Türkiye Gazetesinden Mahmut Özay'ın haberine göre: Türkiye'de 2023 verilerine göre 208 üniversitede yaklaşık 7 milyon öğrenci, 184.566 öğretim elemanı bulunuyor. Ülkemizde neredeyse her ilde üniversite var. 'Kuş uçmaz, kervan geçmez' yerlerde fakülteler yapıldı. Bir meslek öğrenmek yerine üniversitenin yolunu tutan gençler, fakülte diplomasını her kapıyı açan bir anahtar olarak görmeye başladı. Bu yanlış algı ara eleman sorununu ve diplomalı işsizler ordusunu beraberinde getirdi. Her üç işsizden birinin üniversite diploması var. İş bulanların çoğu da okuduğu bölümden değil çok farklı işlerde çalışıyor. Eğitimcisi, işvereni, ebeveyni, öğrencisi hemen hemen herkes bu durumdan etkileniyor. Saygın meslekler saygınlığını kaybediyor. Diplomalı gençler masabaşı iş ararken; ustalar yetiştirmeye çırak bulamıyor. 'Sen ağa ben ağa, bu inekleri kim sağa' diyen işverenler tepkili... 'Herkes üniversiteli olmak zorunda mı' sorusunu detaylıca irdeledik ve alanında uzman isimlerle çözüm önerilerini konuştuk:
TED Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı Eğitim Politikaları Kurulu Üyesi Selçuk Pehlivanoğlu:
Türkiye'de şu an yükseköğretimde verebildiğimiz kadar diploma verelim bakışı var. 12 yıllık zorunlu eğitim içinde çocuklara benlik, meslek ve gelecek algısı veremiyoruz. Lise diplomaları sadece üniversite sınavına girme pasaportu oldu. Yıllarca bize 'İmkansızlık vardı okuyamadık, siz okuyun hayatınızı kurtarın gerekirse aç kalırız' denilerek iş ve gelecek kaygısı ancak üniversiteye göre çözülecek kalıbı ezberletildi. Son üç yılda üniversite mezunlarının işsizlik oranı lise, ortaokul hatta ilkokul mezunlarını geçti. Kalıplar yıkılıyor.
En iyi mesleki eğitim Almanya'da deniliyor ama bu Sanayi Devrimi... Almanya yavaş yavaş meslek liselerini kapatıyor veya dönüştürüyor. Bunun nedeni 21. yüzyıl yetkinlikleri ile 20. yüzyıl aynı değil. Dolayısıyla sizin yetiştirdiğiniz nesil farklı bir nesil. Meslek eğitim bizde bir planlama dahilinde yapılmıyor. Meslekten mezun olanların ülkemizde kendi alanlarında çalışma oranı yüzde 1'lerde. Sonra gidip güvenlik görevlisi oluyorlar.
21. yüzyılda herkesi üniversite mezunu yapıp, hatta hocası olmadığını bile bile zorla insanları hoca yaparak bir ülkeyi akademik olarak ileriye taşımanız mümkün değil.
12 YIL EĞİTİM LÜKS
12 yıllık zorunlu eğitim ülkemiz için lüks. 8 yıl bir bireyin kazanımlarını çok nitelikli olarak verilmesine odaklanılmalı. Mecbur gidenler 'mış' gibi gidiyor. Aile baskısı ve diğer faktörler var.
Eğitim bir toplumsal mutabakatı gerektirir. Şu görüş bu görüş ayırımı olmaz. Türk Eğitim Derneği olarak ana düşüncemiz 4-5 yıllık bir strateji ile eğitim sisteminin temelleri çok sağlam bir şekilde yapılandırılabilir. Ama ekonomi bozulduğunda nasıl acı bir reçete oluyorsa burada da bunu kabul etmek gerekir.
11. sınıfta lise diplomasının verilmesini savunuyoruz. Bu da öğrencinin okul başarı puanı ile yapılmalı. Ama bu puan okul içinde sıralama şartıyla olmalı. 11. sınıfı bitiren öğrenci hiçbir sınava girmeden elindeki okul başarı puanı ile meslek yüksek okuluna, açık öğretime, beceri ile giren üniversitelere ve ön lisans programına girebilecek. Her yere üniversite açıldı, havuz doldu taştı. Bunu makul bir noktaya çekmeliyiz. Üniversite sınavında 4 yıllık bir bölümü kazanan lise mezunlarının sayısı ancak yüzde 28. Asıl kazananlar üniversiteye bitirenler ya da üniversitede okuyanlar. Burada bir sıkıntının olduğu görülüyor. Meslek Yüksek Okullarının da hiçbir işe yaradığına inanmıyorum. Burada okuyan öğrenci bir gün okulda dört gün sektöründe çalışmalı. Gerekirse istihdam garantisi verilmeli. Dolayısıyla mezun olduğunda sudan çıkmış balığa dönmeyecek.
