“YENİ DÜNYA DÜZENİ” VE TÜRK DÜNYASI 2

Bir önceki yazımda da belirttiğim üzere Yeni Dünya düzeninde Türk Dünyası olarak nerede ve nasıl durulması gerektiğinin öneminden bahsetmiştim. Bunun üzerine bu yazımda kurulması gereken birlikteliğin maddeler ile ne kadar önemli olduğunu aktarmak istiyorum. Göz ardı edilmemeli, belli dönemlerde konusu sadece bir ziyaret sonrası geçer, daha sonrasında üzerinde her hangi bir çalışma yapılmadan unutulur. Sadece belli dönemlere bırakılacak bir durum olmadığı artık dünya da yaşanılan olaylar ile de görmekteyiz. Yaşanılan olumsuzluklar, savaşlar göstermektedir ki bu düzenin şekillenmesinde biz nerede nasıl duracağız.

Ekonomik, siyasi, kültürel, eğitim, bilim ve turizm de bölgesel anlamda öncü olacak, hem de büyük bir güce sahip olunacaktır.

Türk dünyası birliğinin kazanımları, Türk Dünyasının Yeni Dünya düzeninde yeri ve önemi, jeopolitik, ekonomik, kültürel ve siyasi açılardan değerlendirilmesi

1.Ekonomik İşbirliği: Türk dünyası ülkeleri arasında ticaretin artırılması ve ortak ekonomik projelerin hayata geçirilmesi, ekonomik kalkınma ve refahın artmasına katkı sağlayacaktır. Türk dünyası, özellikle Kazakistan, Özbekistan ve Azerbaycan gibi ülkeler doğal kaynaklar açısından zengindir. Bu ülkelerin ekonomilerinin çeşitlenmesi ve sanayileşmesi, küresel ekonomideki rollerini artırabilir. Türkiye'nin konum olarak önemi doğrultusunda ekonomisi ve sanayi altyapısı ile diğer Türk devletlerine model olabilir ve ekonomik uyum çabalarını destekleyebilir.

Türk Devletleri, doğal kaynaklar bakımından zengin olup, ekonomik büyüme potansiyeli taşımaktadır. Türkiye'nin sanayi ve teknoloji alanındaki çalışmaları ile Türk Cumhuriyetlerinin de ekonomik kalkınmasına katkı sağlanarak, Türk Devletleri arasında ekonomik işbirliğini artırmak amacıyla kurulan Türk Konseyi (Türk Keneşi) gibi örgütler, ortak projeler ve ticaret anlaşmalarıyla ekonomik uyumu teşvik edecektir.

Dünya da ve ülkemizde yaşanan ekonomik sıkıntılar artık yönetilemez halde olmasından dolayı her alanda üretimin teşvik edilmesi gerektiğini bu doğrultuda hareket edilmesi gerektiğini göstermektedir. Bu durumların karşısında ekonomik işbirliği büyük bir önem arz etmektedir.

2. Siyasi Dayanışma: Türk dünyası ülkeleri arasında siyasi dayanışma, bölgesel istikrarın sağlanmasına ve ortak güvenlik tehditlerine karşı daha etkili bir şekilde mücadele etmeye olanak tanır. Türk Konseyi gibi örgütler aracılığıyla daha sıkı bir siyasi işbirliği, Türk dünyasının uluslararası arenada daha etkili olmasını sağlayacaktır.

Ortak diplomatik girişimler ve uluslararası organizasyonlarda birlikte hareket etme stratejileri, Türk dünyasının sesini güçlendirecektir. Bu güçlenme sonrasında, Türk Dünyası, uluslararası platformlarda ortak hareket ederek, küresel ve bölgesel meselelerde daha etkili olacaktır. Türk Konseyi ve Türk Akademisi gibi kurumlar, siyasi işbirliğini ve ortak stratejiler geliştirmeyi amaçlamaktadır. Ayrıca, bu işbirliği, Türk Devletlerinin egemenliklerini koruma ve bağımsızlıklarını pekiştirme çabalarına da katkı sağlayacaktır.

