Son günlerde Ak parti ile cemaat (camia) arasında bir kavganın/çekişmenin olduğu yazılı ve görsel basında konuşulup, yazılıp çiziliyor. Hadisenin doğru olup olmadığına bakılmadan hatta tarafların görüşüne başvurulmadan toplumun büyük bir kesimi gerçekte böyle bir durum varmış gibi inanmış görüntüsü veriyor. Hele hele İslami hassasiyete sahip şahıs ve gurupların aslı astarı var mı diye araştırmadan hadiseyi varmış intibası uyandıran konuşmaları, yaklaşımları daha bir üzücü.
Müslümanlar açısından hayat rehberi olan yegane kitabımız Kuran-kerim’de bu tür fitne kokan konularda dikkatli olunması gerektiği açık bir şekilde ifade edilerek adete tayakkuzda olunması tavsiye edilmiştir. Hucurat suresi 6. Ayette ifadesini bulan ikaza bakalım. ‘Ey iman edenler, eğer bir fasık, size bir haber getirirse, onu ‘etraflıca araştırın’. Yoksa cehalet sonucu, bir kavme kötülükte bulunursunuz da, sonra işlediklerinize pişman olursunuz.’ Türkiye’nin ciddi anlamda bağırsaklarını temizlemeye çalıştığı ve hızlı bir şekilde ileri demokrasiye (milli iradeye) evrildiği bu dönemde böyle bir fitnenin kimlerin işine yaradığına bakmak gerekmez mi? Özellikle bu hassas dönemlerde ortaya atılan sözlere hemen balıklama atılıp oyunun parçası haline gelmek acaba kimlerin ekmeğini yağ sürer. Ayeti kerimede ‘etraflıca araştırın’ ifadesi duyduklarımızı bir süzgeçten geçirmemize işaret ediyor. Süzgeç demişken aklıma Prof. Dr. İskender Pala’nın 13 mart 2012 tarihli zaman gazetesindeki ‘Bilgeler arasında’ başlıklı yazısı geldi.
Olay şöyle anlatılıyor. Düşünce tarihinin önemli bir kilometre taşı olan Platon bir gün hocası Sokrates’in yanına heyecanla gider: ‘Üstat Sokrates!..Şu Protagoras’ın hakkınızda söylediklerini duymak ister misiniz? Sokrates: ‘Dur bakalım Platon hemen söyleme’ diyerek karşılık verir. ‘O sözleri duymak için önce onları üçlü filtreden geçirelim’ der. Platon: ‘Ne imiş üçlü filtre’ diye hayretle sorar. Birincisi der Sokrates: ‘bana söyleyeceğin şey doğru mu? Platon ‘emin değilim ama öyle diyorlar’ şeklinde cevap veririr. Sokrates: ‘evlat doğru olup olmadığını bilmediğin şeyi mi bana söyleyeceksin’ bunun üzerine Platon mahcup olur. İkinci olarak ‘bana söyleyeceğin bu söz iyi mi’ diye sorar. Platon: ‘yok yok iyi değil hatta belki kötü bile’ der. Sokrates: ‘evladım şimdi sen bana hem doğru hem de iyi olmadığını bildiğin bir şeyi mi söylemek istiyorsun’ Platon utanır, sıkılır ve hata ettiğini anlar. Ve üçüncüyü söylemek istemez. Sokrates: ‘söyleyeceğin üçüncü şey belki filtreden geçer’ diyerek üçüncü filtreyi söyler. ‘Söyleyeceğin şey faydalı mı peki’ sorduğunda Platon uzun bir süre derslere devam edemez. Sonra hocasının doğum gününde bir hediyeyle gelir ve hiçbir şey olmamış gibi derslere devam eder. Sonraki yıllarda yaşı ilerleyen Sokrates artık evine kapanmıştır. Yine bir doğum gününde Platon bir heykeltıraşa altından yaptırdığı ve birbirinin aynısı olan üç heykel gönderir. Heykeller bir sır taşımaktadır ve bu sırrı sadece kendisi ve heykeltıraş bilmektedir. Sokrates öğrencisinin kendisine gönderdiği birbirinin aynı üç heykele bir anlam veremez. Önce ailesini sonra çevresindekilere gösterir. Hiç kimse bir cevap bulamaz. İyonya’dan zeki bir gencin Atina’ya geldiği haberini alınca genci çağırtır ve durumu ona anlatır. Genç ince bir tel ister. Heykellerden birinin kulağına sokar. Tel heykelin diğer kulağından çıkar. İkinci heykele aynı işlemi uygular bu kez kulaktan giren tel ağızdan çıkar. Üçüncü de ise kulaktan giren tel boğazdan aşağı inerek bir yerde sabit durur ve daha ileri gitmez. Telin kaldığı yer ölçüldüğünde uc tam kalbin üzerindedir. Sır açığa çıkmış ve olay çözülmüştür. Genç şöyle der: ‘Bu heykelleri her kim tasarladıysa size bir şeyler söylemek istemiş. Çünkü birinci heykel her duyduğunu dillendiren boşboğazları yeriyor. İkinci heykel öğüt dinlemeyen, bir kulağından giren diğer kulağından çıkan insanları anlatıyor. Bilge insan Sokrates!.. Bu iki hediye sizin için değil. Ama üçüncü size layıktır. Çünkü ‘Kulağından gireni kalbinde saklayan makbul adamdır! Demek istiyor.’
Müslüman bir delikten iki kez sokulmaz. Bunun anlamı müslümanın uyanık olmasından başka bir şey değildir. Filleri üzerimize gönderenler o fillerin ayakları altında ezilmemizi istemektedirler. Filtreleri iyi çalıştırıp etraflıca araştırmadan tefrikaya kapı aralamayalım. Tefrikanın girdiği yerde kimseye fayda yoktur. Bir de Akif’ kulak verelim;
‘Girmeden tefrika, bir millete düşman giremez
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez
İşte Fas, işte Tunus, işte Cezair gitti
İşte İran’ı da taksim ediyorlar şimdi
Ey camaat yeter! Allah için olsun uyanın
Sesi pek müthiş öter yoksa kulaklarda çanın’
Etraflıca araştırmaktan daha ötesi var mı?
Yusuf SALİH