlanan sanat yönünü, tıp tahsili sırasında devam ettiği Medresetü’l-Hattâtîn’de geliştirir. 1916-1923 yıllarında bu yuvada dönemin ünlü hattatları ile tezhip ve ebru ustalarını tanır; onlardan dersler alır, sülüs ve nesih yazılarını meşk eder. O yıllarda ressam Üsküdarlı Hoca Ali Rıza Bey’in de talebesi olur. Hocadan karakalem ve sulu boya resim dersleri alır. Birlikte İstanbul’un tarihî köşelerinin, mekânlarının resimlerini yaparlar. Hekimlik ihtisası ile sanat çalışmalarını sürdürürken mutasavvıf Abdülaziz Mecdi Efendi’nin sohbetlerine katılarak kendisine yeni bir pencere açar.

1927’de Fransa’ya giden genç doktor, Paris’te hekimlik ihtisasını tamamlar. Paris günlerinde Bibliothèque Nationale’in Şark Yazmaları Bölümü’nde bulunan eserlerdeki tezhip ve minyatürlerden Türk süslemesinin nadide örneklerini istinsah eder. Orada Türk-İslam tıbbına ait yazma kitaplar üzerinde de çalışır.

1929’da bir süre Avusturya’da bulunur. Viyana kütüphanelerindeki yazma eserleri inceler. 1930’da İstanbul Darülfünun Tıp Fakültesi’ne girer. 3 yıl sonra gerçekleşen üniversite reformu esnasında Tıp Tarihi Enstitüsünü kurar. Enstitü bünyesinde Türk Tıb Tarihi Arkivi dergisini çıkarır; Türk-İslam tıbbına dair temel kaynakların tercüme faaliyetini başlatır. 1939’da profesör, 1954’te ordinaryüs profesör olur. 1958-1959 yıllarında misafir hoca olarak Amerika’da bulunur. 1967 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesine geçer, burada ikinci bir tıp tarihi ve deontoloji kürsüsü kurar. 1973’te emekliye ayrılır. 14 Şubat 1986’da İstanbul’da vefat eder.

Süheyl Ünver’in İstanbul Üniversitesi bünyesinde yaptığı tıbbi yayınlar Türk tıp tarihi üzerinedir. Bu alanda ünlü hekimlerle İbni Sina, Sabuncuoğlu Şerefeddin, Hacı Paşa gibi şahsiyetlerin hayat hikâyeleri ve onların hekimliğe katkılarını inceler. Ardından tıbbi kurumlarla ilgili yazılar neşreder. Anadolu ve Avrupa kütüphanelerindeki yazma eserler üzerinde çalışır. Bir bilim tarihçisi olarak Selçuklu-Osmanlı alanında tecrübi ilimlerin gelişimini inceler. Başta İstanbul olmak üzere gezdiği şehirler için seyahat defterleri hazırlar; bunları izlenimleri, notlar ve gazete kesikleri, fotoğraflar, karakalem ve sulu boya resimleriyle zenginleştirir.

Ünver’in sanat yönü, sanat ve kültür tarihçiliği şeklinde ilerler. Sanat tarihçisi sıfatıyla Türk süslemesinin her dalı için özgün araştırmalara imza atar. Zevkiselim sahibi bir sanatkâr; usta bir müzehhip, ressam ve şairdir o. Hem bu sanat dallarının Osmanlı’dan tevarüs eden çizgilerinin Cumhuriyet Türkiyesi’nde devamına yardımcı olur hem de Cumhuriyet’e intikal etmeyen bazı sanat dallarının ihyasını sağlar. Bir kültür tarihçisi kimliğiyle de ülkemizde tıbbi folklorun kurucusu, araştırmacısı ve uygulayıcısı olur.

Onun düşünce dünyasında ve aksiyonunda İstanbul’un özel bir yeri vardır. Bu mukaddes beldenin önemini Ünver şöyle dile getirir: “İstanbul bütün Türk tarihinin, Türk coğrafyasının bir terkibi, bir hulâsası ve bir tecellisi olmuştur.

Süheyl Hoca’nın kaynaklarda dile getirilmeyen yönlerinden biri de Türkçeye yaptığı hizmettir. Arkeolog Albert von Le Coq’un XX. asrın ilk yıllarında Turfan’da bulduğu yazmalar, Türk tıbbının ilk ürünleridir. Uygurlardan kalma bu metinler, Reşid Rahmeti Arat tarafından 1930 ve 1932 yıllarında Almanca olarak neşredilir. İlki 21 sayfaya yazılmış 201 satırlık bir kitap, diğeri ise 31 parçadan oluşan bu metinleri 1936 yılında Türkçeye kazandıran Süheyl Ünver olmuştur.

60 yılı aşkın telif hayatı boyunca başta tıp olmak üzere çoğu bilim, kültür ve sanat tarihine dair yüzlerce çalışmaya imza atan Süheyl Ünver’in belli başlı eserleri şunlardır: Uygurlarda Tababet: VIII-XIV. AsırlarSelçuk Tababeti: XI-XIV. Asırlar, Umumi Tıb Tarihi: Bazı Resimler ve Vesikalar, Türkiye’de Çiçek Aşısı ve Tarihi, Hekimbaşı ve Hattat Kâtipzâde Mehmed Refi Hayatı ve EserleriFatih Devri YemekleriTürk Yazı Çeşitleri ve Faideli Bazı Bilgilerİstanbul’da Sahâbe KabirleriHekim Konyalı Hacı Paşa: Hayatı ve Eserleri, Yahya Kemal’in DünyasıŞerefeddin Sabuncuoğlu: Kitabü’l-Cerrahiyye-i İlhaniye (Cerrahname): 870-1465.

“Herkesin bir mesleği olmalıbir de meşgalesi. O meşgale bütün kültürümüzdür.” diyen Ahmet Süheyl Ünver; mesleği, meşgalesi ve Türkçeye katkısıyla daima hatırlanacak.