Bu bölge, enerji kaynakları (petrol ve doğalgaz gibi) bakımından zengin olup, Asya ve Avrupa arasında stratejik bir geçiş noktasıdır. Burada ki dayanışma ile “Yeni İpek Yolu ve Ticaret Yolları” oluşturularak Türk Dünyası'nın merkezde yer alması, bölgenin ticaret yolları açısından önemini arttıracaktır.

Petrol, doğalgaz ve diğer enerji kaynakları açısından zengin olması ve özellikle Hazar Denizi bölgesindeki enerji rezervleri bu rezervlerin dünya pazarlarına ulaştırılması Türk Dünyası'nın önemini artırmaktadır. Bu kaynakların yönetimi ve dağıtımı, hem bölge içi hem de bölge dışı enerji güvenliğini etkileyebilir. Türkiye'nin enerji koridoru olarak stratejik konumu, Türk dünyası için önemli bir avantaj olacaktır. Türk dünyası, Asya ve Avrupa'nın kesişim noktasında bulunmasından dolayı bu stratejik konum, ticaret yolları ve uluslararası taşımacılık açısından büyük bir avantaj sağlayacak ve yeni dünya düzeninde bu jeopolitik konum, Türk dünyasının küresel ticaret ve ulaşım ağlarında merkezi aynı zamanda önemli bir rol oynayacağını göstermektedir.

Her başlık birbirini tamamlarken nasıl bir öneme sahip olduğunu görmekteyiz. Diyebilirsiniz ki bunlar ve kıymetli bilinen meseleler bırakalım olmaz diyerek geçiştirilmemelidir. Birlikteliğin bugünlere kadar olmamasının sebebi adım atılmamasını isteyenlerden kaynaklıdır. Bunu isteyemeyenler ve geçiştirenler gündeme gelmemesi için çaba içindeler. Biliyorlar ki, bu büyük öneme sahip olan bölgesel güç sonrasında etki alanları ortadan kalkacaktır.

Unutmamalıyız ki, savaş yanı başımızda… Savaş varsa her türlü olumsuzluk devam edecektir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş stratejisilerinden biri de barışı bölgesine yayarak, bağımsızlığına kast eden emperyal planları işlevsiz kılmaydı. Sadakat Paktı, Balkan Paktı'nı bunlara örnek gösterebiliriz. Ayrıca kuruluş döneminde Sovyetlerle yürütülen barışçıl diplomasi de bu perspektifte değerlendirmekle birlikte, aynı zamanda bölgedeki Türk topluluklarla teması mümkün kılabilmeyi de içeriyordu.

100 yıl sonra, Dünya yeniden tek kutuplu yapıdan sıyrılırken, yeni dünya rejiminin sancılarını bölgemizde şiddetli bir şekilde hissediyoruz. İşte tam bu noktada Türkiye Cumhuriyet’inin tarihsel reflekslerini daha dikkatli okuyup, uygulama pratiklerini zenginleştirmeliyiz. İşte Türk Devletlerini içeren siyasal dayanışma, bölgedeki ülkemize dönük emperyal müdahalelere karşı bir savunma seti olarak da görülmelidir.

Unutulmamalıdır ki, ikinci dünya savaşının yıkımından en az etkilenen ülkelerden biri olmamız, kuruluş dönemindeki stratejinin sonucuydu. Emperyal destekli Suriye iç savaşınının bile ülkemize dönük, olumsuz etkilerini düşündüğümüzde, bölgemizi kapsayacak geniş çaplı bir gerginlikte, ülkemizin savunması ve huzuru kuruluş kodlarında mevcuttur. Bu savunmanın başat saç ayaklarından biri de Türk Devletleri arasındaki siyasal ve ekonomik dayanışmadır.

