YEREL

HAYATIN KİMYASINI ANLATAN ÖĞRETMEN: NESRİN ÖRTER

Karaman Başakşehir Şehit Hamza Çetin Anadolu Lisesi Kimya Öğretmeni Nesrin Örter, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hayata geçirilen ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ uygulaması çerçevesinde yaptığı çalışmalarla öğrencilerin derse olan ilgilerini ve meraklarını arttırmayı başardı.

HAYATIN KİMYASINI ANLATAN ÖĞRETMEN: NESRİN ÖRTER Foto Galeri: HAYATIN KİMYASINI ANLATAN ÖĞRETMEN: NESRİN ÖRTER

Nesrin Öğretmen, öğrencilerin ellerindeki malzemelerle yaratıcılıklarını desteklenmesi için verdiği ‘Periyodik tablo hazırlama proje ödevi’ sonucunda, öğrenciler bonibon şeker, insülin başlığı, iğne oyası, şişe kapağı gibi pek çok üründen rengarenk yaratıcı periyodik cetveller yaptı. Öğrencilerin yaratıcılıklarını geliştirmeye yönelik çalışmalara devam edeceğini ifade eden Nesrin Hanım, “Okullar ders değil, yaşamın ta kendisi” diyor.

Bir çocuğun hayatındaki en büyük şans ailesinden sonra öğretmeni. Yarını emanet edeceğimiz gençlerin yolunu bilimle aydınlatan vizyonlu ve fedakâr öğretmenler bu ülkenin geleceğini ilmek ilmek dokuyor. Bu öğretmenlerden biri de Kimya Öğretmeni Nesrin Örter. Aslen Malatyalı olan Nesrin Örten, 6 Şubat depremi sonrası Karaman’a yerleşti. Küçüklükten ‘Simyacıydı’ dediği babaannesinden çeşitli ilaçlar yapmayı öğrenen ve bu alana merak salan Nesrin Hanım, Kimya bölümünü bitirmiş. Bilim insanı olarak üniversitede kalıp çalışma hayali kuran Nesrin Hanım, yüksek lisans yapmış ama annesinin rahatsızlanmasıyla hayalini gerçekleştirememiş. Yıllarca özel kurumlarda eğitimcilik yapan Nesrin Hanım, 10 yıldır devlet okullarında eğitim veriyor. “Bizim dersimiz bilinenin aksine bir genel kültür dersi” diyen Nesrin Hanım, ‘Kimya’nın hayatın her alanında var olduğunu, bu sebeple öncelikli amacının çocukları hayata hazırlamak olduğunu ifade etti.  

“KİMYAGERLİĞİ VE LABORATUVARI ÇOK SEVİYORUM”

Kimyagerliği ve laboratuvarı çok sevdiğini söyleyen Nesrin Hanım, bu alana yönelişini şu şekilde anlattı: 

“Aslen Malatyalıyım. Benim babaannem simyacıydı. Evde sürekli ilaç yapardı. Birisinin üzerinde ağırlık olduğunda onu almaya çalışırdı. Dualar okurdu. Çocuğu olmayan kadınları tedavi ederdi. Ama en çok ilaç yapardı. Babaannem ilaçları yaparken sık sık onu izlerdim. Sorular sorardım. ‘Bu neden bunla karıştı?’ ‘Bu bunla birleşince nasıl ilaç oluyor?’ gibi.. Onu izleye izleye zamanla bende öğrendim ve bu alana merak saldım. Sonra kendimi bu yönde geliştirmek istedim. Küçüklüğümden beri karışım hazırlamayı çok seviyorum. Sonra bu alanda devam ettim ve kimya bölümünü okudum. Yüksek lisansımı da yaptım. Bilim insanı olarak üniversitede kalmak istiyordum ama annem rahatsızlandı o nedenle bırakıp memleketime dönmek zorunda kaldım. Sonra süreç değişti.. Şimdi lise öğrencilerine ‘Kimya’yı anlatıyorum.  Evimde de hala ilaçlar yaparım. Çevrem sürekli sorular sorar. Kimyagerliği ve laboratuvarı çok seviyorum… “

“OKULLAR DERS DEĞİL, YAŞAMIN TA KENDİSİ”

