TÜRKÇENİN KADİM METİNLERİNDEN MEVLİT

-UNESCO 2022 Süleyman Çelebi Yılı Anısına-

Allah adın zikredelim evvela

Vacip oldur cümle işte her kula

Allah adın her kim ol evvel ana

Her işi âsân (kolay) ede Allah ana (ona)

İçimizde Vesîletü’n-Necât’ın, halk arasındaki ismiyle Mevlit-i Şerif’in bu mısralarla başlayan münacat bölümünü dinlemeyen yoktur. Düğün, sünnet, cenaze, kandil gecesi gibi merasimler vesilesiyle okunan bu şiirler kültür ve medeniyetimizin olduğu kadar Türkçenin de en kıymetli örnekleri arasında yer alır. Türk dili tarihi uzmanları, medeniyet tarihimizde Yunus Emre’nin Dîvân’ı (ilahileri), Yazıcıoğlu Mehmed Efendi’nin (ö. 1451) Muhammediye adlı eseri ile Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-Necât, yani Mevlit-i Şerif’inin en çok okunan Türkçe eserler olduğu konusunda hemfikirdirler. Dinî-tasavvufi kültürümüzün oluşmasına katkıda bulunan bu manzum metineler, üzerinde yaşadığımız toprakların Türk ve Müslüman kimliği kazanmasında etkin rol oynamıştır kuşkusuz.

Süleyman Çelebi’ye Dair

Süleyman Çelebi Bursa’da doğmuştur. Hakkındaki bilgiler hem kısa hem de çelişkilidir. Ancak bazı yazmalarda geçen

Yiğitlik dahi geçti şöyle hoca

Erişti şastlık u oldu koca

beyti, onun 812 senesinde (1409) nazmettiği mevlidi altmış yaşındayken kaleme aldığını gösterdiğinden onun doğum tarihi 752 (1351) olarak kabul edilebilir. Süleyman Çelebi’nin, Ahmed Paşa’nın oğlu ve Orhan Gazi’nin silah arkadaşı olup Fuṣûṣü’l-Hikem’e şerh yazan Şeyh Mahmud’un torunu olduğu şeklindeki kayıtlardan onun ilimle uğraşan kültürlü bir aileden geldiği anlaşılmakta, taşıdığı “Çelebi” unvanı da aynı zamanda arif ve kâmil bir kimse olduğuna işaret etmektedir. Süleyman Çelebi’nin dinî ilimlere hâkimiyetini, eserinde işlediği konuları ayet ve hadislerle ustaca desteklemesi de göstermektedir. Kaynaklar onun Yıldırım Bayezid devrinde bir süre Dîvân-ı Hümâyun imamlığı yaptığını, 802’de (1400) inşası tamamlanan Bursa Ulucami imamlığına Emîr Buhârî’nin tavsiyesiyle getirildiğini nakleder. Mevlevî veya Halvetî olduğu ileri sürülen şairin 825’te (1422) vefat ettiği kabul edilmektedir. Kabri Bursa’da Çekirge yolunda, Yoğurtlu Baba Zaviyesi önünde bulunan sırt üzerindedir.

Vesîletü’n-Necât Hakkında

“Kurtuluş yolu” anlamına gelen Vesîletü’n-Necât, Süleyman Çelebi’nin 813 (1409-1410) yılında tamamladığı, mesnevi tarzında yazılmış bir eserdir. Halk arasında bu isim pek bilinmez. Eser, halkın dilinde ve gönlünde “Mevlit” şeklinde yer edinmiştir. “Mevlit” Arapça bir kelime olup “doğum, doğuş, doğum zamanı” gibi anlamlara gelir. Kelime, Türkçenin rahle-i tedrisinden geçtikten sonra yeni anlamlar kazanır. Bugün genel sözlüklerde kayıtlı olan “Hz. Muhammed’in dünyaya gelişini ve onun hayatındaki peygamber olma, miraca çıkma gibi önemli olayları anlatan manzum eser, özellikle Süleyman Çelebi’nin asıl adı ‘Vesîletü’n-Necât’ olan eseri; Süleyman Çelebi tarafından yazılan ve ‘Mevlid’ adıyla meşhur olan manzum eserden bazı bölümlerin okunmasıyla yapılan dinî tören” manalarını Türkçede kazanmıştır. “Mevlithan, mevlit alayı (cemiyeti), mevlit kandili, mevlit oku(t)mak, mevlit şekeri, büyük mevlit ayı (rebiyülevvel), küçük mevlit ayı (rebiyülahir), hafta mevlidi, kırk mevlidi gibi kullanımlar zamanla Türkçenin söz varlığındaki yerini almıştır. “Mevlüt, mevlüd” şeklindeki söyleyiş ve yazımlar yağın olmakla birlikte yanlıştır.

Düzyazı biçiminde Arapça bir dua ile başlayan eser, dokuz bölümden meydana gelir. “Bahir” denen bu kısımlar içinde en çok okunan ve bilinenleri “münacat, veladet, miraç” bölümleridir. Aruz ölçüsüyle yazılan eser, on bir nüshası karşılaştırılarak elde edilen metne göre 768 beyitten ibarettir. XV. yüzyılın diliyle, bilim dünyasındaki ifadesiyle Eski Anadolu Türkçesiyle yazılan bu şiirler, çağının telaffuz ve gramer hususiyetlerini taşır. Mesnevilerin devrinin dil anlayışına göre sade ve açık bir dili vardır. Dizelerdeki içten söyleyişten şairin samimi ve külfetsiz üslubu da hemen fark edilir.

Vesîletü’n-Necât’ın 812 (1409) yılında Bursa’da tamamlandığı eserdeki bir beyitte açıkça dile getirilmektedir. Başka bir eseri bilinmeyen Süleyman Çelebi’nin mevlidini kaleme almasıyla ilgili yaygın rivayet ise şöyledir:

“Onun Ulucami’de imamlık yaptığı yıllarda bir vaiz Bakara suresinin 285. ayetini açıklarken peygamberler arasında bir fark bulunmadığını, bu sebeple Hz. Muhammed’in Hz. İsa’dan ve diğer peygamberlerden üstün olmadığını söyleyince cemaatten bazıları vaize karşı çıkmış, tartışmalar büyümüş, bu arada Süleyman Çelebi,

Ölmeyip İsa göğe bulduğu yol

Ümmetinden olmak için idi ol

beytini söylemiş, halkın çok beğendiği bu beyti, daha sonra büyük bir aşkla Hz. Peygamber’in sevgisini terennüm edecek ve onun hayatının bazı bölümlerini içine alacak şekilde geliştirerek eserini tamamlamıştır.

İşte, içinde bulunduğumuz 2022 yılı, bu şairin vefatının 600. yıl dönümüdür. UNESCO’nun 9-24 Kasım 2021 tarihlerinde gerçekleştirilen 41. Genel Konferansı’nda aldığı karar gereğince “Süleyman Çelebi’nin Vefatının 600. Yıl Dönümü” Azerbaycan, Bosna Hersek, Gürcistan, Kuzey Makedonya, Romanya ile Ukrayna’nın desteğiyle 2022 UNESCO Anma ve Kutlama Yıl Dönümleri arasına alınmıştır. Emeği, katkısı olanlara teşekkür borçluyuz.

Türkçenin büyük kalemlerinden, tasavvuf edebiyatımızın güçlü seslerinden, peygamber âşığı Süleyman Çelebi’nin ruhu şad olsun.

(* Kelimenin aslı Arapçada “d” iledir. Ancak Türkçede “t” ile yazımı yerleşmiştir.