Ben bir maden işçisiyim.
Gün ağarmadan evimden çıkarım.
Her evimden çıkışıma bir veda eklerim.
Bilir misiniz alışılmış bir veda nasıldır ?
Unutmam helallik almayı.
Bilirim ölüme ne kadar yakın olduğumu.
Ayağımda çizmelerim, başımda baretim bir de baretimde karanlığımı aydınlatan ışığım vardır.
Yerin metrelerce altında karanlık da olsa her yer tehlikeli koşullarda evime dönebilmenin umuduyla çalışırım.
Kömür karası olurum, ter dökerim ama bilirim ki kömür karası da olsa elim-yüzüm alın teri ile emek çekilmiş her şey değerlidir.
Bir anlık dalgınlık, bir yanlış, bir hata hakkım yoktur benim.
Ben bir maden işçisiyim
Karanlığımızda bir masa kurarız.
Bugün bulgur pilavı yarın bir nohut çorbası bir de kuru ekmek ve yol arkadaşlarım otururuz aynı sofraya ve şükrederiz.
Yine de yoktur halimizden şikâyetimiz.
Ben bir maden işçisiyim
Ayağınızda ki orijinal ayakkabı, taktığınız orijinal çanta, giydiğiniz orijinal ceketler kadardır maaşım.
Yine de yoktur şikâyetim.
Evime helalinden bir lokma ekmek götürebilmek tek isteğim.
Ben bir maden işçisiyim
Bizim mesleğimiz bir ata mesleğidir.
Dedemizden, babamızdan ailemizden gördüğümüz öğrendiğimiz iş budur.
Ahh annem..
O bir maden işçisi eşi bizler de maden işçisi çocukları idik.
Korkardık her gün helalleşirken.
Ben o zamandan hatırlarım.
Helalinden bizlere bir lokma ekmek getirebilmek için elleri-yüzleri kömür karası olan karanlığını eve dönebilmenin umudu ile aydınlatan babamın emeğini.
Kuru fasulye - pilav da olsa tabaklarımızda başkaydı lezzeti.
Aynı sofrada hala bir arada oturuyor ola bilmenin şükrü sarardı içimizi.
Bayramdan bayrama bir kıyafet alınırdı.
Mağazalar falan da yoktu bir pazar kurulur satılandan anne baba ne alır getirirse.
Diğer seneye de giyelim diye büyük alınırdı.
Yine de çok beğenirdik.
Bilirdik babamın nasır tutan ellerinin emeğiydi.
Yani demem o ki
Ben bir maden işçisi olmadan önce bir maden işçisi çocuğu oldum.
Gece yarısını görmeye başladı mı saatler ahh zor uyurduk artmaya başladıkça babamın öksürük sesleri.
Annemin dağdan bayırdan topladığı otları kaynatmaya başlama telaşı sarardı evi.
Zordu maden işçisi olmak.
Gecesi ayrı zor gündüzü ayrı zor.
Babam üzüldüğümüzü görmesin diye uyuyormuş gibi yapmaya devam ederdik.
Yorganın içinde çekerdik ayaklarımızı karnımıza kadar korkardık babamıza bir şey olmasından.
Kolay değildir.
Maden işçisi eşi olmak çocukları olmak.
Ben bir maden işçisiyim
Dedim ya bizim işimiz baba mesleğidir.
Biliriz o zamanlar dan zor iştir.
Ama bizim bu işe memleketimizin de bu kömüre ihtiyacı vardır.
Ben bir maden işçisiyim
Gözüm görür, kulağım işitir küçümsendiğimizi yine de susarım.
Bazen can burnuma gelir ama bilirim evde ekmek bekleyen eşi-çocuğu .
Ve sarar yüreğimi bir ayetin sıcaklığı
‘ALLAH SABREDENLERLE BERABERDİR . ‘
Ben bir maden işçisiyim
Tek istediğim emeğimin karşılığını almaktır.
Biraz değer görmek.
Ben Ülkemi, Devletimi, Halkımı provoke edecek bir şey yapmıyorum.
Ben sadece hakkımı alın terimin karşılığını istiyorum.
Ben bir maden işçisiyim
Hakkımı alamadığım için eşimin parmağındaki yüzüğü satıp evimize yiyecek bir şeyler aldık.
Ben bir maden işçisiyim
Hakkımı alamadığım için
Her gün okula giden çocuğumun cebine 1 TL harçlık koyamıyorum.
Ben bir maden işçisiyim
Hakkımı alamadığım için
Yeni doğan bebeğimize ne bir bez ne de bir süt alamıyorum.
Ben bir maden işçisiyim
Emeğimin karşılığını hakkım olanı alamadığım için
Ekonomik sorunlar yaşıyorum.
Geçim sıkıntısı yaşıyorum.
Ben ve yol arkadaşlarım bir maden işçisiyiz.
Nasır tutan ellerimizin, toz dolan ciğerimizin tehlikeli koşullar da çalışarak akıttığımız alın terimizin karşılığını istiyoruz.
Adalet istiyoruz.
Sesimizi duy Türkiye’m diye çığlıklar atıyoruz.
Sesimizi ölünce mi duyacaksınız Türkiye’m?
ERMENEK Maden işçilerine ithafken yazdığım bu yazımı Pascal ‘ın bir sözü ile sonlandırmak istiyorum.
ADALETİN KUVVETLİ, KUVVETLERİN DE ADALETLİ OLMALARI GEREKİR.
Sevgi ve saygılarımla. Cennet Eren