Tek bildiğiniz eleştirmek...

Tek bildiğiniz eleştirmek... Kıyasıya, acımasızca ve bazen de hadsizce...
Peşinde koştuklarına destek verdiğimizde bravolar, tebrikler, takdirler... Ama her konudaki mutlak fikirlerine hizmet etmiyorsak, saplantılarına çanak tutmuyorsak, kayıtsız şartsız alkışlamıyorsak, beslendikleri yerlere çanak tutmuyorsak bizden adisi, taraflısı, at gözlüklüsü yok. Elbetteki her meslekte olduğu gibi bizim içimizde de yanlış yapanlar, kötü niyetliler elbette vardır ve hep olacaktır. Ve hatta ben dahi, bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da hatalar yapıp, bunlardan ders alacağım.
Ancak sizin de ne benim bir hatamla tüm meslektaşlarımı karalamaya, ne de bir başka arkadaşımın hatasıyla hepimizi itham etmeye hakkınız yok. Biz, bazılarınızı binlerce defa şahit olduğumuz şahsi menfaatlerine maske yaptığı davaları yüzünden, davası toplum menfaati olanlarla bir tutmuyorsak, içinizdeki içten pazarlıklıları, gizli planları olanları, para, şan, şöhret vs peşinde olduklarını farkettiklerimizle, gerçekten katma değer üretmeye çalışanları ayırmaya çalışıyorsak, siz de yapabilirsiniz. Bunun için herşeyin körü körüne peşine düşmek yerine, biraz insaf ve izanla dünyaya bakabilmeniz yeterli olacaktır.
Farkettiyseniz biz de insanız. Üstelik pek çoğunuz gibi, sırtını devlete veya birtakım şirketlere, sendikalara vs. dayayıp, garanti maaşlar alarak, keyfen, kerhen savunmuyoruz savunduklarımızı. Hayatımızı koyuyoruz, ismimizi koyuyoruz, itibarımızı koyuyoruz, çoluk çocuğumuzun nafakasını, istikbalini koyuyoruz ortaya bu işi yaparken. Şahsım adına söyleyebilirimki; hiçbirinizin saplantısı, hiçbirinizin koltuğu, hiçbirinizin hayalleri kişisel olarak, zerre umurmda değil. Kimsenin ikbaline hizmet etmek için seçmedim bu mesleği, kimsenin iktidarı, kimsenin ekmek parası, kimsenin aşkı, kimsenin kulisi bireysel anlamda beni ilgilendirmiyor. Buna karşın, basın ahlak ve ilkeleri doğrultusunda, toplumsal çerçevede ve kapasitem doğrultusunda haber değeri olan her olayı, yine toplum menfaatini gözeterek yayınlıyor veya yayınlamıyorum.
Elbetteki eksiklerimiz, yanlışlarımız vardır. Eksik ve yanlışlarımızı görüp, zaman içinde düzeltmek zaten insan olmanın erdemlerinden değil midir? Bizim de inandıklarımız, inanmadıklarımız, değer yargılarımız, doğru veya yanlış kanaatlerimiz var. Siz düşüncelerinize ne kadar saygı ve destek istiyorsanız; biz de görüş ve düşüncelerimize saygı ve anlayış bekliyoruz. Yaptığımız doğrudur veya yanlıştır. Eğer amacınız üzüm yemek ise buyurursunuz birlikte bağlarımızı kaliteye kavuştururuz. Yok amacınız bağcıyı dövmekse, kusura bakmayın. Dayak da yeriz ama bu tavrınızla bildiğimizden de dönmeyiz. Keşke bizi eleştirdiğinizin yarısı kadar da aynaya bakabilseydiniz. Keşke dünyada sizin düşüncelerinizden farklı düşünen canlıların da olmasını kabullenebilseydiniz. Böylelikle "aydın", "entellektüel", "demokrat", "modern insan" ve benzeri kavramların da içini boşaltarak tarihe geçmemiş olurdunuz en azından.
Hadi bakalım, ağzınızı yaya yaya eleştirilerinize, salyalarınızı gizleyerek, süslü kelimelere sakladığınız hakaretlerinize, alayımıza birden vermeye çalıştığınız ahlaksız, yakışıksız ve vicdansız yakıştırmalarınıza devam edip; bizi sadece kendinize güldürmeye mi devam edeceksiniz, yoksa kendinize verdiğiniz "aydın" sıfatınızın gereğini, her konudaki benzersiz üstün kültürünüzü kullanıp, "Özgür Basın"a bakış açınızı mı gözden geçireceksiniz....
Ekmeğini kaleminden çıkaran, yukarıdaki bıyık ve aşağıdaki sakal arasındaki mücadelesini onuruyla sürdüren, binbir sıkıntı içinde çalıştığı halde sürekli yaranamadığı birileri olan, özellikle de, hem siyasilerin hem vatandaşın değişmez şamar oğlanı olarak görmeyi maharet saydığı, yukarıda bahsettiğim sözde aydınların da itibarsızlaştırma gayretlerine rağmen yılmayan, "Sahipsiz Yerel Basın" mensuplarının, imkansızlıklara göğüs gererek gösterdikleri azimi takdir ediyor, herkesin birkaç akşam yemeği ve "teşekkür ederiz", "sizi seviyoruz" demek suretiyle kutlandığını sandıkları, bu mesleğin sözde 2 örgütünün ise henüz idrak edemedikleri "Bayram"larını kutluyorum. Ali Güley