Kırgınlıklarım oldu hüzünlerle karıştırıp kenarda biriktirdiğim
Pişmanlıklarım oldu geriye dönüp bakmak istemediğim
Boş hayallerim oldu yaşı geçkin solmaya yüz tutan
Sitem ettiklerim oldu yüz yüze gelemediğim boş vermişliğe bıraktığım
Kızdıklarım oldu tokat gibi yüzlerine susuşlarımı vurduğum
Ve yalnızlığımı paylaştıklarım oldu tekrar yalnızlığa gömülmek üzere vazgeçtiğim…
İçten içe bir savaş, bir mücadeleyle karşı karşıya kalan bir benlik… Uygun zaman, uygun yerde uygun kişilere verilmek üzere; hüzün torbamda mahşere kalmış hesaplar…
Bir yolcu misali devam ediyorum yol almaya; kaderin dur dediği, ruhun konuş dediği yere kadar.
Hayatın her duraklarında yol arkadaşı edindim her yeni beden yaşımla. İlk durağım yanında göz açtığım ailem oldu. Hayatın boş vagonlarını dolduran ilk yol arkadaşlarım. Ön saflarda oturup bana önderlik, öncülük edenlerdi. Sonra akrabalarım yer aldı tek tük koltuklarda, benimle aynı yolculuğu sürdüren bana uzak yakınlar sıfatıyla…
Yol uzadıkça bir satıcı misali vagonları dolduran sahte düşünceler, düşler satan insanlar girdi araya. Araya girip aradan çıkan, bir durakta binip diğerinden inen. Bu uzun yolculukta laf kalabalığı yapan insanlar da vardı adım adım onlardan öteye gitmek istediğim.
Hayatın penceresinden el sallayan, gülümseyen, temiz yüzlü insanlarla göz göze geldik hatırı sayılır göz izleri bırakarak bende. Dolu dolu duraklarda çeşitli yüzlerle karşılaştım gürültü ve gönül kirliliği yapan oyun içinde oyun yapanlardan. Kaçmak istedim, susmak istedim susmayı cevap bilenlere…
Söz hakkı istedim hayattan.”sabret yeri gelecek” dedi. Bir sabır taşıyla devam ediyorum yolculuğa. Söz hakkına ramak kaldı. Devam edecek gibi bu sürgün yolculuk. Cam kenarına iliştim yasladım başımı, göz yumuyorum olup bitene. Susuyorum sadece susuyorum ve susmaya devam edeceğim.
Hayatın siren sesi çaldığı yerde benim ineceğim durak olacak! Ve işte o zaman yüksek sesle söz hakkının geldiği yerde inecek var! Diye haykırarak yer açacağım kendime…