ÖĞRENCİLİK EN GÜZEL MESLEK
Kariyer Uzmanı Nur Erdem Özeren: İlk soru şu; Türkiye'de insanlar neden üniversite okuyor? Meslek sahibi olup para kazanmak için mi? Hayır! Eğer amaç para kazanmaksa, çok para kazananların büyük çoğunluğu üniversite mezunu değil, parayı kazandıran genellikle ticaret ve ön şartı üniversite değil. Amaç meslek sahibi olmaksa, altın bilezik denen, her zaman geçerliliği olan bir meslek sahibi olmaksa, bu konuyu incelemek gerekiyor. Son 15 yılda açılan üniversiteler ve artan kontenjanlarla, altın bilezik olarak sayılan birçok meslek alanında mezun sayısı katlanarak arttı. Dolayısıyla doktor, mühendislik vb. bu mesleklerin değeri azaldı, mezunu ve icra edeni çok olan alanın karşılığında verilen ücret de düşük oluyor. Diğer yandan, her türlü 'usta'lık gerektiren, meslek liselerinde ya da meslek erbaplarının yanında öğrenilen işlerde insan kaynağı sıkıntısı var. Bu kişilerin gelir elde etme potansiyelleri çok daha yüksek, çünkü bulunmuyor. Önceleri 'ara' eleman şimdi ise 'aranan' eleman denen bu alanlarda çalışacak yeni nesil bulmak imkansız gibi. Öğrencilere üniversite eğitimi ve sonrası ile ilgili bir hayal satılıyor. Yaşıtlarıyla eğlenip güzel vakit geçirdikleri için öğrencilik onlar için en güzel meslek. Ancak en önemli sebep, itibar. Bazı mesleklerin toplumda itibarı, işsiz bir öğretmen, avukat ve mimar kadar yüksek değil. Yakın gelecekte bugün itibarı olan mesleklerin diplomasına sahip olmanın pek de itibarlı olmadığı anlaşıldıkça, lise mezunu olarak yapılan bu tip işlere olan talepler tekrar artacak.
BELLİ UZMANLIK DIŞINDA ARTIK BİR YÜK OLDU
Desnet Teknoloji Kurucusu Ömer Ekinci: Biz şirkette hem teknik ekibimizde hem de satış ekibimizde gençlerle çalışıyoruz. Şu anda en önemli kriterlerimiz, lise mezunu olsun, öğrenmeye açık olsun ve hiçbir şey bilmesin. Çünkü bildiklerini unutturup baştan öğretmek daha çok zaman alıyor. Üniversite belli uzmanlık alanları hariç artık gereksizin ötesinde aileye, gence ve ekonomiye yük. Öğrenmeye açık bir insan ilkokul mezunu da olsa bütün üniversitelerde konferans verir ki bunu gerçek hayatta görüyoruz. Öğrenmeye kapalı olan da bilgiyi edinmek yerine ezberliyor, doktora da yapıyor, doçent de oluyor, profesörlüğe kadar gidebiliyor. Bu yüzden bilmek, öğrenmek ve yapabilmek kavramlarının eğitimle hiçbir bağının kalmadığına inanıyorum.
ÖĞRENCİ OKURKEN İŞ DÜNYASI İLE TANIŞMALI
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç: Mesleki eğitim daha çok üretimin, daha çok ihracatın ve daha çok istihdamın verimli tarlasıdır. Ülkemizin iş gücü değerlerini yok olmaktan kurtarmak, ülke ekonomisine artı katkı sunmalarını sağlamak, ancak mesleki ve teknik okullarımızda okuyan öğrencilerimizi iş dünyasının bir parçası yapmakla mümkündür. Biz iş dünyası olarak şuna inanıyoruz ki, daha okurken doğru şekilde iş dünyasıyla buluşturulan öğrenci, üretmenin ve kazanmanın mutluluğunu tadacaktır.
6 AY ÖNERİSİ
Yeni mezun öğrenci, kendini emek sektörünün ihtiyaç duyduğu, talep ettiği mesleki alanlarda geliştirmek isteyebilir. Söz gelimi 6 ay kursa gidip operatör, kalite kontrolcü olabilir, nitelik gerektiren her görevi alabilir. Sanayinin ihtiyaç duyduğu tüm konularda lojistikten bakım işlerine kadar birçok alanda açık pozisyonlar var. Böylece hem gençlerimizin işsiz kalmasını önlemiş, reel piyasa gereksinim ve gerçekleriyle örtüşen bir çözüm üretmiş oluruz hem de iş dünyasının ihtiyaç duyduğu iş gücünü karşılamış oluruz.
MAALESEF GİTTİKÇE KAN KAYBEDİYORUZ
Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Aslan: Binlerce kişiye istihdam sağlayan bir sektör olarak özellikle ara eleman konusunda maalesef kan kaybediyoruz. Bu bakımdan herkes üniversite mezunu olmak zorunda değil. Sanayimizin yetişmiş ara eleman ihtiyacını karşılayabilmek için mesleki eğitimi önceliklendirmeliyiz. Ekonominin ihtiyacı olan ara eleman eksiğinin kapatılması için mesleki eğitimi cazip hale getirerek gençlerin istihdama katılmasını sağlamalıyız. Bugün gelişmiş ülkelere baktığımızda bu konuya oldukça önem verildiğini görüyoruz. Gençlerimizi meslek liselerinde eğitim görmeye teşvik etmeliyiz. Meslek liselerinde okuyanları sanayiye kazandırmak için muhakkak kendi meslek dalında ilerlemesine fırsat tanımalı, burs desteği ve staj imkanı sunmalıyız.