Kimya’nın hayatın her alanında var olduğunu belirten Nesrin Hanım, çocuklara sıkıcı teorik bilgiler vermek yerine onları derse heveslendirici çalışmaları önemli bulduğunu söyledi:

“Ben öğrencilerimin yetenek alanı değil, kültür alanında gelişmesini isterim. Çünkü bizim dersimiz bilinenin aksine bir genel kültür dersi. Öğrencelerin küçüklükten beri evin içinde yaptığı, kullandığı her şey ne anlama geldiğini, nerede gerekli olduğunu, kimyanın bütün bilimlerin merkezinde olduğunu biz göstermeye çalışıyoruz. Mesela bir öğrencim geliyor annesi temizlik yaparken temizlik maddelerinden zehirlenmiş. “Nede oldu ?” diyor. Diyorum ki klor gazından. Klor gazı nasıl nasıl çıkar? İki kimyasalın bir araya gelmesiyle. Bu sebeple iki kimyasalı bir araya getirmemek gerekiyor. Metal zehirlenmesi yaşayan birine yumurta akı içirin diyoruz. Mesela mutfaklarda bakır kullanılıyor. Bakırın içerisine asla asitli şeyler koymayın diyoruz. Neden? Çünkü tepkimeye girer. Ya da işte çok basit örnek PVC diyoruz evdeki pencerelere. Açılımı Polivinil klorid. Yani içinde klor var. Bu yüzden sık sık havalandırmak gerekir PVCli evleri… Bunların günlük hayatta kullanmaya başladıkları zaman işin rengi değişiyor. Çocuklara bu bilgileri böyle anlatınca hemen anlıyorlar ve günlük hayatlarında uyguluyorlar. Bir de derse karşı daha hevesli oluyorlar. Bazen 45 dakikalık dersten 80 dakika çıkamıyoruz. Tenefüse bile çıkarmıyorlar. Sürekli soru soruyorlar. Çocuklara bunlara kimyayı böyle anlatınca çok seviyorlar. Saç boyaları, makyaj malzemeleri kullanıyorlar. Diyorum bunların hepsi petrol ürünü. Pet şişe kullanıyorlar. Onlara anlatıyorum pet şişe aslında petrolden türetildiği için adı pet şişe. Bu şekilde örneklerle öğrenince kalıcı öğrenmiş oluyorlar.”

“BİLİM BATIDAN GELMEDİ, BİZDEN BATIYA GİTTİ”

Bilimin batıdan ülkemize geldiği yönündeki yanlış görüşleri düzeltmek için çabaladıklarını aktaran Nesrin Hanım, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yıkmamız gereken en önemli algı şu; öğrencelerimiz sanki bütün bilim dalları batıdan gelmiş gibi davranıyorlar. Öyle öğrenmişler. Bu kesinlikle yanlış bir bilgi. Bilim batıdan gelmedi, tamamen bizden batıya gitti. Basit bir örnek verecek olursak simya dediğimiz bir bilim var. Bütün metalleri altına çevirmek gibi... Mesela öğrenciler Hary Potter’ı biliyor. Oradaki dokunduğu her şeyi altına çeviren bir taş var bunu biliyor. Ama bunun simyayla ilgili olduğunu bilmiyor. Mesela çoğu kurgusal filmlerde yer alan ölümsüzlük iksiri. Bu ölümsüzlük iksiri lokman hekimle başlıyor aslıda. Ama bunu kimse bilmiyor. Öğrenci iksiri anlatırken diyor mesela içinde nar bulunuyor, sarımsak kökü vs… Günümüzde yurtdışında bunlarla ilgili çok ciddi çalışmalar yapılıyor. Kimyanın var olmadığı ve kullanılmadığı hiç biryer yok. Her yerde kullanıyoruz.  Et pişmiyorsa asit gerekli. Hemen içine domates koyuyoruz.  Eczacıların simgesi olan yılan dolanmış bir kadeh var. Burada kimyA ve simya bize şunu söylüyor; yılan zehrinin aynı zamanda şifa olduğunu… Doğadaki her şey denge halinde, dikkatli kullanırsanız. Mesela akrep sokması nasıl tedavi edilir? Panzehiri nasıl yapılır? Akrep zehiri alınıp ata enjekte ediliyor. Sonra atın kanı alınıp panzehir yapılıyor ve bunların hepsi Mezopotamya’da kendi kültürümüzden gelen şeyler. Biz bunları çocuklara anlatmaya çalışıyoruz.”