3. Kültürel Değişim ve Paylaşım: Türk dünyası ülkeleri arasında kültürel etkileşim ve paylaşım, ortak tarih ve kültür bağlarının güçlenmesine ve kültürel zenginliğin artmasına yardımcı olacak, Türk dünyasının ortak kültürel ve tarihi bağları, bölge halkları arasında güçlü bir bağ oluşturacaktır. Bu bağlar, ortak dil, tarih ve kültürün paylaşıldığı projeler ve işbirlikleri aracılığıyla daha da pekiştirip, kültürel diplomasi ve eğitim alanındaki işbirlikleri, Türk dünyasının yumuşak gücünü artıracaktır.

Kültürel değişim programları ile öğrenciler ve akademisyenler arasında kültürel bağlar güçlendirilerek, sanat ve kültür etkinlikleri ile eğitim ve bilimsel işbirliği desteklenecektir.

Bilinmelidir ki, ülkemizde kültürel anlamda büyük bir yozlaşma yaşanmaktadır. Her anlamda tarihinden, kültüründen, geleneklerinden uzaklaşan dönemlerdeyiz. Bu durumun artmasına sebep olan bir çok faktör vardır. Avrupa da yaşama isteğinin artması da hem ekonomik anlamda, hem eğitim hem de özünü yitiren bir anlayışın yaygınlaşması ile oluşmaktadır.

Bunun dışında ülkemizde bulunun mülteci, sığınmacı gibi kitlelerin artmasının karşısında tekrar kendi ülkelerine gitmeleri konusunda her hangi bir süreç başlatılmaması da büyük bir tehlikedir. Bu tehlike her alanda etkilemektedir. Göz göre göre bu tehlike büyümektedir. En kısa sürede bu tehlikeden kurtulunmalıdır.

4. Eğitim ve Bilim İşbirliği: Türk dünyasının birlikteliğinde eğitim ve bilim işbirliği, ortak kültürel ve tarihi bağları güçlendirerek, bilimsel ve teknolojik gelişmeleri destekleyerek, bu işbirliğinin etkin bir şekilde şekillenmesi gerekmektedir.

Türk dünyası ülkeleri arasında eğitim ve bilim alanlarında işbirliği, akademik değişim programları ve ortak araştırma projeleri sayesinde bilgi ve teknoloji transferini artıracaktır.

Türk Konseyi (Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi) gibi örgütler çerçevesinde eğitim ve bilim işbirliği kurumları oluşturularak, bu kurumlar, işbirliğinin koordinasyonunu ve sürekliliğini sağlayacaktır. Bu adımlar, Türk dünyası ülkeleri arasındaki eğitim ve bilim işbirliğini güçlendirerek, bölgesel kalkınmayı ve küresel rekabet gücünü artıracaktır.

5. Turizm Potansiyeli: Türk dünyası ülkeleri arasında turizm alanında işbirliği, turistler arasındaki hareketliliği artırarak ekonomik büyümeye katkıda bulunabilir ve kültürel alışverişi teşvik edecektir.

Tüm bu kazanımlar, Türk dünyası ülkelerinin birlikte hareket ederek ortak çıkarlarını koruyabileceği ve bölgesel kalkınmayı destekleyebileceği anlamına gelir. Yeni dünya düzeninde Türk dünyasının etkisi, bu faktörlerin ne derece etkili bir şekilde yönetildiğine ve bir araya getirildiğine bağlı olacaktır. Güçlü ekonomik ve siyasi işbirliği, stratejik enerji yönetimi, jeopolitik avantajların kullanımı ve kültürel bağların güçlendirilmesi, Türk dünyasının küresel arenada daha etkili olmasına katkı sağlayacaktır.

Bu hedeflerin gerçekleştirilmesi, Türk dünyası ülkelerinin birlikte çalışarak ortak çıkarlarını koruyabileceği ve bölgesel kalkınmayı destekleyebileceği anlamına gelir.