İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran’ın Karaman’ın Ayrancı İlçesi Divle Köyü çevresinde fay kırığının oluşturduğu mağarada bekletilerek yapılan, dünyanın en iyi peynirleri arasında sayılan ve Türk rokforu olarak da bilinen Divle Obruk Peynirinin meralardaki üretim sürecini ve peynir üreticilerinin günlük yaşamını konu alan “Yerüstü ve Yeraltı” belgeselinin ilk gösterimi, 15. TRT Uluslararası Belgesel Ödülleri’nde yapıldı. Prof. Dr. Demirkıran, programda film hakkında bir söyleşi de gerçekleştirdi. “Yerüstü ve Yeraltı” belgesel filminin fikri arka planı ile ilgili bilgi veren Demirkıran, şunları söyledi:
“Aslında filmin fikir aşaması çok eskiye dayanıyor. Ben 2013 yılında Kırgızistan Manas Üniversitesi’nde çalışırken, şu anda Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi’nde görev yapan Prof. Dr. Ercan Oktay’la beraber çalışıyorduk. Manas Üniversitesi kampüsünde, gece birlikte yürüyüş yaparken, ben daha önce bir süre Fransa’da bulunduğum için konu Rokfor peynirinden açıldı. Prof. Dr. Oktay bana, ‘bizim rokfora rakip bir peynirimiz var Karaman’da’ dedi. Türkiye’ye döndükten yaklaşık 3 buçuk yıl sonra Karaman’da, üniversitede film atölyesi yaparken bu peyniri tatma imkanım oldu. Cevize benzeyen bir tadı vardı Obruk peynirinin. Belgesel filmini yapmaya karar verdik. Kitlesel fonlama yerine biz, yöresel bir fonlamaya girdik. Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi Yeni Medya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Can’ın da dahil olduğu ekiple birlikte esnafın tek tek kapısını çaldık, yörenin ileri gelenlerinden belli bir ölçüde yapım desteği aradık. Süreç böyle başladı.”
Türk rokforu olarak da bilinen Divle Obruk Peynirinin meralardaki üretim sürecini ve peynir üreticilerinin günlük yaşamını konu alan “Yerüstü ve Yeraltı” belgesel filminin çekim sürecini ve bu aşamada karşılaştıkları zorlukları anlatan Prof. Dr. Demirkıran, dünyanın en iyi peynirleri arasında yer alan ürünü, tanıtım filmine kaçmadan belgesel olarak gösterme kaygısı ile hareket ettiklerini, belgeseli hem festivallerin hem de dijital platformların diline uygun bir biçimde hazırladıklarını belirtti. “Anadolu çok derin bir kültür harmanı” diyen Demirkıran, Türkiye’deki kültürel mirasın korunması, gelecek nesillere bırakılması ve sürdürülebilirliğin sağlanmasında belgeselin ve görselleştirmenin gücünden yararlanılmasının önemini vurguladı.