“ÖĞRENCİLERİN DERSİ ANLAMASI İÇİN ONLARIN HAYATLARINDAN BİR ŞEY YAKALAMANIZ GEREKİYOR”

Kimya dersini sevmeyen bir nesil olduğunu aktaran Nesrin Hanım, ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’yle bu algının değiştiğini ifade etti:

“Kimya dersi eskiden sıkıcı gelirdi çocuklara. Daha çok ben şöyle düşünüyorum. Bir dersi öğrencinin anlaması için onların hayatlarından bir şey yakalamanız gerekiyor. Mesela öğrenci diyor ki ailem üzüm kurutuyor. Bu bölgede yaygın biliyorsunuz. Bende diyorum ki; ‘kuruturken hangi elementi kullanıyorsun?’ ‘Hocam element değil. Kükürt kullanıyorlar’ diyor. İşte diyorum ki demek kükürtün özelliği bu. Ama o bir element. Onun dışına mesela geçen öğrencim bir film izlemiş. ‘Kan mavi ışık kullanılınca çıkmıyormuş. Neden?’ diye soruyor. Çünkü kan Allah’ın izidir. Hiçbir şekilde kaybolmaz. Işık tutunca da mavi renk gözükür çünkü içinde protein var. Yumurta gibi aynı. Yapışıyor. Yapıştığı yerde kalıyor. Mesela yine bir öğrencimiz geçenlerde geldi ve dedi ki ‘Hocam benim idrarımda kan var’. Şeklini tarif etmesini istedim. Tarif etti ve dedim ki safrayla ilgili bir sıkıntı yaşıyor olabilirsin. Hemen doktora götürdük. Safrasında çamur var. Yani kimya bir ders olarak asla düşünülemez. Burada önemli olan şu; çocuklar aslında günlük hayatta olan her şeyin kimya olduğunun farkında değil. Bunu sadece bir ders gibi görüyor. Ama biz burada hayatın içinden bilgiler öğretiyoruz. ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ de buna uygun bir model. Bu yaklaşımla tüm öğrenciler çeşitli sorularla geliyor yanıma. Velilerin de ilgisi çok fazla. Derslere ilgi göstermeyen çocuklar evde kimya çalışıyorlarmış.”

“VELİLERİM YOĞURTLA KAPIDA BEKLİYOR”

Okullarda veli katılımı ve öğrenci ilgisinin doğru orantılı olduğuna dikkati çeken Nesrin Öğretmen, bununla ilgili de çalışmalar yürüttüklerini anlattı:

“Öğrencilerin evde, mutfaktan, banyoda yani günlük hayatta tüm malzemeleri öğrenmesi gerekiyor. Bu malzemelerin kullanım alanlarını tanıması gerekiyor. Yılın başında şöyle yaptık. Velilerimizi çağırıp onlara yoğurt mayalamalarını istedik. Ama dedik ki yoğurt yerine eski yöntem olan tereyağı ile mayalayın. Çağırdık ve bunun nasıl yapıldığını öğrettik. Her bir velimiz tutturmak için 5-6 defa denedi. Ermenek’ten bunu öğrenmek için gelen velimiz oldu. Ders sonu kapıda yoğurt tutmuş mu diye göstermeye gelen velilerimiz oldu. Taş gibi tutuyor gerçekten. Dikkat etmemiz gereken husus şu; belli bir sıcaklıkta olması lazım. Biz de öğrencilerimizden bunun ayarlamayı öğrenmesini istiyoruz. O baterileri bilmesi. O bakterilerin hangi sıcaklıkta öldüğünü hangi sıcaklıkta çalıştığını. Bu çok önemli. Çünkü bu çocuklar bizim geleceğimiz. Bu hayatta kalma dersi gibi. Evi temizleyecekse mesela sirkeyle temizleyelim diyoruz. Çünkü sirke yararlıları bakterileri öldürmez. Zararlı olan bakterileri öldürü ama çamaşır suyu hepsini öldürüyor. Mesela sirke peygamber efendimizin de kullandığı bir şeydi. Demek ki eskiden gelen bir şey… Bunlar hep bir süreç. İleriki konularda sütten tereyağını ayırmayı da anlatacağım. Fen dersleri biraz anlaşılması zor gibi durabilir ama öğrencinin yakarlarsak günlük hayattan örneklerle anlatırsak hiç öyle değil.”

“SESLER İNSANLARIN KULAĞINDA BİRİKİR”

Termodinamik kavramının öğrencilerin en ilgisini çektiği konu olduğunu söyleyen Nesrin Hanım, şunları ifade etti:

“Bizim en önemli konularımızdan biri Termodinamik . Öğrenciler bunu duyduklarında şok oldular. Sorularına cevap vermek için ders yetmiyordu. 3 hafta boyunca dersi beklediler. Sorularının cevaplarını bulmak için. Termodinamik kanunlarında onlara evrende enerjinin değişmediğini anlattım.. Mesela yalnız evde ders çalışırken ve camlar kapalıyken bir an annenizin size seslendiğini duyuyorsunuz. Herkes şaşırıyor. O gerçek biliyor musunuz diyorum. Nasıl diyorlar. İnanamadılar. Çok şaşkınlar. İnsan enerjisi kaybolmuyor. Ses de kaybolmuyor. Eskiden mesela kapalı bir yere girildiğinde hemen pencereler açılırdı. Neden. İçerde kalan kişinin enerjisi dışarı çıksın diye. Kalan enerji orda kalıyor. Mesela 2000’li yıllarda Rusya yerin on dört kilometre altında petrol arıyor. Kamera gönderiyorlar. Kamerada sesler geliyor. Çığlıkla .. Bunları öğrencilere dinlettim. Hepsi şok oldu. Bunun için cehennem aşağıda sesler oradan geliyordur yorumları dahi yapıldı. Asla öyle değil. İnsanların sesleri kaybolmuyor. Hastanede yoğun bakımda yıllarca yatan kişi uyandığımda hiç bilmediği bir dili konuşuyor. Neden? Enerji. Başka yerde oluşan tüm sesler insanların kulağında birikiyor. Kaybolmuyor..”

YARATICI PROJELER

Öğrencilerin yaratıcılıklarının her zaman desteklenmesi gerektiğini aktaran Nesrin Hanım, bunun için proje ödevleri verdiğini ve sonucunun çok güzel olduğunu söyledi:

“Öğrencilerin yaratıcıkları her zaman desteklenmeli. Ben bunun için proje ödevleri veriyorum. En son verdiğim ödevde öğrencilerden evdeki malzemelerle periyodik tablo yapmalarını istedim. Öğrenciler günlerce düşündü ne yapabilirim diye. Annesi bisküvi fabrikasında çalışan bisküviden yaptı. Şeker hastası olan bir öğrencimiz insülin iğnesi kullanıyordu. O insülin başlıklarından yaptı. Üzümden yapan oldu. Şekerlerden yapan oldu. Bir öğrencimiz havluya işledi. Bir öğrencimin annesi oya yapıyormuş. İp ve çiviyle bir cetvel yaptı. Bir öğrencim babasının çalıştığı yerden bonibon şekerler almış. Üzerlerine elementleri yazıp, renkleri ayırarak cetvel yaptı. Bir diğeri legolarla yapmış. Şişe kapaklarından yapan oldu. Plastik kaşıkları boyayarak yapanlar oldu. Proje teslimi sonrası rengarenk çok yaratıcı tablolar oldu. Sonrasında da bunlarla bir sergi açtık. Valimiz ve milli eğitim müdürümüz açılışa geldi. Bu projeyle temel amacım konunun kalıcılığını artırmaktı. Öğrenciye lityum nerede dediğimde biliyor. Kendi yaptığı için gözünün önüne geliyor. Hem yaratıcı olsunlar, hem de dersi, okulu sevsinler istiyorum. Bence yeni nesil çok yetenekli. Çok yaratıcı. Sadece bu yönde desteklenmeleri gerekiyor.